İstanbul Sözleşmesi Öldürür
Açık Toplum Vakıfları yani Soros ekipleri tarafından
dayatılın iki şer proje ile hesaplaşma vakti geldi. Biri İslam coğrafyasına kan
ve gözyaşından bedeller ödeten, çevremizdeki ülkeler gibi vatanımızı da bölmeyi
hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi, diğeri de toplumumuzun temeli aileyi
kökünden yok etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi.
Geçtiğimiz hafta bu iki şer projenin de ülkemizdeki
uzantılarının ortadan kaldırılması için harekete geçildi.
Ülkelere katliamlarla, bombalarla demokrasi götüren Büyük
Ortadoğu Projesi’nin FETÖ gibi aparatı olan PKK terör yapılanmasının siyasi
ayağı HDP’nin kapatılması için nihayet başsavcılık işlem başlattı. HDP’nin
kapatılması ihtimali, şer ittifakı denilen zilletçileri telaşa sürükledi. SOROS’un
maaşlı militanlarının söylemi olan, demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun
üstünlüğü lakırtılarını her zamanki gibi ağızlarına sakız yapmaya devam
ediyorlar. Göbeğinden ve midesinden bağlı olduğu Almanlara hoş görünmek için
Türk devletini “katliamcı” ilan eden milletvekili yeminindeki şerefini ayaklar
altına alan Gergerlioğlu bile yatak döşek gazi mecliste sözde özgürlük
mücadelesi verdiğini söyleyerek aşağılığını gösteriyor.
Pervin Buldan’ın da büyük çabalarıyla milletimize yutturulan
ikinci zoka İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı TÜSİAD’ı bile üzmüş.
Yayınladığı basın açıklamasında sözleşmenin feshinin, kadına yönelik her türlü
şiddeti besleyen çarpık zihniyeti cesaretlendireceğini iddia ediyorlar. Çarpık
zihniyet dedikleri ise, örfümüz, adetemiz, ahlakımız, dinimiz, milli
kimliğimiz. Yani hukukumuzun dayanakları arasında yer alan bu hasletlerimiz,
cinsiyet eşitliği gibi kirli dayatmalarla suçlu sandalyesine oturtuluyor.
Osmanlı toplumunda kaç tane kadın cinayeti işlendiğini
araştırmış olmaları lazım örfümüz, adetimiz suçlanırken. Şer-i kayıtlara göre
sıfır. Günümüzde kadın cinayetlerinin dünya ortalaması yüz binde 2.17 iken,
Türkiye’de bu ortalama hala yüz binde 0.9.Rusya’da 4.4, ABD’de 2.2, Ukrayna’da
1.9, Belçika’da 1.4. Avrupa’da en fazla kadın cinayeti işlenen ülkeler Fransa
ve Almanya. İngiltere geçen haftayı başkent Londra’da bir polis tarafından
kaçırılarak öldürülen Sarah Everard protestolarıyla geçirdi.
İngiltere ile birlikte 11 ülke sözleşmeyi parlamentolarından
geçiremedi, Slovakya ve Macaristan onaylamayı reddetti, Hırvatistan çekilmek
istiyor, Polonya, aile yapısını bozduğu için sözleşmeden çekilmek için yasal
süreci başlattı.
Gelelim TÜSİAD’ın çarpık anlayışına, daha geçtiğimiz hafta,
Fransa’da kız çocuklarının cinsel ilişki rıza yaşı 13 yapılmak istendi, 15 yaşında
karar kılındı. Avrupa’nın birçok ülkesinde cinsel ilişki rıza yaşı 12’den
başlıyor. Ancak evlilik yaşı ise Fransa’da 30, Avrupa ortalaması 27,5. Yani 13
yaşından 27,5 yaşına kadar kadınlar evlilik dışı ilişki yaşıyorlar. Türkiye’ye
de dayatılan bu çarpık, şeytani anlayış bu. Türkiye’de 18 yaşın altında bir kız
evlenirse kocası taciz suçlamasıyla hapse gidiyor. Nikah yasak zinanın adı
özgürlük.
