Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Temmuz 2024

İstanbul'un şifa kaynağı: İçmeler

Bir dostum sordu, Fahri abi İstanbul’da kaplıcalar var mı, illa Oylat’a ya da Yalova’ya mı gitmeliyiz. Türkiye’nin birçok yerinde kaplıcalarımız var. Nevşehir Kozaklı- Aksaray Ziga Kaplıcaları gibi. Ama burnumuzun dibinde hemen İstanbul’da kaplıcamız ve şifalı suyumuz var. İlk öğrendiğim 1990 yılından beri her yıl mutlaka bir gün giderim. Size de tavsiye ederim. Her beden için içilen bardak sayısı farklıdır. Uzmanların tavsiyesine uyarak aç karnına en az 10 bardaktan başlayarak 16 bardağa kadar içilebilir. İşte detaylar:

İSTANBUL’UN TEK KAPLICASI

İstanbul ilinin tek kaplıcası olma özelliğini sürdüren Tuzla İçmeler Kaplıcaları tarihi 1300’lü yıllara kadar uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Kaplıcanın özellikle İstanbul gibi gündelik hayatın hızlı olduğu bir kentin tek kaplıcası olması yanında çevresi de geniş ve ferah.

İÇMELER NASIL KEŞFEDİLDİ?

Tuzla Göl çevresindeki araziler nüfus mübadelesiyle Yunanistan'dan gelen bir çiftçi olan Kâmil Abduş'a verildi. Kâmil Bey’in burada bir çiftlik kurmasıyla bölge ve buradaki göl, çiftlik sahibinin adıyla anılmaya başlandı.

İSTANBUL’UN ŞIFÂLI TERMAL KAYNAĞI: TUZLA İÇMELER

Zdergi’de Kemal Contay Tuzla İçmeler’I şöyle anlatıyor; Tuzla İçmeleri İstanbul sınırları içinde bilinen tek termal kaynaktır ve târihi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Kaynağın suyunun şifâ maksadıyla MÖ VIII. yüzyıldan beri içildiği yapılan akademik çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Çevre halkının dilden dile anlattığı bir hikâyeye göre, bölgenin sularının şifâlı olduğu atlar sâyesinde anlaşılmıştır: Türklerin bölgeye gelmesinin ardından Rumeli’ye yapılan seferler için bu bölgeden geçilirdi. Türk ordusu aylar süren seferler sırasında yola devam edemeyecek hasta atlarını, Tuzla bölgesindeki otlaklarda bırakırdı. Askerler, bıraktıkları cılız atları dönüşte diğerlerinden çok daha gürbüz buldular, ayrıca rahatsızlığı olan askerlerin de bu bölgeden geçerken iyileştiği görülünce durum hekimlere bildirildi. Böylece bölgedeki kaynak suyunu inceleyen hekimler, suyun şifâlı olduğunu keşfettiler.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE

Tuzla şifâlı sularının modern anlamda sağlık turizmine hizmet edecek şekilde yapılandırılması, Cumhuriyet dönemine denk gelmektedir. Atatürk, başta Yalova Termal Tesisleri olmak üzere, Türkiye’deki âtıl şifalı suların, modern anlamda kaplıca hizmeti verecek duruma getirilmesi ve konaklama tesisleriyle donatılması için çaba göstermiştir.

Cumhuriyet döneminde, ülkemizde bilinçli bir sağlık politikası uygulanmak isteniyordu; bu düşünceyle numune hastaneleri ve Hıfzıssıhha Enstitüsü kuruldu. Tuzla İçmelerinin değerlendirilmesi ve modern bir tesis kurularak termal suyun halk sağlığı için kullanıma sunulması, bu dönemde gerçekleştirildi.

İlk olarak 10 Aralık 1926 yılında Ticâret Bakanlığı’nın yazısı, Atatürk’ün imzâsı ve Bakanlar Kurulu karârıyla Tuzla İçmeler için “Kâmil Bey’e 77 yıllığına imtiyaz hakkı” verildi.

ŞİRKET KURULUYOR

1927 yılında 100 bin TL sermâye ile Tuzla İçme Maden Suları Türk Anonim Şirketi kuruldu. Şirketin ilk kurucuları, dört hekim ve bir iş adamı oldu. Atatürk’ün de hekimleri olan Dr. Mehmet Kâmil (Berk), Dr. Âkil Muhtar (Özden), Dr. Neşet Ömer (İrdelp) ve Dr. Hikmet; iş adamı Kâmil Abduş Bey ile birlikte yeni şirketin yönetimini de üstlenmiş oldular.

