İstanbul Sözleşmesi fesh edilsin!
Hiçbir anne ve baba ne kızının ne de oğlunun başka birileri tarafından ezilmesine, şiddete uğramasına, hakkının gasp edilmesine, gözlerinde yaş olmasına, olmadı ayrılmasına razı olmaz.
Lakin günümüzde çoğu evliliklerde sorumlulukların bilinmemesinden, görevlerin yapılmamasından, sınırların aşılmasından dolayı büyük sorunlar yaşanmaktadır. Hakkının yenildiği düşüncesi ise her iki tarafı birbirine düşman etmektedir. Güçlü güçsüzü daima ezmektedir.
Yaşanılan acılar onca güzellikleri görülmez edip, saygıları- sevgileri- güvenleri yok etmektedir. Geleceği zindan edip, gözü karartmakta, kin ve nefret beslettirip intikam duygularını kamçılamaktadır.
Aile; mahremiyetleri içinde barındıran kapalı bir sandık misali olmalıdır. İç dinamiklerin kaybolması, birbirlerine güvenlerin sarsılması, adaletsizliklerin artması, şiddetin başlaması, hakların gasp edilmesi aile bireylerinin dışarıya açılmasına sebep olmaktadır.
Ezildiği ve hakkının gasp edildiği düşüncesine kapılan kadını ya da erkeği, hakkını arama derdine girdirmekte, adalet arayışına itmektedir. Lakin bu arayış da çoğu zaman hüsranla sonuçlanmaktadır.
Bizim aile yapımıza asla uymayan, Avrupa’dan den kes-yapıştır yapıp geleneksel aile kültürümüz görmemezlikten gelinerek alınan anayasalar aileyi tamamen bitirmektedir.
Bunun içinde ailenin temeline dinamit koyan, güya kadını şiddetten koruyacak ya da önleyecek zannına varılarak yasalaşan 6284 Sayılı Aileyi korumasının düşünüldüğü yasa kaldırılmalıdır.
Evinden yaka paça çocuklarının önünde çıkarılan, evinin etrafına yaklaştırılmayan, kadın af etse de yasa tarafından af edilmeyen, çocukların en büyük travması olabilecek durumlara sebep olacak bu yasa kesinlikle kaldırılmalıdır.
Güzellikle halledilmek istense de yasanın verdiği güçle daha da hırçınlaşan taraflara gemileri yaktıran, asıl acıları da ortada kalan körpe yavrulara çıkartan yasa kesinlikle kaldırılmalıdır. Aksi takdirde Türkiye’nin geleceği bu çocuklardan oluşacaktır.
Ne oldu bize? Yoksa bizler Müslüman değil miyiz? Kimlerden ve neden bu kanunları alıp hayatımıza dahil ediyoruz? Olayların bu kadar gerilmesine sebep olabilecek hataları nasıl yapabiliyoruz?
Günümüzde uygulanan baskıcı, itici, evden uzaklaştırıcı, hapse atıcı, bütün devlet erkanlarını valisi, polisi, jandarması, hakimi ile karşısına alıcı, güya “aileyi koruyucu önlemler” aileyi parçalamaktadır. Anlaşma yollu yaklaşmak isteyenleri fikirlerinden vaz geçirmektedir.
Avrupa’da bundan yıllar önce üç küçük çocuğunu alıp gelmiş bir beyin sözleri ses tonuyla hala kulaklarımda kalmıştır: “Bacım, sosyal devlet ailenin yerini almış. Bu üç körpeye kim anne olacak?”
Bir an önce devlet büyüklerimiz bu acı duruma el atmalı, bizim ne kültürümüze ne geleneğimize ne de dini hassasiyetimize uymayan, batıyı da çökerten böylesi kanunlarda düzenlemeler yapılmalıdır.
Bizi Avrupalaştırmak isteyen “İstanbul sözleşmesi” olarak tarihimize kara leke olarak geçen sözleşmenin önsözünde, sözleşmenin hedefinin “kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmak” olduğu belirtilmektedir. Bu, kadınlarla erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesi ve kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağı belirtilmektedir. Lakin yaşanan acılar bunu doğrulamamakta, kadınla erkeği karşı karşıya getirmektedir.
Ev içi derken aile kavramı ortadan kaldırılmakta, nikahsız beraberlikler meşrulaştırılmakta, cinsiyet ayrımı yapmayacağız diye Lut (a.s)’ın kavminin helakına sebep olan nahoş durumun hoş görülmesi istenmekte, iffet kavramı unutulmakta, dini hassasiyetimizle oynanmaktadır.
Bu gidişe acilen “dur” demeliyiz. Aksi takdirde yuva kavramı bitecek, şarkıların diliyle sevgileri çöpçüler süpürecektir. Hayat daha da çekilmez olacaktır.
Elbette çaresiz değiliz. Çare BİZİZ. Aileyi ayakta tutacak bütün gayretleri biz yapmalıyız. Zira aile toplum binasının taşıdır. O taş çökerse, toplum da çökecektir.
Öncelikle iyi olmaya, güzellikler yapmaya niyet etmeliyiz. Akabinde sorumluluklarımızı, sınırlarımızı ve görevlerimizi netleştirmeliyiz. Her birimiz duracağımız yeri ve haddimizi bilmeliyiz.
Geçim sorunu yaşayan ailelere danışmanlık yaparak ortak alan oluşturucu etkinliklerin olacağı yerler oluşturmalıyız. Aile bağlarımızı sarsan, bizden olmayan dizileri, filmleri, yarışma programlarını, medya iletişim araçlarını hayatımızın dışında bırakmalıyız. Tepkimizi toplum olarak vermezsek akıntıya kapılanlardan olacağız.
Hasılı emek vereceğiz. Zahmet çekeceğiz. Zahmet olmadan rahmet olmaz. Rahmetin sahibine el açmalıyız. Güvenmeliyiz. Teslim olmalıyız. Zira iman, güvenip teslim olmaktır.
Ves-Selam