İstanbul'u Kılıçdaroğlu fethetti
Papazın biri, dost olduğu Haham'a "Bana Tevrat'ı öğretmenizi isterim" der...
Haham, olmaz der, "Sen Yahudi doğmadın, kafan
Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil..."
Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu
vardır: "Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen öğretirim…"
Papaz, "Kabul" diye yanıtlar. "Sor
bakalım!"
Haham:
"İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli,
öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, "Bundan kolay ne var?" diye atılır.
"Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz."
Haham, "Sana Tevrat'ın kelamını asla
anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi. Temiz kalan adam ötekinin
kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam
ise karsısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek
duymaz."Papaz, "Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar
mısın?"
Haham aynı soruyu yeniden sorar: "İki adam bir
bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi
yıkanır?"
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin,
"Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini
sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp
yıkanmaz!"
Haham, başını sallar. "Yine yanıldın! Sana asla
anlamayacağını söylemiştim. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu
görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce gidip
yıkanır."
Papaz itiraz eder: "Ayna nereden çıktı? Bana ayna
var demedin ki..."
Haham, parmağını sallar: "Seni uyardım, bu
kafayla Tevrat'ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat'ı anlamak için her olasılığı
düşünmelisin."
"Peki, peki" diye der Papaz. "İzin ver,
bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!"
"Son kez soruyorum" der, Haham: "İki
adam bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip
yıkanır?"
Papaz, "Artık her olasılığı biliyorum"
deyip, bir solukta sıralar: "Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli
görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp
kirlenmediğini düşünerek yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp
temiz olduğunu görür dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü
için yıkanır!"
Haham başını sallayıp: "Hayır, sana söylemiştim,
kafan Yahudi kafası değil, Tevrat'a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri
düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?"
Türkiye, bugün büyük bir fenalık ve düşmanlıkla karşı
karşıyadır. Ülkemizin güçlenmesinden ve değerlerine dönmesinden rahatsız olan
kim varsa aynı safta birleşip kirli ilişkilere giriyor. Pişman olup bu ülkeye
sadakat göstermedikçe temiz çıkmaları mümkün değildir.
Dün Çanakkale'de bize karşı olanlara bugün ABD
eklendi. Hainler içerden, PKK, FETÖ ve diğer terör örgütleri her cepheden
saldırıya geçmiş durumdalar. Adında Türk ibaresi yazılı bir sağlık
örgütünün Başkanı devlete düşmanlık edebilme cüretini gösterebiliyor, bu şahsın
hangi kirli odaktan güç aldığı açığa çıkarılmalıdır.
Dün…
28 Şubat ve irtica yaygaralarıyla Kur’an kursları
ve İmam Hatiplerin kapısına kilit vuruldu, tesettürlü insanlar sokaklardan
alındı, binlerce masum ve mütedeyyin insan yüzyılın en büyük baskı ve zulmüne
maruz kaldılar, nice dram ve acılar yaşandı öyle böyle değil…
Malum siyaset dehasının (!) o günlerde başörtüsü
için, "bir metre bez parçasından ibaret" aşağılayıcı
ifadelerinin TV görüntüleri ve başörtüsü yasağını kaldıran kanunun iptali
için Anayasa Mahkemesine müracat kayıtları ortadayken, helalleşme çabası, altı
boş bir iki süslü laf ve vaatle açılan yaraların kapanacağını sanılıyorsa,
yanılıyorlar.
ABD, hain FETÖ eliyle 15 Temmuz darbe
girişimi ile ülkemizi bölmeye kalkıştığında milletimizin destansı direnişi
için "tiyatro" deyip küçümseyeceksiniz, sonra biz masumuz
ve kirli değiliz diyeceksiniz, öyle mi?
"Günahın kefareti pişmanlık duygusudur."
Keşke günahkârlar samimi şekilde günahlarıyla yüzleşebilseler ve keşke
‘helalleşme, adalet ve milliyetçilik’ söylemlerinde samimi olabilseler.
Bütün bunların üstüne en son, "Başörtüsü
yasağını ben kaldırdım, buna Abdullah Gül şahittir” beyanınıza hiç mi hiç
şaşırmadık. Bir gün İstanbul’u ben fethettim derseniz de şaşırmayacağız.
Yarın ülkemizin ilk otomobili TOGG’un banttan
indiriliş töreni var. Devlet ve millet olarak çok mutlu ve heyecanlıyız. Ancak
aramızda bizim heyecanımızı hissetmeyeler de var.
Kimmiş bunlar?
Türk devletinin davetini reddedenler, Okyanus ötesinin
davetine koşa koşa gidenler…
Kim kiminle dost ise onunla yürüyor.