İstanbul seçimine doğru
Beş gündür İstanbul’dayım, burada dost ve tanıdıklarla görüşüyoruz. Kimileri ile dertleşiyor, kimileri ile adeta “kavga” ediyoruz.
Ramazan ayı ortalarında Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinden HDP’ye yakın isimlerin yenilenecek olan İstanbul seçimlerinde CHP adayını desteklemek için İstanbul’da kamp kurduklarını duyduğumda, arkadaşlara, bunu AK Partililerin çoktan yapması gerekiyordu dedim. O gün yanımda olan dostlara, bayramdan sonra biz de gidip Reis hatırına çalışalım dediğimi hatırlıyorum.
1994 Mahalli Seçimlerinde Diyarbakır’da Büyükşehir ve ilçe belediyelerini RP’nin alacağı kesinleşince son hafta İstanbul’a gidip RP Adayı Recep Tayyip Erdoğan için çalışmış, yerde bulduğumuz broşür, fotoğraf gibi materyalleri pardesülerimize sürer siler bazılarını duvarlara yapıştır, kalanları da kapılarını çaldığımız ailelere veriyorduk.
Tabi o dönemin imkanları daha doğrusu imkansızlıkları ile bugünkü imkanlar mukayese edilmeyecek kadar farklı. Yokluk ve mağduriyet yerini müsriflik boyutundaki harcamaların yapıldığı döneme bırakmış. Bu ahvalde çalışmalarımızın bereketinin de farklı olacağı-olduğu bir vakıa.
İstanbul’daki Kürtlerin durumu
Son beş günde İstanbul’da çok kişiyle görüştüğüm söylenemez. Görüştüklerimizin ekseriyeti bizim düşündüğümüz gibi düşünmüyor, olaylara baktığımız gibi bakmıyorlar. Bu seçimle ilgili de çok kırgınlıklar yaşamışlar, kimileri de kendilerini AK Parti’nin bölge siyasetçileri tarafından “araçsallaştırılacağı” endişesi ile hareket ediyor, öyle ki fotoğraf dahi çekmekten imtina ediyorlardı. Gerçi benim onlardan fotoğraf çekme konusunda hiçbir talebim olmadı, lakin hassasiyetleri bu minvaldeydi.
İstanbul’da HDP’ye yakın insanların CHP adayına destek verdikleri ve verecekleri saklı gizli değil. Ancak arada/a’rafta kalan Kürtler oldukça fazla bir oranı tutuyor kanaatindeyim. Bu, arada kalan Kürtlerin bir kısmı iktidar partisinden kimileri için “iktidarın bunlara sağlamış olduğu şımarıklıktan bıktık” diyorlar, kimileri de hiçbir gerekçe göstermeden “bu sefer oy vermek istemiyoruz” diyorlar.
Öcalan’ın Mektubu
Bu tartışmalar sürerken İmralı’da Öcalan ile görüşen Ali Kemal Özcan, Öcalan’a ait bir mektubu paylaştı. Mektupta Abdullah Öcalan HDP’ye seslenerek, “İstanbul seçimlerinde tarafsız kalın” diyor.
Doğrusu bu mektup seçime iki hafta kala açıklansaydı CHP’ye gidecek oyların büyük bir kısmı gitmeyebilirdi. Ancak üç gün kala açıklanan mektubun (doğruluğunda şüphe olmadığı halde) gerçek olup olmadığına ve Öcalan’ın neden böyle bir açıklamaya ihtiyaç duyduğuna dair spekülasyonlardan dolayı bu mektup seçmenin davranışını zor değiştirir.
Yine de bu mektubun HDP ve PKK içindeki kavganın nasıl şekilleneceğinin açıklığa kavuşması bağlamında yararlı olduğunu söyleyebiliriz.
Peki Öcalan’ın mektubu oyları etkiler mi?
Evet, hatırı sayılır bir oranda etkisi olacaktır. En azından sandığa gitmek istemeyen HDP’lilerin eş-dosta mazeretleri oldu. Kimse Kürtleri sandığa gitmeleri noktasında zorlayamaz.
PKK ayrışmaya mı gidecek?
Mektup, seçimden öte, önümüzdeki günler için PKK’nın yeni bir tartışma içine girmesine sebep olmuştur. Öcalan-Demirtaş-Kandil üçgeninde neler değişecek göreceğiz. Zira Kandil’deki PKK’lıların bir kısmı uzun zamandır, “Artık Abdullah Öcalan’a itibar edilmemesi gerektiği” konusunda ısrarcıdırlar ve en etkin grup Öcalan karşıtı bu gruptur. Diğer grup/lar ile sivillerin önümüzdeki günlerde bu gruba nasıl bir reaksiyon göstereceği merak konusu.
Çünkü Abdullah Öcalan kaç zamandan sonra ilk kez “ayrıştırma” vesilesi olacak bir öneride bulunuyor, PKK’nın buna uymaması Öcalan’a açıktan cephe alma olacaktır ki bunun beklenmedik, sürpriz sonuçları olacaktır.