Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Şubat 2023

​İstiğfarın fazileti ve önemi

İstiğfar, işlenen günahlardan dolayı, Allahü Teâlâdan af ve bağışlanma dilemektir. Kuran-ı kerim ve hadis-i şeriflerde, ihlasla tevbe edip Allahü Teâlâdan mağfiret dilenmesi halinde; şirk ve kul hakkı dışındaki bütün günahların affedileceği bildirilmiştir. Ayrıca işledikleri kötülüklerden pişman olup tevbe-istiğfarda bulunanlar övülmüştür. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.” (Al-i İmran 135)

“O müttakîler, geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfara devam ederler.” (Zariyat 17-18)

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanmayı dileyin, sonra O’na tövbe edin ki üzerinize bolca yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın; sakın günahkârlar olup Allah’tan yüz çevirmeyin!” (Hud 52)

Hadis-i şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır:

(Kıyamet günü) sahifesinde (yani amel defterinde) çok istiğfar bulan kişiye ne mutlu!” (İbni Mace)

“İstiğfara devam edeni, Allahü Teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.” (Nesai)

“Günahlar kalbi paslandırır, karartır. Kalblerin cilası ise istiğfardır.” (Beyheki)

“Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü Teâlâ affeder.” (Nesai)

İstiğfar yani “Estağfirullah” kelimesinin manası kısaca şöyledir:

(Allahım, ben günahkârım. Günahlarımı, Senden başka kimse affedemez. Bunun için günahlarımın affını Senden diliyorum. Sen günahlarımı affet ve beni bağışla! Çünkü Sen; birsin, ezelî ve ebedîsin, kâinatı, varlık âlemini, dünya ve âhireti bütün içindekilerle beraber yoktan var edip yaratan ve yaşatan Sensin. Herkes ve herşey, Sana muhtaçtır, Senin hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacın yoktur.)

Hazret-i Ebûbekir radıyallahü anh naklediyor:

“Yâ Resûlullah, namazın sonunda okumak üzere bana bir dua öğret, dedim. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem (bana cevaben) şöyle buyurdu : “De ki:

“Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran; ve lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente, fağfir lî mağfireten min indike, ve’rhamnî inneke ente’l-Gafûru’r-Rahîm.”

(Allah’ım, muhakkak ki ben (günah işleyerek) kendime çok zulmettim. Günahları ise, ancak Sen affedebilirsin. Beni, kendi indinden (bir ihsanla) affet ve bana mer-hamet eyle. Hiç şüphe yok ki, Sen çok affeden ve çok merhamet edensin.)” (Müslim)

İbn-i Ömer radıyallahü anhüma şöyle naklediyor: “Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin bir meclisten daha kalkmadan yüz defa: “Rabbi’ğfir lî ve tüb alleye, inneke Ente’t-Tevva-bü’l-Ğafûr.” Yani: (“Allâh’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabul buyur! Çünkü Sen, tevbeleri çok kabul eden ve çok bağışlayansın,” dediği sayılırdı.) (Tirmizî)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Her kim ki: “Estağfirullâhe’l-lezi lâ ilâhe illâ hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh,” yani: (Kendisinden başka ilah bulunmayan Hay, Kayyum olan Allah’a istiğfar ediyorum,) derse, savaştan dahi kaçmış olsa günahları affedilir.” (Tirmizi)

Şeddad bin Evs radıyallahü anhın rivayet ettiğine göre Efendimiz şöyle buyurdu: “İstiğfarın en üstünü kulun şöyle demesidir: “Allahümme ente Rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebû’ü leke bi nîmetike aleyye, ve ebû’ü bi zenbî, fağfir lî feinnehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente.”

Yani: (Allâh’ım! Sen benim Rabbimsin, Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Sen’in kulunum ve ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde gücüm yettiği kadar durmaktayım. Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Senin bana ihsan ettiğin nimetleri de ikrar ediyor; kusur ve günahlarımı da itiraf ediyorum. Bunun için beni affeyle. Çünkü Sen’den başkası günahları affedemez.)

Resulullah buyurdu ki: “Her kim, Seyyidü’l-İstiğfârı sevabına ve faziletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olur. Yine her kim, sevabına ve faziletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse cennetlik olur.” (Buhari)