İstanbul'dan kulüp yönetilmez
Spor çağımızın gözde olgusu. Artık ülkeler savaşmıyor, spor takımları aracılığı ile karşı karşıya geliyorlar. Bazı önemli maçlar milyonlarca kişiyi ekran başına topluyor. Seyirciler taraf ile kimlik kazanıyorlar. Kahvehanelerde ve çay bahçelerinde taraftarlar takımlarına bakarak bazen bağırıyorlar bazen de ayağa fırlıyorlar.
Milli devletlerin; uluslararası rekabetini, güç gösterisinin ve toplumsal birlik ve dayanışmayı sağlamanın bir aracı olarak spordan yararlandıklarını biliyoruz. Otorite ve totaliter yönetimler "sporu" vasıta olarak görmüşlerdir. Franko ve Salazar Portekiz'i ve İspanya'yı "Futbol" şöleni ile oyalamışlardır. Franko "yüz bin kişilik uyku tulumu" adını verdiği statlarla ülkeyi yönetmiş, ülkenin iradesine egemen olmuşlardır.
Ülkemizde her kentin bir takımı vardır. Bu takım diğer kent takımları ile maç yapar, rekabet sayesinde insanlar dost olur, birbirini yakından tanıma fırsatını bulur. Spor karşılaşmaları, iç turizmin artmasına katkı sağlar. Kitleler öfkelerini boşaltırlar. Spor gençleri oyalamak için bir uyum aracıdır.
Futbolun sporun içindeki yerini inkar edemeyiz. Bize göre futbol bir spor dalı değildir. Futbol gösteriye dayanan bir oyalama aracıdır. Yöneticiler bir problemi unutturmak için yığınları oyalamak isterler. Bunun için de en uygun araç futboldur.
Bu görüşümüz baki kalmak kaydı ile futbolun ağırlığı dünyada ve ülkemizde her zaman kendisini hissettiriyor. Futbol geçmişi olmayan ve ondan anlamayan birçok insan futbola yatırım yapıyor, kulüp başkanı veya yöneticisi olmak istiyor. Sağlığını tehdit etse bile, futbola olan ilgisi tutkuya dönüşüyor.
Şu sıralar spordan veya futboldan söz edemiyoruz. Çünkü terör canımızı yakıyor, fidan gibi evlatlarımız toprağa düşüyor. "Ateş düştüğü yeri yakar". Atasözü gerçeğe dönüşüyor maalesef. Dualarımız ve dileklerimiz onlarla beraber olsun. Yüce Yaradan anne-babalara sabır versin, milletimizin başı sağ olsun.
Ülkemizin gelişmesinde ve tarihi birikiminden korkan bedbahtlar maşaları aracılığı ile katliama girişiyorlar. Bizi yakan ve hayal kırıklığına uğratan içimizdeki ihanet şebekeleridir. Şuursuz yöneticilerin aymazlığından yararlanan hain maşalar sömürgeci ülkelerin amaçlarına hizmet ediyorlar.
Gelelim futbol konusuna. Futbolun aktörleri her zaman toplumun gündemine geliyor. Futbolcular kadar yöneticiler de topumun büyük bir kısmının dikkatini çekiyor. Kulüp başkanları seyirciye ve kamuoyuna mesaj verirler. Başkanlar kulüplerinin ve futbolun problemlerine egemen olmalıdırlar.
Kulüp başkanları takımlarına tam zamanlı mesai harcamalıdırlar. Örnek, merhum Özhan Canaydın bütün mesaisini Galatasaray'a harcıyordu. Hatta bu konuyu diğer makamdaşlarına öneriyordu. Biz bunu önemli ve gerekli buluyoruz. Mesela İstanbul'dan kulüp idare edilmez. Dr. Muharrem Usta İstanbul'da ikamet eder ve gereği halinde Trabzon'a giderse verimli olması zordur.
Yerinden yöneterek Anadolu kulüpleri başarılı olabilir. Bu da futbolun kalitesini yükseltir. Takımın gündemine ve problemlerine egemen olmakla kulüpler başarıyı yakalayabilirler:
Sonuç: "Yerinden yöneterek kulüplerin çıtasını yükseltmek mümkündür."