Pekiyi kadına şiddetin sebepleri neler? İçki, kumar, iki
taraflı aldatma, fuhuş… liste uzun. Dağa kaçırılarak teröristlere peşkeş
çekilen 10 yaşını henüz aşmış kızlı erkekli çocuklara yapılan tecavüzlere ortak
olan Pervin Buldan ekibinin, CHP’deki taciz ve tecavüzleri normal
karşılayanların İstanbul Sözleşmesi diye fevaran etmesindeki asıl amaç kadına
şiddet falan değil. Dertleri kadına şiddetin durdurulması olsa, şiddetin asıl
sebebi olan, içki ile, kumar ile, zina ile, aldatma ile mücadele eder bunları
özgürlük alanı olarak görmezler. İşleri güçleri Soros’un beslediği homoseksüel toplara
toplumda meşruiyet alanı açmak.
Gazeteci olarak olaya gidip te haber yapmaya utandığım birçok
konu oldu. Bunlardan biri de Şile ağlayan kayalardan kendini atarak intihar
eden 17 yaşındaki bir gencin intihar sebebiydi. Babasının homoseksüel ilişkiye
girdiğini öğrenen genç hayatına son vermiş. Bu haberi toplamama rağmen o gencin
manevi şahsiyetini rencide etmemek için vicdanım haberi gazeteye göndermeye
elvermedi. İstanbul sözleşmesi diye tutturanların kadına şiddet masallarının
arkasında, toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında marjinal bireylere yasal
haklar zemini oluşturmak, Aileyi çökertecek sözde bireysel özgürlük ve haklar
tanımaktan başka bir şey değil.
HDP nasıl ki, vatanımızı bölmek için görevlendirilen sırtı
Kandil’de taşeronun taşeronu kirli bir yapı ise, İstanbul sözleşmesi de
toplumun en küçük hücresi Aileyi yok edecek adımlar atmakla devlete görevler
yükleyen HDP’nin de dayattığı pis bir metindir. Bir çuval inciri bir tane çürük
incirin heba ettiği, bir bidon suya katılacak bir kase zehir veya pisliğin o
suyu murdar yaptığı gibi sözleşmeye sinsice yerleştirilen toplumsal cinsiyet,
eşcinsellik veya cinsiyetsizleştirme kavramları sözleşmeyi kirletmiştir. Çare
geç kalınmamışsa çürük inciri sağlam incirlerden ayırmak veya içine zehir
katılan suyu dökmektir. Milletimiz geçen hafta bu iki habis urdan kurtulmak
için adım attı. Adım atanlara teşekkür ediyor. Mücadelenin daha yeni
başladığını hatırlatıyoruz.
Adi şeyler bozulduğunda başka bir şeye dönüştürerek istifade
edebilirsiniz. Ali şeyler bozulduğunda ise hiçbir işe yaramaz. Örnek vermek
gerekirse, süt bozulduğunda, yoğurt olur, peynir olur, çökelek olur, olur da
olur… Bal bozulduğunda ondan hiçbir şey olmaz atmaktan başka çareniz yoktur. Avrupa’da
13 yaşında cinsel ilişkiye başlayan bir kız 30 yaşında hiçbir şey yokmuş gibi
başkasıyla evlenir, 35 yaşında anne olur, onların kültürü bunu götürür. Ancak
bizim annelerimizin temizliği, bu pisliği kaldırmaz. Bizim insanımızın bir
başkası ile nikahsız düşüp kalkan birini eş ve anne olarak kabul etmesi mümkün
değildir. Tıpkı bal gibi, bozulursa atmaktan başka çaren kalmaz. Siyah elbisede
yüzlerce leke görünmez ama beyaz elbisede zerre kadar leke kendini gösterir.
Biz, annelerimizi, eşlerimizi, kızlarımızı temiz görmek
istiyoruz, kiriniz, pisliğiniz, sözleşmeniz sizin olsun. İstanbul sözleşmesi
öldürür…. Vesselam…….