Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2441.04
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ekim 2022

İstanbul'un kalbinde vandalizm!.

Vefa gereği,Vefa’nın sokakları arasındaki hazinelerimizin izini sürmeye devam ediyoruz.

Vefa; Fatih Hacı Kadın Mahalllesi’nde bulunan Şeyh Ebûl VefâCami ve Türbesi’ne uğrayanları Mimarbaşı Sinan’a, Kanûnî Sultan Süleyman’a ve çağları aşarak bizlere miras kalan ulu mâbed Süleymaniye’ye götüren caddenin ismidir. Dostlarla kucaklaşma, berzahtakilerle dualaşma, Allah’a yakınlaşma menzili.

Menzile ulaşmadan ilim ve edeb gerek. Osmanlı geleneğinde kütüphaneler bir külliyeye bağlı olarak inşa ve ihya edilirdi. Fakat bunun iki istisnası vardır. İlki 1678 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından tamamlanan ve bağımsız binaya sahip ilk kütüphane olan Köprülü Kütüphanesi, diğeri ise Sultan1. Mahmud döneminde başdefterdarlık yapmış, divan sahibi şair Âtıf Mustafa Efendi tarafından 1741’de kurulan Âtıf Efendi Kütüphanesi’dir.

Atıf Efendi ön taraf_cb03448e5c4c991e0958c11e7f71691e.jpg

Âtıf Mustafa Efendi, iyi bir defterdar, iyi bir şâir, iyi bir hattat, iyi bir kütüphane kurucusu olmanın yanında, aynı zamanda iyi bir maliyecidir. Osmanlı Devleti’nin maliyecilerinden olan Âtıf Mustafa Efendi zamanında malî ödemeler hicrî takvim esasına göre yapılıyordu. Bu sebeple her 33 yılda 1 yıl fazla ödeme yapılıyor, bu ise hazine giderlerinin önemli miktarda artmasına yol açıyordu. Bu hususta yaptığı çalışmayla âdeta reform yapan Âtıf Mustafa Efendi, maaş ve ücretlerin Muharrem’den değil, 1152 (1740) yılında Mart’tan İtibaren ve Şemsî yıl hesabına göre verilmesini sağlamıştır. Bu uygulamayla birlikte devlet büyük bir zarardan kurtarılmıştır.

İstanbul’un eski ev mimarisi ve Türk Barok üslubunun en güzel örneklerden olan Âtıf Efendi Kütüphanesi binasının okuma salonu girişinde yer alan mermere yazılı 1741 tarihli vakfiyede, kütüphanenin çalışma kuralları ve kütüphaneden nasıl yararlanılacağı ayrıntılı bir şekilde açıklanmış.

Özetle; vakfiyeye göre kütüphaneciler istidatlı, dindar kişiler arasından seçilecekler, hizmetlerini kendileri yapacaklar, görevlerini vekillere bırakmayacaklardır. Kütüphanenin yanında yaptırılan evlerde oturmaları şart koşulan hâfız-ı kütüblerin haftada 5 gün (Salı ve Cuma dışındaki günlerde) sabahtan akşama kadar görev başında bulunmaları gerekmektedir. Hâfız-ı kütübler, kütüphaneciliğin dışında, kütüphanede cemaatle kıldırılacak namazlarda imamlık, müezzinlik de yapacaktır. İstinsah (kopyalama, çoğaltma) ve istifade için kütüphaneden rehin karşılığında bile kütüphaneden kitap çıkartılmayacaktır.

Rehâbula Kadın sebil 3_e01284a951dd4a9f5fbb89c9bf88317e.jpg

BİNLERCENÂDİDE ESER OKUNMAYI BEKLİYOR

Kurulduğunda 2 bin 857 adet kitaba sahip olan Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde, Darphâne-i Âmire Başkâtibi Hacı Ömer Efendi, Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi ve Mehmet Zeki Pakalın’ın da bağışladığı kitaplarla birlikte, birçok eserin tek veya nâdir nüshalarının yanında önemli sayılabilecek sayıda müellif hattıyla yazılmış veya meşhur âlimler tarafından istinsah edilmiş nâdideeserler yer alıyor. Kütüphanede Âtıf Mustafa Efendi, Mehmet Zeki Pakalın koleksiyonlarından oluşan 12 bin 660 eserle birlikte binlerce nâdide kitap bulunuyor.

Burada görevlendirilen hâfız-ı kütüb ve şeyhü’l-kurralar, asırlarca kütüphanecilik görevlerinin yanında cemaatle kılınacak namazlarda imamlık ve müezzinlik yaparak kapılarından içeri girenlerin hem dimağını hem de gönlünü donatmış.

Geçtiğimiz yıllarda büyük bir restorasyona tâbi tutulan Âtıf Efendi Kütüphanesi aynı ruhla, yıllara meydan okuyan vakarıyla Vefa Caddesi’nin üzerinde hâlâ dimdik ayakta duruyor.Âtıf Efendi Kütüphanesi, Yeni Nesil Depolama Sistemi’yle Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’ne bağlı olarak hizmetvermeye devam ediyor.

