İSTANBUL YEDİTEPE
Bazen bir şehir bir sanatçının ikinci vatanı olabilir. Hele bu şehir İstanbul olunca işler daha da değişir. İkinci vatan, sanatçı için vatan-ı asliyye kimliğine bürünebilir. İranlı sanatçı ressam Rüya Sadıku00ee'nin (Roya Sadeghi) ilk kişisel ve tematik resim sergisi olan "Yedi Tepe İstanbul" sergisinde İstanbul şehri böyle bir vaziyet almış durumda.
Ressam Rüya Sadıku00ee'nin resimlediği İstanbul, büyük şair Yahya Kemal'in dizlerinde anlattığı İstanbul'u hatırlattı bana. "Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul! ...Sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel" demişti. Bu mısralar şimdi tuvalde aksini bulmuş. Tahran Yunus Emre Enstitüsü galerisinde sergilenen "Yeditepe İstanbul Sergisi" İstanbul'a özlemin, dünyanın en güzel şehirlerinde yaşamak isteğinin bir ifadesi adeta. Resimlerde işlenen konu İstanbul'da yaşanan günlük bir hayatı ele alsa da bazen düşsel manzara kompozisyonları da gözümüze çarpmıyor değil. Fethi Paşa Korusu'ndan Boğaz'a ve Boğaziçi köprüsüne bir kuş bakışı ile yapılan resim böyle bir manzarayı bize veriyor.
Dünyanın en güzel şehirlerinde yaşamak insanın ömrünü artırır. Bunu farkında olan sanatçıların tüm yıl imkanları olmasa da tatil günlerini geçirmek için hep İstanbul'u mekan edinmesi bu yüzdendir. Ressam Rüya Sadıku00ee'nin (Roya Sadeghi) resimlerinde de böyle bir hikayesi var. Yaz tatillerinin büyük bir bölümünü İstanbul'da geçiren sanatçımızın resimlerinde "Taksim Tramvayı, Kız Kulesi, Beykoz'a Yolculuk, Galata Kulesi önünde soluk alışı" vardır.
Bütün bu gezileri görerek resmeden sanatçımız Yahya Kemal'i de haklı çıkartarak "İstanbul'un sade bir semtini sevmek bir ömre bedeldir, der." Kendisinin sergi açılışında da dile getirdiği bir amacı vardı. "Türkiye'ye hissettiğim sevgi ta çocukluğuma dayanıyor. Bu sevgi ve saygı beni Türkçe öğrenmeye yönlendirdi.Ve en sonunda Yunus Emre Türkçe dil kurslarına katıldım. Bir ressam olarak Türkiye-İran arasındaki ortak kültürü resimlerime almak istedim. Türkçe kursları bana bunu yapabileceğimi hissettirdi. İstanbul, benim gibi bir ressama çok çekici ve büyüleyici geliyor. Orada olmak ve bir sergide resimlerimi göstermek istiyorum...."
Ressam Rüya Sadıku00ee'nin bu fikirleri İran'da estetik düşünceye, sanat düşüncesine sahip olan herkes için İstanbul, gidilmesi ve görülmesi gereken bir yerdir. Bu şehrin hem İslam hem de Batılı bir şehir olması İranlı santçıların ilk tercihi arasında yer alır.
"Yedi Tepe İstanbul" sergisine yeniden dönersek şu düşüncelerimizi de ileri sürebiliriz. Sanatçımız hayat hikayesinde ABD ve İran'da yayımlanan çeşitli çocuk dergileri ve çocuk kitaplarındaki resimleri çizdiğini belirtiyor. Ama resimlerin hepsinde İstanbul'un kadim sokaklarında oynayan çocukların resmi yok. Bence resimlerde çocuklar da olmalıydı. Mutluluğun resmi çocuklardan sorulur.
Ayrıca İstanbul'un semtleri arasında belki de bilgisi olmadığı için gitmediği yerler var. Mesela bu semtler arasında Vefa semti başı çekiyor. Vefa Bozacısı hemen aşağısında Unkapanı Pilavcısı resimlerde yok. Daha sonra Sirkeci yok. Anadolu yakasına geçerken Haydarpaşa yok. Üsküdar Meydanında bir saatliğine oturmamış. Orada Şair Nureddin Durman ile tanışmamış. Yine o meydanda Mihr-i Mah Sultan ile Valide Sultan camiilerinde karşılıklı okunan ezanı dinlemiş mi bilmiyoruz. İskele Meydanında 3. Ahmet Çeşmesinden su içmemiş. Sultanahmet Camisiyle Ayasofya Camisinin birbirine tarihsel bakışını resmedememiş. Sedece uzaktan martıların kanatları arasından silüeti görünen bir Sultanahmet Camisi var. Benim nazarımda İstanbul'u güzelleştiren camilerdir. Her bir tepeye bir cami geleneği buradan gelir.
Yine bunun yanında güzel tabloları unutmayalım. Sergide Boğaz'a nazır sahibini bekleyen çay tablosu, Üsküdar'da Kız Kulesini seyrederken istikbalini düşleyen aşıklar, Galata Kulesine bakıp da telgrafın tellerine konan kuşlar tablosu bir şairin çalışma odasında yer verebildiği tablolar arasındadır. Bir şiir yazarken ilham alınabilecek tablolar.
Son... Pierre Loti tepesi olmalı. Kuşların üzerinde simit yenilen bir masaya konması ve buradaki susamları yemesi, ilgimi çektiğini söyleyebilirim.