Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2020

İstifaların yeni sisteme etkisi

16 Nisan 2017 Referandumu ile kabul edilen 10 Temmuz 2018 itibarıyla da tam mânâsıyla uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemiyle kurulan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi kısa sürede birçok değişikliğe konu oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla tekrar ettiği, yeni sistemde Cumhurbaşkanı olarak “tüm sorumluluğun” kendisinde olduğu ifadesi, sürekli olarak gündeme getirilen “kabine değişikliği” baskıları altında çalışan bakanları rahatlatsa da muhalefetin, icracı bakanların üzerinde oluşturduğu yıpratma politikası bakanları olumsuz etkiledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden aldığı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turan ile başlayan kabine değişimi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa etmesi ile devam etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifayı kabul etmemesi ile görevinin başına dönen Soylu’dan sonra Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın geçtiğimiz pazar günü akşamı sosyal medya hesabı üzerinden istifa açıklamasında bulunması gündeme oturdu.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Murat Çetinkaya’nın yerine Merkez Bankası Başkanlığına getirilen Murat Uysal’ın cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlanan yine bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değiştirilerek yerine Maliye Bakanlığı da yapmış olan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal’ın getirilmesi, ekonomi dünyasının hareketlenmesi neden oldu.

Berat Albayrak’ın istifası ile ilişkilendirildiği söylenen bu durumun ancak muhataplarının teyit etmesi ile doğrulanabilceği ortada.

Bu nedenle bunun gibi kulislere hiç girmeyeceğim.

Benim asıl odaklanmak istediğim konu başka.

Muhalefet kesimi tarafından “antidemokratik” olarak görülen ve tek adamlık rejimi olarak adlandırılan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi (CHS) için sürekli “değiştireceğiz” açıklamaları yapılıyor.

Bu sistemin yerine önerilen Parlamenter Sistemin daha önceki örneklerinde, seçilmişler arasından atanan bakanların halktan gelen istifa çağrılarına kulak tıkayarak neredeyse hiç istifa etmemesine rağmen, yeni sistemde bu müessesenin etkin bir şekilde işletilmesi nasıl oluyor da CHS’nin daha az demokratik bir sistem olmasını sağlıyor.

Evet yeni sistemin pek çok açığı var.

Seçim Barajı indirilmeli, belki milletvekilleri için ön seçim getirilmeli...

Reforme edecek birtakım düzenlemeler yapılmalı.

Ama kesinlikle koalisyonlarla can çekişen bir ülke olunmamalı.

CHS’inde sadece bu istifa kurumunun işletilmesi bile siyasette “ilkeler” kavramının tekrar tartışılmasını sağladı.

Meclisin gücünü daha da artırarak bu sistemdeki birçok açığı giderebileceğimiz bir durumda tekrar eskiye dönmek isteyenlerin “unuttuğu o özlenen geçmiş” çok yakınımızda duruyor.

Ekonomi yönetimi için hızlı “karar verme” ve “kurumsallık” büyük bir önem arz ediyor.

Parlamenter sistem, “yavaş aksiyon alma” ve “katı bir kurumsallık” sağlayarak ekonominin, hele de artık dijitalleşerek daha da öngörülemez bir hâle gelen ekonominin en istemediği özellikleri barındırıyor.

“Güçlendirilmiş Parlementer Sistem” önerilerini inceliyorum. İyi niyetli ortaya koyulmuş bir çok yaklaşım barındırıyor.

Lâkin Türkiye ve bölge gerçekleri gözönünde bulundurulunca bahsi geçen düzenlemelerin hiç de planlandığı gibi işlemediğini daha önce gördük.

Parlamenter sistemde Meclis bir kilitleme aracı olarak kullanıldı.

CHS’nin ihtiyacı olan düzenleme halkın güven oylaması da yapabileceği doğrudan demokrasi uygulamalarının sisteme eklenmesidir.

Dijitalleşme ile halkın bazı alanlarda doğrudan yasa yapması hakkı ve güvenoyu kullanabilmesi yetkisi verilmesi Güçlendirilmiş Parlementer Sistem’de bahsi geçen reformlardan çok daha fazlası demek.

Böyle büyük bir adımı Erdoğan gibi karizmatik ve güçlü lider atabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reformları daha da ileri götüreceğine canı gönülden inanıyorum.

Siz değerli okurlarımın mevcut sisteme ilişkin yapımasını istediğiniz düzenlemeleri sosyal medya hesaplarımdan ya da mail adresimden benimle paylaşmanızı rica ediyorum.