11111_905f645d08d7b3277d392dfb5d151a77.PNG

BİR EMANET BU KADAR MI SAHİPSİZ OLUR!..

Bu ilim ve bilime hizmet eden bilgelik mekânının önünden geçip, birkaç adım attığımızda vefasızlık ve vandallığın iç acıtan, yürek burkan yüzüyle karşılaşıyoruz. Önümüzü Rehâbula Kadın Sebili ve Hazîresi kesiyor. Maalesef burası Âtıf Efendi Kütüphanesi kadar şanslı değil.“Bir emanet bu kadar mı sahipsiz olur, bu kadar mı hırpalanır, bu kadar mı vandalizme kurban edilir?..” sorusunu sorduktan sonra kimliksizleştirilen, Rehâbula Kadın Sebili ve Haziresi’nin kenarında öylece kalakalıyoruz.

Vefa’da Âtıf Efendi Kütüphanesi’nin karşısında, Vefa Caddesi ve Sarı Beyazıt Caddesi’nin kesiştiği noktada kaderine terkedilmiş yapılardan birisi de Rehâbula Kadın Sebili ve Hazîresi. Çöplüğü andıran görüntüler arasında bakımsızlıktan yıkılmaya, yok olmaya yüz tutmuş yapı, Sultan 3. Mehmed’in nedimlerinden Şahkulu Mehmed Efendi’nin hanımı olan Rehâbula Kadın tarafından yaptırılmış.

Sebilin inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, bânisi Rehâbula Kadın’ın mezar taşındaki 1734 tarihi, sebilin inşa tarihi olarak kabul ediliyor. Sebil, çokgen planlı, üç pencereli, köşeli, lokmalı demir parmaklıklı, küfeki taşlı oluşu ve sâde mimarisiyle dikkat çekiyor. Yapı, 16, 17 ve 18. yüzyıla dair karekteristik özellikler taşıyor. Üstü kubbe ile örtülü olup kitabesi olmayan sebil, 1972 tarihinde aslına uygun olarak yenilenmiş.

Bu civarda Şah Kulu Mehmed ve Bula Hatun Mektebi adıyla bilinen bir mahalle mektebi bulunmaktaymış. Hazîrede medfun bulunan Şah Kulu Mehmed Efendi’nin mezar taşında “Sahibü’l-hayrat/ve’l-hasenat bânî-i/mekteb merhum/ ve mağfurun leh Şâh/Kulu Muhammed Çelebi/ruhuna Fatiha/sene1147/ta’mir-i sânî 1233” ifadelerine yer verilmiş.

Bir zamanlar Vefa Caddesi’nden yürüyen, Sarı Selim Caddesi’nin dik yokuşundan çıkıp sebilin başında nefeslenip âb-ı hayat suyundan içtikten sonra bânisine rahmet okuyup yollarına revân olurmuş.

Rehâbula Kadın Hazire iki taş arası yatak_be81688c34f6047419faada1f85ea938.jpg

OSMANLI, SU MEDENİYETİNİ SEBİLLERDE SEMBOLLEŞTİRMİŞ

Türklerin hayırseverliğe ve temizliğe verdiği önem, su tesisleri, sanat ve mimarilerine de yansımış. İstanbul’un kalbi yarımadada neredeyse her adımda karşılaşılan sebiller, asırlarca sosyal dayanışma ruhunu yansıtmakla kalmayıp, “Su gibi azîz ol”terennümünün duaya dönüşmesine vesile olmuş. Rüstem Paşa, Hüsrev Kethüda, Divanyolu Mehmed, Çarşıkapı Mehmed Ağa, Mimar Sinan, Koca Sinan Paşa, Kuyucu Murad Paşa, Damat İbrahim Paşa, Ayasofya, Nuruosmaniye, Hamidiye, Muradiye, Yeni Cami, Sultanahmet Cami, 3. Ahmed Çeşme Sebilleri bunlara birkaç örnektir.

Sadece Türk mimarisine özgü olan sebiller, bir külliyenin içinde veya yapının ya da bağımsız olarak inşa ve ihya edilmiş.Osmanlı su mimarisinin zarif sanatsal eserleri sebillerin önlerindeki pencerelerinden dışarıdaki halka haftanın bazı günlerinde rutin olarak “fî sebîli’llâh” (Allah yolunda, Allah rızası için) şerbet, bazı günlerinde su ikram edilirmiş.

İşte bunlara örnek olarak inşa edilen Rehâbula Kadın Sebili ve Hazîresi vandalizmin pençesinde can çekişiyor.

SEBİL SEBİLLİKTEN, HAZÎRE HAZÎRELİKTEN ÇIKMIŞ!..

