İstanbul’un boş hâli!
İstanbul dün tarihi günlerinden birini yaşadı. İngilizlerin dünyaya nam salmış iki devi Liverpool ve Chelsea kozlarını paylaşmak için İstanbul Beşiktaş Vodafone Park arenasına çıktı. Karşılaşma saat 22.00’de başladı ve 215 ülkede canlı olarak yayınlandı.
Bu kapışma için güvenlik en üst düzeye çıkarılarak, bazı yollar saat 14.00’dan sabah 04.30’a kadar trafiğe kapatıldı.
Beşiktaş’ta patlayan bombalar!..
Emniyet, daha önce 10 Aralık 2016’da yaşanan acıların bir kez tekerrür etmesine fırsat vermedi.
2016’da meydana gelen menfur hadiseyi hatırlayalım...
Beşiktaş ve Bursaspor arasında Cumartesi akşamı yapılan lig maçının ardından karşılaşmanın oynandığı Vodafone Arena Stadı yakınlarında 45 saniye arayla iki patlama meydana gelmişti. İlk patlama stadın güney tarafındaki ana cadde üzerinde bomba yüklü bir araçla gerçekleştirilmiş, ikinci saldırı ise Maçka Parkı’nda toplanan maçta görevli Çevik Kuvvet Polislerinin arasına girmeye çalışan bir intihar bombacısının üzerindeki patlayıcı düzeneğini patlatmasıyla gerçekleşmişti. Huzurumuza kasteden ve Türkiye’yi mâteme boğan hain saldırıda 39’u polis 46 kişi yaşamını yitirmişti.
Şükürler olsun, dünyanın gözünün üzerimizde olduğu bu karşılaşmada güvenlik önlemleri sayesinde korkulan olmadı. Bu çerçevede 13’ü Türk, 12’si yabancı uyruklu 25 kişi gözaltına alındı.
Sloganlar “Meksika Dalgası” gibi yayıldı
İstanbul Beşiktaş Vodafone Park’da son raund. Futbolseverlerin kalbi burada attı. Meclis-i Mebusan’dan başlayıp, Dolmabahçe ve Beşiktaş’la devam eden ve Çırağan’da önü kesilemeyen insan seli “Futbol Mabedi”ne aktı. Âdeta iğne atsan yere düşmeyecek kalabalık, Beşiktaş’ta yeri göğü inletti. Sloganlar Dolmabahçe’den Ortaköy’e “Meksika Dalgası” gibi yayıldı.
Ve UEFA Süper Kupa Finali için beklenen an geldi. Futbol tarihinde ilk kez kadın hakemlerin (Fransız Stephaine Frappart- Manuela Nicolosi ve İrlandalı Michelle O’Neill) yönettiği final için düdük çaldı.
Takımlar 35. dakikaya kadar sağdan, soldan, ortadan birbirine indirme, bindirmeler yaptı. Bu gayretler nihayet 36’da skora yansıdı. Chelsea’dan Girod’un attığı gole cevap 47’de Liverpoollu Mane’den geldi. 90 dakikada başka gol olmayınca, düelloda uzatma bölümüne geçildi. 95’te yine Mane sahneye çıktı. 101. dakikada penaltı kazanan Chelsea, Jorginho ile durumu eşitledi.
Muhammed Salah’a sevgi seli...
Futbol resitali sunmalarına rağmen uzatma bölümünde de yenişemeyen devlerin kaderi seri penaltı atışlarına kaldı. Nefesler tutuldu; Chelsealı Abraham vurdu Adrian kurtardı. 5-4’lük skorla son gülen ve Süper Kupa’yı evine götüren Liverpool oldu.
Karşılaşma boyunca alkışlar, tezahüratlar hiç susmadı. Seyircilerin kadın hakemlere de, Liverpoollu yıldız Muhammed Salah’a da destek ve sevgisi görülmeye değerdi.
Dünya dün İstanbul’u izledi.