İktisat Vekâleti’nden yazılan 24 Mart 1929 târih ve 7132-13 numaralı tezkere ile imtiyaz sâhibi Kâmil Bey tarafından Tuzla İçmeleri mâden suyunun Tuzla İçme Maden Suları Türk Anonim Şirketi’ne satılması istendi ve 27 Mart 1929 târihli ve 7820 sayılı karar ile Reîsicumhur Gâzi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet ve Bakanlar Kurulu’nun imzâlarıyla satış izni onaylandı. Karar, 13 Nisan 1929 târihli Resmî Gazete’de yayımlandı.

EVLİYA ÇELEBİ ÖVE ÖVE BİTİREMİYOR

Tuzla İçmeler Kaplıcalarının şifalı suyu tarihsel olarak uzun bir geçmişe sahiptir. Osmanlı döneminin ünlü seyyahlarından olan Evliya Çelebi, Tuzla içme suyunun ününü duymuş ve burayı ziyaret etmiştir.1611 yılında kaleme aldığı eseri Seyahatname ’de Tuzla İçmelerinden şöyle bahsetmektedir: “Her sene Temmuz ayında yani kiraz mevsiminde, bütün İstanbul’dan ve diğer bölgelerden binlerce insan gelip burada toplanırlar. Çadırlarını kurduktan sonra saz söz meclisleri tertip ederler, eğlenirler ve içerler. Böylece kırk gün kırk gece deniz kıyısında top, tüfenk ve fişek şenlikleri ve eğlenceleri olur ki dillerle söylemek ve sözlerle anlatmak mümkün değildir. Dert sahibi olup da hasta edici ve sağlığı bozucu rahatsızlıklara yakalanmış olanlar, burada üç gün üç gece bu İçme suyundan içince AllahuTaala’nın emriyle ve izniyle kusmaya başlayıp sarı sarı ve yeşil yeşil safra, sevda(kara safra), balgam ve diğer usareler çıkarırlar ki pis ve kötü kokusundan insan ölüm mertebesine varır.

Bazı insanların da alt tarafından safra, sevda, usareler, kara balgam, namazbur(abdest bozan), okran ve sıranca isimli çeşitli hastalıkların sebebi olan şeyler çıkar ki, insan yeniden hayat bulur. Bazı insanlardan, benzetmek gibi olmasın, tespih gibi dizilmiş çıkınca çıkınca şeyler çıkıp kırkar ellişer boğum bağırsak gibi çıkılar çıkar, bunları çalılara sererler, gelip gidenler bakıp seyrederler. Acep hikmettir ki bazı çıkıları yarınca içinden nice yüz siyah başlı kurtlar gibi rahatsız edici haşeratlar çıkar” (Dağlı & Kahraman, 2008, s: 75-76).

SU NASIL İÇİLMELİ?

Ayrıca Çelebi, suyun nasıl içilmesi gerektiğinin de tarifini eserinde şöyle açıklamaktadır: “Öncelikle üç gün asla tuzlu ve canlı kısmı yiyecekler(hayvansal gıda) yemeyip perhiz edilmelidir. Dördüncü günün sabah ve akşamında birer fincan su içilmelidir. Ancak kişi kendini sıcak tutmalıdır. Üç gün bu hâl ile vücudunu haberdar edip muğlap içmiş gibi olur. Bundan sonra üç gün dahi üç sefer daha bu sudan içilmeli ve tuzsuz piliç maslukası suyu içilmelidir. Tamam on beş amel ettikten, alttan ve üstten faydaları görüldükten sonra limon sulu ekşi çorba içilerek amelini kesmesi gerekir. Bundan sonra nice faydaları görülür“(Dağlı & Kahraman, 2008, s: 76). Her ne kadar anlatım tarzı itibariyle şifalı suların etkisi Çelebi tarafından mübalağa edilse de dönemin şartları içerisinde suyun bilindiği ve birçok kişi tarafından kullanıldığı da bir gerçektir. Hatta dönemin insanlarının İçmelerden faydalandıktan sonra gemilerle karşıya yani Yalova’ya geçip Ilıcalar da rahatladığı da Çelebi tarafından aktarılmaktadır