Molla Gürani, Ekmekçizâde Ahmed Paşa, Cenderecizâde Muhyiddin Çelebi, Arpa Emini Mustafa Efendi, Hızır Bey, Sarı Beyazıt ve Rehâbula Kadın Hazireleri âdete misafir ettikleri 1200’den fazla insanla “Vefa’nın Cennet Bahçeleri” gibidir. Osmanlı’da külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan hazîreler olduğu gibi bu yapılardan bağımsız olanlar da vardır. Bu hazîrelerden birisi de Rehâbula Kadın Hazîresi’dir.

1743 senesinde vefat eden Rehâbula Kadın, bânisi bulunduğu sebilin hazîresine defnedilmiş. Sebilin her iki yanında bulunun yığma duvarla çevrili hazîrede 1734-35 /1833-34 tarihleri arasında defnedilmiş13 adet mezar taşı tespit edilebilmiş. 9 erkek ve 3 kadın kabrinin yer aldığı hazîrede medfun kişilerin arasında akrabalık ilişkilerinin de olduğu tespit edilmiş.

Hazîrede var olduğu bilinen kabir taşı ise maalesef günümüze ulaşmayı başaramamış. 1971 onarımı sonrası geçirdiği yangının ardından harap olan yapı, 1972 yılında aslına uygun olarak yenilenmiş. 2020 yılında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından “önleyici koruma” kapsamında temizlik ve bakım çalışmaları yapılmış.

Fakat bu bakımdan kısa bir süre sonra hem sebil, hem de hazîre bir kez daha kaderine terkedilmiş.Zarafeti yansıtanhotoz başlıklı kadın mezar taşlarının da bulunduğu hazîre yeni vandallıklarla sahne olmuş. Mezar taşlarının bir kısmı kırılmış, bir kısmı ise sağa sola savrulmuş. Sebil ve hazîrenin içi pislikten mezbeleliğe dönüşmüş.

Şimdilerde sebil sebillikten, hazîre hazîrelikten çıkmış!..

Camları kırılan, demirleri sökülen sebilin içi pislik ve çöplükten geçilmezken, hazîrenin altında ölüler, üstünde ise diriler yatıyor. Hazîrenin kırık taşları arasına yatağı atan evsizler, burada Haliç’e karşı beş yıldızlı otel keyfi yaşıyor!..

*

Kaynaklardan edinilen bilgilere göre hazîredekilerin tamamı bilinmemekle birlikte, Rehâbula Kadın, Rehâbula Kadın’ın eşi Şah Kulu Mehmed Efendi, Kîsedâr Emin Efendi ile oğlu Ahmed Rıza, Nûri Efendi,Hacı Mustafa Halimi Efendi’nin kızı Fatımatü’z-Zehra Hanım, Fatmatü’z-Zehra Hanımın annesi Râbi’a-i Adeviyye Hanım, Ayşe Hanım, Hasan Şevki Efendi, Muhammed Emin Ağa, Muhammed Salih Efendi, Mehmed Râşid Efendi, Ahmed Rıza, Emin Efendi’nin medfun olduğu tahmin ediliyor.

ECDAT YADİGÂRI EMANETLER VANDALİZMİN ESARETİNDE!..

İstanbul’un kalbi Süleymaniye’de Osmanlı mimarisinin en nâdide eserlerinin tâbi tutulduğu vandalizm, yıllarca yapılan çalışmalara rağmen maalesef izlerini koruyor. Metruk binalar, işgale uğramış yapılar, kağıt toplayıcılarının depo olarak kullandığı semt, sırtından hançerlenmiş bir mazlum gibi hâlâ can çekiyor.

Rehâbula Kadın sebil kırık cam_401b26621f37877b1c1b7f8760bae5f1.jpg

Bir köşesi Sarı Beyazıt, diğer köşesi Vefa Caddesi’ne bakan Rehâbula Kadın Sebili ve Hazîresi bütün vandallıklara rağmen acı içinde âdeta “Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul” dizelerine eşlik ediyor.

Medeniyetimizin kodlarına sahip çıkan yüce gönüllü Âkif’in, “Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, / İki kazma kürek, iki de ırgat gerek. / Ancak, hadi gel yapalım şunu geri desen, / Bir Sinan, bir de Süleyman gerek” dizeleri önümüzde duran tabloyu o kadar sârih anlatıyor ki, fazla söze hâcet yok.

*

Vandalların hışmına uğrayan sebil ve hazîreler medeniyetimizin tapu kayıtlarıdır. Bu yapıların kaybolup gitmesine lütfen seyirci kalmayalım. Lütfen!..

Kaynakçalar:- Âtif Efendi Kütüphanesi, İsmail E. Erünsal, Semavi Eyice, Abdülkadir Balgamış. - Ayşe Seyyide Adıgüzel, Rehabula Kadın Haziresi, Vefa’nın Cennet Bahçeleri, İBB Kültür A.Ş. Yayınları