Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.03
Gram Altın
3001.25
BIST 100
9422.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 May 2020

İstanbul Sözleşmesi Abartılıyor Mu?(1)

Geçtiğimiz günlerde gece saat 24:00 da twitter’da İstanbul Sözleşmesi’ne dikkat çekmek için paylaşım çalışması yapılmış ve bu konuya dikkat çekilmeye çalışılmıştı.

Bana da mesaj gelmişti; “Arkadaşlar bu gece 24:00 da #istanbulsozleşmesinehayır tag’ına destek verelim inşallah!” Diyordu.

Bu sözleşme hayatımıza girdiğinden bu yana bir kesim dilinden düşürmez oldu; “İstanbul Sözleşmesine Hayır!

Bir kesimde “abartmayın!” Diye karşı çıkanların endişelerinin boş olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Haliyle merak ettim. Bu sözleşmeye karşı çıkanlar ile taraf olanlar ortak bir noktada neden buluşamıyorlar?

Hayır diyenler konuyu çok mu abartıyorlardı?

İstanbul sözleşmesinin kabul edildiği tarihten bugüne yapılan olumlu ve olumsuz eleştirileri baştan sona taradım.

Ve fark ettiğim şey sözleşmeye farklı bakış açıları ile bakıldığı oldu. Sözleşmeyi hazırlayanlar büyük bir ustalıkla hazırlamışlardı. Belliydi.

“Şark kurnazlığı” diye bir deyim vardır. Türk Dil Kurumuna göre; “Doğu dünyasının anlayış, görgü ve davranış gibi özellikleri çerçevesinde zamana yayma, boş vermişlik, neme lazımcılık içeren uzun vadeli planlar yaparak bir işte karşı taraftan istediğini elde etme işi

İstanbul sözleşmesini hazırlayanlara tam münasip bir tanım. Uzun vadede istediğini elde etmek için hazırlanmış bir sözleşme.

Sözleşme aynı zamanda “kadına şiddet” olarak ta anılıyor. Çoğunlukla da bu isimle anılıyor.

Hiçbir topumun, din ya da kültür anlayışının kabul etmeyeceği, edemeyeceği kadına şiddeti özne olarak ele almış.

İşte kurnazlıkta burada devreye giriyor. Düşünemediğim farklı bir gerekçe yoksa sayın cumhurbaşkanımızı da bu şekilde ikna ediyorlar. “Bu sözleşme kesinlikle kadına şiddeti içeriyor. Bu kapsamda alınması gereken tedbirlere ve çıkarılması gereken yasalara atıf yapıyor.” Diyorlar kendisine.

Haliyle içerisinde birazcık vicdan olan kadına şiddete hayır diyecektir. O da öyle yapıyor. Sundukları delillerde sağlam. Hem de sözleşmenin içinden.

Sizin en hayırlınız hanımlarına en iyi davrananınızdır. Bende içinizde hanımlarına en iyi davrananınızım.” Diyor peygamber (sav).

Böyle bir dinin mensupları nasıl olurda kadına şiddeti önleyen bir sözleşmeye, bu kapsamda çıkarılan yasaya itiraz ederler. Akıl alası değil elbette.

Ama öyle değil. “Kadına Şiddet” buz dağının görünen kısmı. Arka planında toplumsal bütünlük içerisinde Türk toplum yapısının temelini oluşturan “din, kültür ve ahlak kavramları” kabul edilen çerçevesinden çıkarılmakta serbestleştirilmektedir.

Yaptığım bu araştırmada İstanbul sözleşmesini bugüne kadar en iyi şekilde irdeleyen ve tanımlayan kurumsal yapı olarak karşıma Bursa’da faaliyet gösteren “Aile Akademisi Derneği” çıktı.

Temmuz 2019 tarihinde yayınladıkları; “10 Maddede İstanbul Sözleşmesi Neden İptal Edilmelidir?” konulu raporu incelediğinizde İstanbul Sözleşmesine Hayır! Diyenlerin konuyu abartıp abartmadıklarını, abartıyorsunuz diyenlerinde bu çıkışlarında haklı olup olmadıklarını net olarak göreceksiniz.

Yukarıda ki satırlarda yer verdiğimiz şark kurnazlığı tanımında geçtiği üzere bu sözleşmeyi hazırlayanlar kadına şiddeti veya aile içi şiddeti perde yaparak hedef ülkede; Eşcinselliği, hemcins seviciliği ve en önemlisi de İslam’ın kadına karşı anlayışını yerle bir etmeyi hedeflediğini göreceksiniz.

Yalnız bunun için üç boyutlu sinemaya girdiğinizde filmi izlemenizi sağlayan üç boyutlu gözlüğü takmanız gerektiği gibi yapılmak istenen arka plan algısını görmenizi engelleyecek ön yargılarınızdan kurtulmanız gerektiğini belirtmem gerekiyor.

Şimdi raporun birinci maddesinden başlayalım;

1. İstanbul Sözleşmesi Madde 3’te kadına şiddet tanımı yapılırken “Toplumsal Cinsiyet” tanımına da yer veriliyor. Toplumsal Cinsiyet bu maddenin c bendinde şöyle ifade ediliyor; “Kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir.”

Bu tanım olabildiğince genel, olumlu veya olumsuz etkileri olan rol ayrımı yapmayan, nitelikten ne kastettiği açık olmayan bir içeriğe sahiptir. Toplumsal tabanı dikkate alan eleştirilere duyarsız, tek taraflı bir metin görünümündedir. Metin bu haliyle bir toplumu ayakta tutan kültürel değerlerin belirlediği toplumsal rol beklentisini değersizleştiren, küçük bir grubun değerden arınık rol beklentisini temel değer haline getiren yeni bir emperyalizm türüdür.

Burada küçük bir grubun toplumsal değerden arınık dediği durum esasında arka planda eşcinsellik kavramlarını rehber almış gayri ahlaki grup kastedilmektedir.

Bir diğer anlamda da kadınların tam anlamıyla ilerlemesini engelleyen ve kadınlar ile erkekler arasındaki tarihsel eşitlikçi olmayan güç ilişkisinin tezahürü olduğunu ifade ve kabul eden ve bunun esasında mevcut din anlayışında gizli olduğunu ima eden bir anlayış yatmaktadır.

Bir sonraki yazımızda kalan 9 maddeyi birlikte irdeleyecek ve nihai bir sonuca varmış olacağız inşallah.