İstanbul özellikle mi seçildi
31 Mart seçim sonuçlarının hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz. Her zamandan daha çok hayra muhtaç olduğumuz bir süreç yaşıyoruz, lakin gidişata bakılırsa durumun (ŞİMDİLİK) hiç de hayırlara doğru gitmediği görülüyor.
31 Mart akşamı Saat 22.30’a doğru CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun binde 3’lük farkla öne geçtiği kimi yayın organlarında yer aldı. Anadolu Ajansı her ne olduysa paylaşımlarını durdurdu. Burada spekülasyonların beşi bir paraya indi. Neticede sabaha doğru Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım’ı 23 bin oy farkla geçtiği öğrenildi. Bunu hem Sayın Yıldırım hem YSK Başkanı söylemese farklı yorumlayabilirdik, lakin söyleyen aday ve YSK Başkanı olunca milletin kararına rıza dışında bir seçenek kalmıyor. Zaten Sayın Binali Yıldırım da “İstanbulluların kararı başımız gözümüz üstünedir… Biz tebrik etmesini biliriz” şeklinde açıklama yaparak demokrasiye olan inancını ve bağlılığını ifade etti.
Sorun burada değil, sorun seçim sonuçlarında yapıldığı iddia edilen hile idi. Hem de öyle böyle değil, on binlerle ifade edilen şaibeli oylar milletin midesini bulandırmaya yetti.
İddia şu:
AK Parti adayı Sayın Binali Yıldırım’a verilen oyların binlercesi CHP Adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’na verilmiş olarak resmi kayıtlara geçirilmiş. Bunu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak, “Sayın Yıldırım’a verilen 241 oy kayıtlara 1 (bir) oy olarak geçirilmiş” örneği ile kamuoyuna duyurdu.
Sonraki saatlerde hem medyada hem sosyal medyada “Pek çok ilde benzeri sahtekarlıkla seçim sonuçları manipüle edilmiş” haberleri yayıldı.
Doğru mu?
İnanırım.
Peki, AK Parti sandık görevlileri, İl-İlçe Seçim Kurulları ne yapıyorlardı?
Bu soruyu daha sonraki yazılarımızda cevaplayacağımızı ifade edelim ve konunun daha önemli vechine bakalım:
İstanbul özelinde gelişen “şaibeli sonuçlar” ile ilgili başka şeyler de düşünmek için allame olmaya gerek yok. Neticede en kötü ihtimalle oylar yeniden sayılacak ve çıkan sonuçlara herkes rıza gösterecek.
Mi?
Acaba oylar yeniden sayılsa ve mesela AK Parti Adayı Sayın Binali Yıldırım’ın seçimi kazandığı ilan edilse buna herkes rıza gösterecek mi?
Sanmıyorum.
Bunun için birden çok gerekçem var. Mesela seçimlerden en az bir ay önce, “Bahar gelecek” diyenlerin kimler olduğuna bakınız. Ayrıca “Birilerinin bu seçimlerden sonra sonucu kabul etmeyecek olan kitleleri sokaklara sürmek için hazırlık yaptıkları” söyleniyordu.
Keza, “Bu seçimlerden sonra sokaklar karışacak” diyenlerin gösterdikleri gerekçe, “İtirazlar sonunda CHP’nin aldığı bir belediyenin AK Parti’ye geçmesi” olarak gösteriliyordu.
Bakınız,
2014 Mahalli Genel seçimlerinde itirazlar kabul edilerek başta Yalova ve Ağrı Belediye Başkanlıkları olmak üzere 14 il ve ilçede yeniden seçim yapılmasına karar verildi. Bugüne kadar hemen hemen her seçimde itirazlar olmuş ve bazen sonuçlar daha önce ilan edilenin tersine çıkmıştır.
Anlayacağınız Türkiye, seçimlerin ilan edilen hatalı sonuçlarına da itirazlara da itirazlar neticesinde sonuçların değişmesine de itirazlar üzerine seçimin yenilenmesine de yabancı değil.
O zaman sorun ne?
Sorun şu:
İtirazlar sonunda İstanbul Belediyesini CHP değil de AK Parti’nin kazandığı açıklanırsa, bu, sokaklarımızı karıştırmak isteyenler için bulunmaz fırsat olmaz mı? Hatta bu fırsatı arayanların bu ülkenin huzuruna kastetmiş dış güçler olduğundan da şüphemiz yok.
Peki,
Dış güçlerin planı tutar ve sokaklar karışır diye CHP’nin kazanmadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni CHP’ye vermek doğru mu?
Elbette ki hayır. Usulsüzlük varsa üstüne gidilir. Anlaşılan olay oy çalmaktan ibaret değil, sandıklar çalınmış, yani bir seçim çalınmış görünüyor.
Öyleyse süreç şeffaf, doğru, seçim yasasına uygun şekilde götürülmelidir. Bu çirkinliğin arkasında FETÖ mü, yargı içindeki kriptolar mı var bulunmalıdır.
İtiraz, yeni oy sayımı ve gerekirse seçimin yenilenmesi.
Ama şeffaf ve yasaların gösterdiği yolda…