İstanbul Yüzleşmesi
Cemiyetin en küçük birimi olan
aile müessesesi, ‘İstanbul Sözleşmesi’
denilen ve Avrupa Birliği normları uyumlu kanunlarla inanç değerlerimizle ters
düşme durumuna getirilmeye çalışıldığı günden bugüne gelinceye kadar tartışmaları
sona ermeyen konuya birazcık değinelim dedik de…
Bu konuda siyasi otorite
temsilcileri başta olmak üzere adını sanını bugüne kadar hiç duymadığım ne
kadar sivil toplum kuruluşu varsa ya taraftar veya karşı çıkarak bu
tartışmaların merkezinde yer aldı. Belki bazıları sözleşme metnini okumadan sözleşmenin
kadına şiddeti engelleyeceğine dair fikirler ileri sürerken, diğer bir grup
sözleşme ile aile kurumumuz zarar görecek, ahlaksızlığın önü açılacak gibi cümleler
etrafında dolaşıp durdu.
Ülke
genelinde ulu orta yapılan bu tartışmalara konuyu hukuki boyutlarıyla ele alanlar
panel, konferans ve bilgi şölenleri ile taşımalarına rağmen sınıfta kaldılar
diyebiliriz. Medyamız sözleşme konusundaki tartışmalarda bağırıp çağıran
hakaretamiz ifadeler kullananları ön plana çıkartıp reytinglerini artırmayı
tercih etmişlerdir.
Kadına yönelik her türlü şiddetin ve şiddet mağdurlarının korunması,
suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında etkili
işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi gibi kadına şiddeti insan
hakkı ihlali olarak tanımlayan, uluslararası bu düzenleme, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin İstanbul’da
gerçekleştirdiği toplantısında kabul edildiği için "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinmektedir.
TBMM
de de sözleşme
tartışmaları aynı minvalde devam etti. Milletvekillerinin
bir kısmı bulundukları siyasi partinin görüş ve düşünceleri ile kendilerine oy
veren yapıya şirin gözükmek adına sözleşmeye sahip çıkarken, meclis dışı dâhil
bazı muhalefet partilerinin bu sözleşme ile kadına yönelik şiddet ve kadın
cinayetlerini önlediği iddiasına karşı İstanbul Sözleşmesi’nin evlilik dışı
gayr-i meşru sapkın eşcinsel hayatı yaşamayı yaygınlaştıracağı endişesi ile
aile yapımızın bozulduğunu ifade ettiler.
Konuyla ilgili olarak Ayasofya Cami imamının sosyal medyadan
sözleşmeye eleştirel yorum getirmesine Ak
Parti milletvekili Özlem Zengin ”Kadın-erkek meselesine dair dinî bir
referans yaparak katı, sert açıklamalar yapmayı problemli görüyorum”
sözleriyle savunurken, muhafazakâr camia tarafından saldırıya uğradığı bir konu
olduğunu, kendisiyle çelişmediğini ve tutarlı olduğunu, sözleşmenin Türk aile
yapısına ağır hasar verdiğine inanmadığını, sözleşmenin yanlış anlaşıldığını,
AB konseyinin tartışmalı maddelere hangi anlam yüklediğini yorum beyanı ile açıklığa
kavuşturması gerektiğini kendisiyle yapılan röportajlarda dile getirdi. Türkiye’de hukuk mevzuatının kadın hakları
konusunda sağlamlığından bahisle yapılan tartışmaların zarar verdiğini de söyleyen
Özlem Zengin’in bu görüşlerine kendi partisinden de katılmayanların olduğunu
söyleyebiliriz.
Türkiye Sözleşmeyi 24 Kasım 2011'de imzalayan ve TBMM de onaylayan ilk ülkedir. Temmuz 2020 itibarıyla 45 ülke ve Avrupa
Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 34'ünde onaylanmıştır. Sözleşmede
geçen 'Cinsel yönelim' ve ‘Toplumsal Cinsiyet Kimliği' gibi
kavramların toplum yapımıza uymadığı ve toplumsal desteğini kaybettiği, ayrıca anlaşmayı kalkan yapan LGBT ve bazı
marjinal grupların, gelecek kuşakları tehdidi görülünce "Türkiye
Cumhuriyeti adına 11.5.2011 tarihinde imzalanan ve 10.2.2012 tarihli ve
2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan 'Kadınlara Yönelik Şiddet
ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti Bakımından Feshedilmesine, 9 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin üçüncü maddesi gereğince karar verilmiştir” denilerek
20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmıştır.
Ortalığı karıştırmaya germeye, insanımızın kafasını bulandırmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Sonuç itibariyle Türkiye sözleşmeyle yüzleşmiş iptal edilmiştir. Bundan böyle CHP ve diğer muhaliflerin konuya ilişkin görüşlerini açıklamaları, hatta CHP Genel Merkezi önünde sözleşmenin tekrar uygulanmasına yönelik bazı LBGT taraftarına şirin gözükme çabalarının halkımızın ferasetinden kaçmadığının da bilinmesini isterim ve’s-selam.