Sürü psikolojisi insanın pusulasını kaybettiriyor
Gördünüz mü, ben de birden bire Roma İmparatorluğu döneminde insanların aslanların önüne atıldığı arenadaki vahşi ve kanlı olayları izleyen seyircilere dönüşüverdim!..
Yazıya başlarken maksadım Chelsea ve Liverpool arasında geçen maçı anlatmak değildi. Fakat çağın sürü psikolojisi hastalığı öyle bir peşinden sürükleyip götürüyor ki, insana pusulasını kaybettiriyor.
Dün Kurban Bayramı’nın son günüydü.
Şöyle “Tarihi Yarımadayı ziyaret edeyim”, “Dersaadet’te huzura dalayım” diye yola çıktım.
Kaç gündür, “bayram sebebiyle İstanbul boşaldı” haberleri ajanslardan sürekli akıp duruyor.
Bayram boyunca memleketimizde büyük bir hareketliliğin olduğunu, dün itibariyle trafik kazalarında 52 kişinin ölmesi, 427 kişinin yaralanması net olarak gösteriyor.
Vapurlar tıklım tıklım, mülteci kampları gibi...
Fakat Beyoğlu Perşembe Pazarı Caddesi üzerinden geçerken araç, Galata Köprüsü’nden Eminönü’ne doğru ilerlerken de insan trafiğinden adım atılmıyor.
Her yer kilit!..
Tarihi yarımadada sadece esnaf çifte bayram yapıyor, gerisi hikâye.
Ulaşım bedava!..
Adalar başta olmak üzere vapurlar tıklım tıklım, mülteci kampları gibi.
72 millet burada.
“Bayram bereketi” diyeceğim, fakat içimden gelmiyor.
Bu bereket değil, başka bir şey!..
Tarifini yapmakta zorlanıyorum. Hemen Üstad Necip Fazıl’a müracaat ediyorum:
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!..”
Balık kokusu, ter kokusuna karışıyor
Bir tarafta tavada pişen balık kokusu diğer tarafta turşu, bir tarafta Ağustos sıcağından mülhem ağır ter, diğer tarafta terden de beter enva-i çeşit parfüm kokusu.
Sahilden Yeni Camii (Valide Sultan Camii) tarafına geçebilmek için kullanılan yer altı geçidinde yol alırken, insan yoğunluktan hamama girmiş gibi terliyor.
Yürüyebilmek ayrı bir dert, nefes alabilmek ayrı bir dert.
Burası 37 milyon 126 bin kişinin yaşadığı Japonya’nın Tokyo’su değil. Burası 29 milyon kişinin yaşadığı Meksika’nın Mexico City’si değil. Burası 26 milyon kişinin yaşadığı Endonezya’nın Cakarta’sı değil. Burası 22 milyon 550 bin kişinin yaşadığı Güney Kore’nin Seul’u değil. Burası 22 Milyon 250 bin kişinin yaşadığı Hindistan’ın Delhi’si hiç değil.
Burası İstanbul. Nüfusu mu?!.. Bilene aşk olsun!..
Kaçak mültecilere verilen süre bitiyor
İstanbul bayramda boşaldı haberini duyanlar sanki İstanbul’a akın etmişler. Eminönü, Sirkeci, Sarayburnu, Samatya, Yenikapı, Zeytinburnu, Yeşilyurt, Yeşilköy ve Florya sahil şeridinde aynı manzara hakim.
İstanbul’un neresine kaçarsanız kaçın; sıcak, nemli hava ve kalabalık sizi kovalıyor!..
İBB Florya Sosyal Tesisleri’nde bile!.. Restoranda yemek yemek için 3 saat, kafede bir şey içmek için en az yarım saat beklemekten başka seçenek bulunmuyor.
Sahilde ise mültecilerin keyfine diyecek yok.
Denizin de, piknik alanlarının da keyfini onlar çıkarıyor.
Bu arada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun mültecilere yönelik çözüm için istediği 6 ay, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın da kaçak mülteciler için 20 Ağustos’a kadar verdiği süre tükeniyor.