Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2968.94
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Şubat 2021

İstanbul yazıları

İçimizde büyüyen İstanbul hasreti anlatılabilir mi? Salgın nedeni ile farkına varmışsınızdır bunun. Anlatılmaz özleme dönüştü İstanbul’la yeniden kucaklaşmak…

Yaşayanlar bilir meydanların, tepelerinin, Boğaziçi’nin sevdası bir bambaşkadır. Hepsi öyle tutuşmuş ki içimizde anlatamam. Ani bir gök gürlemesi gibi boşaltmak istiyorum içimdekilerini boğulmayı göze alarak…

Her şeye hasret kaldığımız bu kısıtlı günlerde kimimiz can sıkıntısını ve öfkesini ayaklarını yere vura vura boşaltma derdinde. İçine atanlar da stresin bedelini ağır ödüyor. Mide kanaması yaşanması muhtemeldir. Hasretle beklenen yağmurlar sonrasında suyun toprakla kucaklaşması gibi yine sarılıp ve öpüşüp koklaşacağımız o günler yakın olsun. Yaz akşamlarında çayırda, çimende, parkta, bahçede ve Boğaz kıyısında dört gözle boşalması beklenen ve boşaldığında tek hamlede yer kaptığımız banklarda kurulan hayalleri, demli sohbetleri kim özlemedi ki...

Nereye sürüklendiğinizi bilmeden kapılıp gidersiniz düşlerinizin akıntısına. Aldırmaz ve endişe duymazsınız hiçbir şeyden. Büyük bir sıkıntı sonrasında felekten bir gün yaşamış gibi olursunuz. Evet, bu şehirde kurulan düşlerin bir eşi ve benzeri bulunmaz başka şehirlerde. Nerden ve hangi yönden bakarsanız bakın mutluluğu görürsünüz. Bir daha açmak istemezsiniz gözlerinizi...

Ellerim ceplerimde yürüyorum. Bir hayalin peşindeyim. Bütün semtlerini dolaşıyorum İstanbul’un. Az gitmişim uz gitmişim ne kadar uzaklaşmışım bilmiyorum. Oysa ben bir adım yürüdüğümü sanmıştım. Sende, senden çok uzaklarda günleri yaşıyorum. Kalbim diyorum ah kalbim! Adını duyunca sık sık oluyor böyle İstanbul. Adın kalbime vuruyor, gözlerim doluyor. Anlatamıyorum. Düşlerim anlatsa diyorum her şeyi. Anlatamıyorum! İstanbul umut dolu bir düş denizi gibi dalgalarıyla vuruyor yüreğime!

Neyse ki İstanbul’dayım. Kaldığım yerden tekrar dönüyorum hayata. Adam gibi seviyorum İstanbul seni adam gibi. Neyse ki sendeyim... Haylaz çocuk çığlıklarına karışan son model araba sesleriyle hız tutkunu ve havalı olduğu kadar da görgüsüz ve züppe zengin tipli gençler hayallerinizi yarıda kesiyor. Yarıda kesilmiş mutlu bir düşü toparlamak boşunadır ama yine de mutluyum.

Ceylan gözlü İstanbul’un mis kokulu, nazlılarıyla el sürmeye kıyılmayan erguvan bahçeleri güneşin görünmesi ile birlikte geç kalma telaşıyla cin çarpmış gibi yatağından fırlar. Çiçek ve gül bahçelerinin neşesine diyecek yoktur bu şehirde. Gündüzleri apayrı güzel, gecelerinin çekiciliğine dil uzatanın dili lal olur. Dünyada böyle bir cennet bahçesi yok...

Şehrin üstüne serilip serpilen ikindi gölgelerini çok özlediğinizi biliyorum. Kördüğüm trafiğini, yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan kalabalık cadde ve sokaklarını da. Güneşin altında göz kamaştıran, bazı günler mavi bazı günler turkuaz ve yeşil pırıltısıyla akan Boğazı, Fatih, Süleymaniye, Sultanahmet, Beyoğlu, Sirkeci, Eminönü ve Beyazıt’taki tarihi ara sokaklardaki ahşap binalarını çok özledik İstanbul’un...

Fakir semtlerine uğrayamamak, hayır dualarını alamamak beni çok üzüyor! Evden çıkınca tek nefeste kendimi orada bulacağım söz. Bir türlü anlaşamadığım burnu büyük, kibirli, fakiri fukarayı umursamaz tavırlı, eli sıkı ve şımarık zengin semtlerle de barışacağıma söz.

Duamız, telaşlı ve panikle sağına soluna çarptığımız kalabalıkları özlemek çok uzak olmasın ne olur. Meydanları, Camileri, gar ve istasyonlarını, kara asfaltları, kaldırım taşlarını, cırtlak korna seslerini hatta kavga ve döğüşlerini bile çok özledik be güzel Türkiye’m senin. Asker uğurlamaların da unutulur mu hiç...

Doğanın uyanıp şenliği başlattığı bu mevsimde, toprak kokusunu, ağaçlardaki kuş sesini, akan nehirlerin sesini duymak istiyorum. İnsan çemkirmeleri, harıltı ve gürültülü, iniltili yoksul kenar semtlerinin özlüyorum. Bu öyle bir lezzet ve mutluluk ki tatmayan anlayamıyor.

Taksim meydanında ilk dayağı yemeye bile hazırım söz. Ufuktan salına salına inmeye başlayan güneşin bıraktığı masalımsı İstanbul akşamlarının görüntüsünü seyretmek çok uzak olmasın nolur Rabbim...

İnsanlığa tavsiyemiz şu; dua et, düzel ve düzelt, kirlerinden arın ve sabret…

İşte o zaman deli taylar gibi karışacağız tekrar şehrin meydanlarından halkın arasına. Bu engelden kurtulduğumuzda gök kubbenin altında basmadık bir karış yer bırakmayacağım söz...

Tek güvencemiz Allah’tır.

Bu da geçer Ya Hu...