İstanbul İzmir olmasın
İstanbul’da toplu taşımayı günlük olarak kullanan bir vatandaşım. Özellikle son aylarda otobüs, metro, metrobüs istasyonlarında yürüyen merdiven ve asansörlerde yaşadığım sorunlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Nerede ise tüm istasyonlarda vatandaş merdiven ya da asansörlerde sorun yaşıyor. Toplu taşıma sistemindeki aymazlıklar böyle devam ederse ki ediyor, bu günleri mumla arar olacağız.
Bir önceki İBB başkanının
unutamadığım şu sözlerini tekrar hatırlatmak istiyorum.
“İstanbul’da seçimleri kazanan
CHP hiçbir şeyi bozmaz ve bıraktığımız yerden devam ederse beş yıl boyunca
herhangi bir aksaklık yaşanmaz, sistem tıkır tıkır işler ve İstanbullu rahat
yaşar” demişti.
İstanbul yerelinde CHP
iktidarının ilk beş yılında ufak tefek aksamalar oldu. Bazı hizmetlerde kısmi
sorunlar yaşandı. Fazilet durağı yalanı dışında işler yolunda ve büyük bir
sıkıntı yaşanmadan son aylara kadar gelindi. Fazilet durağı yalanı ise CHP
zihniyetinin sahte yüzü için iyi bir örnek olarak vatandaşın hafızasında
tazeliğini korumaya devam ediyor.
Şimdi İBB de ikinci dönem. CHP
İstanbul yerlimde iktidar ve son günlerde dozu artarak devam eden ve vatandaşın
yaşam kalitesini ciddi olarak bozan aksaklıkları hem yaşıyoruz hem de bedel
ödemeye başladık. Büyük şehirlerin kaderi olan trafik çilesi artık çekilmez
oldu. Yüzde doksanlar düzeyine çıkan trafik yoğunluğu böyle giderse yüzler
seviyesine çıkacak.
Ginnes rekorlar kitabına girerek
dünya birinciliği bile alınabilir.
Geçtiğimiz hafta yaşanan
Üsküdar-Samandıra metrosundaki arıza nedeni ile vatandaşın yaşadığı korku ve
panik için yetkililer nerede hata yaptık demek yerine hala susma hakkını
kullanmayı tercih ederken, troller her zaman yaptıkları gibi topu taca atıp
zeytinyağı gibi su yüzüne çıktı ve vatandaşı enayi yerine koydu.
İstanbul’da yaşam trafikten temizliğe,
güvenlikten sağlığa her geçen gün giderek ağırlaşıyor ve böyle devam ederse
İzmir gibi olacağımızdan korkuyorum. Yeşil İstanbul giderek grileşiyor hatta
çölleşiyor. Çünkü yeşil alanlar ha bire imara açılarak ağaçlar katlediliyor.
Örnek çok ama en son örnek
geçtiğimiz hafta İBB Meclisi Kâğıthane’de 86 dönüm yeşil alanı imara açtı.
Geziciler uykuda olduğu için herhangi bir eylem tepki hala yok. 3-5 ağaç için
Taksim meydanını kana bulayan isyan edip günlerce ülkemizi dünyaya karşı zor
durumda bırakan zorbalar daha sonra meselenin ağaç olmadığını açıkladılar
açıklamasına da o günden bu güne devam eden sıkıntıları vatandaş olarak hala
çekiyoruz.
Üsküdar Belediyesi’nin halka
ücretsiz yemek verdiği Selimiye Aşevi’nin Üsküdar Belediyesince tabelası
değiştirildi ve İBB başkanı tarafından geçtiğimiz hafta Kent lokantası tabelası
ile hizmete (!) açıldı ama bu sefer vatandaşa ücretli.
Üç maymuncu körler sağırlar her
ne kadar örtmeye çalışsa da mızrak çuvala bir türlü sığmıyor ve yamalarda artık
dikiş tutmuyor ve nerede ise her yerde kendini açık eder oldu.
Yandaşların örtbas etmeleri bir
süre daha devam edecek gibi görünse de duyarlı vatandaşların sesi daha fazla
kısılacağa benzemiyor.
Daha bunlar iyi günlerimiz gibime
geliyor. Bir tarafta kuraklık ve susuzluk, diğer tarafta yolsuzluk derken,
DEM’lenme yüzünden önümüzdeki günler bu günlere rahmet okutacak gibi.
Çünkü DEM’liler açık seçik
tehditlere başladılar ve devamı da geliyor. Oturduğunuz koltuklarda bizimde
hakkımız var ile başlayan cümlelerin devamı birçok yönden sakıncalı ve şaibeli.
Çare ve çözüm üretmek varken ipe
un sermek, bahaneler zincirine halka oluşturmak ve topu taca atarcasına
savrulmalar yaşamak hele hele vatandaşın belediye hizmetleri alanında yaşadığı
mağduriyetleri sabotaj diyerek ciddiye almayıp trol suçlaması yapmak gerçekten
iç acınası bir durum.
Sosyal belediyecilik yerine
reklam belediyeciliği yapılıyor. Yalan her yere maymuncuk olmuş. Metal yorgunu
iktidar ve bürokratik oligarşi vatandaşın çare arayışında dimyata pirince
giderken evindeki bulgurundan edecek ama maalesef durum bu
İstanbul özelinde belediye
hizmetlerini hiçbir aklıselim başarılı bulmaz. Kent lokantaları ile avunmak ve
avundurmak bir yere kadar ama deprem gibi trafik gibi susuzluk gibi ciddi
sorunların çözümü yerine lokanta açılışları aklıselim için gerçekten zül.
Ülkemizde durum böyle. Dünyada
farklı mı?
Üçüncü dünya savaşına doğru hızla
yol alan bir dönemin tam ortasındayız.
Vicdanlar dumura uğrasa da,
insanlık son yıllarda özellikle Ukrayna ve Gazze üzerinden yaşanılanlar
karşısında hem şaşkın hem de çaresiz.
Bir zamanların hayal ülkesi ABD
dünya jandarması olarak hakkı hukuku rafa kaldırıp güç kullanarak çözüm
üretmeyi dener olduğundan bu güne Vietnam ve Afganistan’da yaşattığı zulmün
daha beterini Gazze’de de denemeye kalkınca olanlar oldu.
Hem çok azalan itibarını daha da
sıfırladı hem de bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir dünyaya
doğru insanlığı savurdu.
ABD ve tüm dünya, ikinci Trump
dönemine hem kaygılı hem de gergin girmekte. Trump tarafından İsimleri
açıklanan bakan ve bürokratlardan anlaşılacağı gibi daha iyi olacak denen
günlere doğru gitmiyoruz.
ABD de durum bu, Avrupa’da farklı
mı?
Maalesef al birini vur ötekine.
Zulmün zirve yaptığı zor
günlerden geçtiğimiz bir dönemde her zamankinden daha fazla birlik ve
beraberliğe ihtiyacımız varken yangına körükle giden bir muhalefet ve troll
ordusunun acımasız yalan ve iftiralarına maruz kalan bir savrulmanın tam
ortasındayız.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.