İstanbul'un fethinin yıldönümü münasebetiyle…
İSTANBUL
Peygamber mührü̈ sende, toprağın Harem’e eş
Yeryüzünde sen varsın, gökyüzündeyse güneş.
Burcu burcu tüllenir, kokar erguvanların
Gece rüyalarıma akar şadırvanların
Dalgaların sesleri nakarattır şarkına
Sana âşık olmayan varamaz ki farkına
Efsunlu bir şehirsin bin bir sırrı gizleyen.
Her gün sende yaşarken, her gün seni özleyen
Her mevsim bahçesinde bülbül öten İstanbul
Sinesinde binlerce şehit yatan İstanbul
Adalar bebeğindir; kucağında beslenir.
Marmara deniz kızı; kıyısına yaslanır.
Burçlara bayrakları diker cengâverlerin.
Sanırsın birer kale, bacasını evlerin.
Balıklar eşlik eder şarkısına kızların
Sende yaşamak ise en büyüğü hazların
Gönüller ikliminde huşûdur Sultanahmet
Ebedi hayatlara beşik Karacaahmet.
Ciğerime çektiğim dumanımsın İstanbul
Çayında demlendiğim zamanımsın İstanbul.
Her gözyaşı içinde bir umman barındırır.
Süleymaniye seni günahtan arındırır.
Mehtabı akşamında içersin yudum yudum.
Tenimi okşadığın rüzgârınla büyüdüm.
Bu şehir gönlüme yar, başlarda tacımızdır.
Ayasofya semaya yükselen acımızdır.
Ey şehir, gençliğimin katili olan şehir
Âb-ı hayât misali gönlüme dolan şehir.
Onulmaz dertlerime dermanımsın İstanbul
Boynuma geçirilen fermanımsın İstanbul.
Istıraplı hayatlar saklıdır taşlarında
Vapurların seyreder, akan gözyaşlarında
Dervişleri secdede, sarhoşu nara atar
Eyüp Sultan sırtında koca bir tarih yatar.
Kız kulesi gizemli sevdalara hediye
Uğruna verdiğimiz bu kavgalar ne diye?
Ozanlar yetişemez methine bu şehirin
Aşinadır Üsküdar fethine bu şehirin.
Ağzından bal damlayan şairimsin İstanbul.
Her mısrası gül kokan şiirimsin İstanbul.
Ezanlar yankılanır beş vakit semasında.
Yılların ıstırabı okunur simasında.
Kılavuzdur boğazda martılar gemilere
Akın akın yolculuk her seher camilere
Tılsımlı kelimeler işli cübbelerine
Akşemseddin duası sinmiş kubbelerine
Selimiye isyandır, Dolmabahçe’de elem
Almaz seni şiirim, yazamaz seni kalem.
Yolların buluştuğu durağımsın İstanbul.
Onurla taşıdığım bayrağımsın İstanbul.
Birbirine uzaktan sevdalı iki yaka
Anadolu münzevi, Avrupa’da bin caka
Çağırır seni her an gizli bir ses atiden
Tuvallere nakşettim seni Piyerloti’den
Renk cümbüşü her akşam sularında boğazın
Topkapı Sarayında hapsolmuştur avazın.
Yedikule’de Sultan, surlarda tarih kanar
Herkes cehenneminde, ben de İstanbul yanar.
Cihanın kıskandığı şehirimsin İstanbul.
Altın kâse içinde zehirimsin İstanbul.
Denizle sarmaş dolaş sevgilidir yalılar.
Alın yazılarını hala saklar halılar.
Bahçeler gülistandır, bin bir çeşit çiçekten.
Aşk kokuları gelir, Beşiktaş’tan, Bebek’ten.
En nadide güfteler Çamlıca’da yazılır.
Bestelerin en katı gönüllere kazılır.
Haliç altın laledir, gamzedir yanağında
Buluşur âşıkların Emirgan konağında.
Bir başka cilve yapar seni gören İstanbul
Yedi tepe üstünde, yediveren İstanbul.
Evlerini asarlar saçaklarına kuşlar.
Kucağında kimsesiz, garip, gurebâ kışlar.
Balıklar sarhoş olur yakamozlardan gece
Şiir olur akarsın gönlüme hece hece
Yıllanmış dostluk gibi, eskidikçe kıymetli
Şehirlerin Şahı’sın, gösterişli, heybetli.
Geçmişten geleceğe yaşanacak vatansın.
Sana sevdalanmayan, hislerinden utansın.
İnce ve alımlısın, sevgilimsin İstanbul
Mahşere dek yanacak, kandilimsin İstanbul.