İstemek (2)
Bir ayna değildir, dışarıyı, yüzeyi gösteren bir ayna değildir istek, ruh radyolojisidir. İstenenin bütün ruhunu ortaya koyan gözenekli, geçirgen bir eylem biçimidir bu yönüyle istek ve karşımızdakinin kuvvetle bezenmiş bütün maskelerini yere düşürür, ruhunu olabildiğince yalın, gösterir.
İsteyin! Size ne kadar kıymet verildiğinin tek yolu budur. Onların da sizi, sizin onları gördüğünüz gibi görüp görmediğini ölçecek başka hiçbir eylem biçimi yoktur. Siz böylesiniz çünkü. Dışarıya, içeriden baktığınız için dışarının da içiniz gibi olduğunu düşünürsünüz, çoğunlukla da yanılırsınız. Neden o yanılgıyla bir ömür yaşayasınız ki? İsteyin ve olsun bitsin. Talebin karşılanması, ondan yüz çevrilmesi, onun zamana yayılması değil söz konusu olan. Talep ettiğiniz insanların yüzündeki anlamı fark etmek. Çünkü orada, isteme esnasında yakaladığınız ifadedir doğrudan ruhun derinliklerinden yukarı fırlayan. Siz, isteğinize ansızın verilen cevabın içindeki kişisiniz. Ve yine, çoğunlukla büyü bozulur. Bozulsun. Yalancı bir dünyanın içinde, yalancı, gevşek ilişki biçimleriyle varlığımızı geleceğe taşımanın neresi doğru ki? Her durumda, içinden yalancılığın çıkarıldığı yarım yamalak bir ilişki bile yalancılık büyüsüyle yükselen ilişki binasından çok daha sağlamdır, çok daha yeğ tutulmalıdır. Talebe verilen tepki ruhun derinliklerini gösteren tek eylem biçimidir ve istekte bulunmadan orayı asla göremezsiniz. Talep, karşınızdakinin varoluşundan istediğiniz bir parça olduğundan kendinden size ne kadarını vereceğinin mutlak belirleyicisidir. Bakın o yüze, gözlerinizi kaçırmadan, o başka tarafa yönelene kadar bakın ve görün kendi resminizi talebin ulaştığı retina tabakasından.
Talep edersiniz ve büyü bozulur. İstemek, önce büyüyü, sonra oyunu bozar. Bozulması gereken oyunu... Çünkü aslında siz, o zamana kadar, o talep noktasına kadar hep yanıldınız. Sizi gösteren bir aynayla yürüyorum sandınız ve talep paramparça etti o aynayı. Şimdi artık yalnız, kendi başına, inandıklarının kurbanı biri var. Aynalar kırılınca elbette yüz görünmez olur. Hayal kırıklığı elbette yüzümüzde sayısız çizgi oluşturur, sayısız yara açar ama gerçeğin küçük dokunuşları bir zaman sonra onları onarır, eski haline getirir.
Talep edersiniz ve belki de büyü daha da büyür. İstemek mi, der karşınızdaki, ben ne kadar dalgın bakmış olmalıyım ki size, talebinizi daha siz söylemeden, daha siz cümlelere dökmeden, anlamalıydım yüzünüzden. Talep yeni bir oyun kurucuya dönüşür böylece; daha sağlam, daha içtenlikli, daha hafif, daha taşınabilir, daha zamanın dışında bir oyuna aynı zamanda…
İsteyin, en azından karşınızdakilere onların sizi gördüğü kadar saf olmadığınızı, saflığınızın olsa olsa işte buraya, bu noktaya, bu talep anına kadar geldiğini gösterin. Onların gözündeki ‘sersem’, ‘saftirik’ kişi olmadığınızı gösterin onlara, isteyerek.
Sadece insanlar arası ilişkide belirleyici değildir talep. Toplumlardan, kurumlardan, topluluklardan, devletlerden de talepte bulunursunuz icabında. O güne kadar gözünüzü kırpmadan her türlü özveride bulunmaya hazır olduğunuz kitlelerden… Ölçün ama, sizinle onların arasındaki mesafenin ne kertede olduğunu tespit etmek için isteyin. İstemek küçültür doğru, hele söz konusu olan mevki-makam ise utanç vericidir talepte bulunmak. Ama bir kerecik yapın. Bir kerecik küçülün sizin dışınızdaki küçüklerin, küçüklüklerin endazesini tartmak için. Yüzünüze gülenlerin bir anda nasıl somurttuklarını, “evet, elbette, ne zaman istersen” diyenlerin bir anda nasıl tıkanıp kaldıklarını, hatta belki yüzlerinden saçılan zehrin derinizi delerek yüreğinize nasıl saplandığını “istemeden” nereden bileceksiniz ki? İsteyin ve uzaklaşsınlar. İsteyin ve kendi sınırlarına çekilsinler, gölge etmesinler… İsteyin ve sınırlarınıza dönün. Bir büyük yalanın ortasına kurduğunuz çadır yerle bir olsun daha ilk fırtınada. Tekrar başlayın, tekrar daha güçlüsünü yapmak için ve kendiniz elbette, onlar olmaksızın, sizingibigillerle beraber…
O beni sever… Sever mi gerçekten? O beni korur? Korur mu gerçekten? O bana değer verir? Verir mi gerçekten? İstemeden bilemezsiniz. Bugüne kadar her istediklerini yaptıklarınızdan bir kez de siz isteyin. İhtiyacınız olmasa bile, iş olsun diye, işte, öylesine dilinizin ucuna geldi diye, oyun bozucuk gereği, vs…
Her devlet bir insan, her insan bir devlet… İsteyin ve büyü bozulsun. İsteyin ve oyunu bozun. Onların yazdığı, yönettiği, rol verdiği oyunu… Rolünüzü değiştirmeyi talep edin, alın, kendi senaryonuzun başrolünü oynayın, olmadı, çıkın oyundan. Onlar sizi, sizin kendinizi gördüğünüz gibi görene kadar, isteyin… Siz onlarda, kendi gördüğünüz gibi bir yüzü görene kadar. Bütün yüzler ortaya dökülene, bütün aynalar tekrar, eskiden olduğu gibi parlayana, aynalar yalan söylemeyene kadar, isteyin.