İstanbul Hareketi
Çamlıca Camii, Küçükçekmece, Sarıyer, Beylikdüzü, İSTAÇ çalışanları, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Bahçelievler, Bağcılar… Sadece son bir hafta içerisinde gidilen yerler, yapılan ziyaretler, toplantılar ve bire bir temaslar…
Atamız Fatih Sultan Mehmed Han’ın mirası İstanbul için, bu büyük İslam şehri için, imparatorluk bakiyesi bu güzel vatan için dur durak bilmeden koşturan, bıkmadan usanmadan, yorulmadan davayı anlatan insanlar bunlar.
Ancak yüreği dava için atan, büyük bir fedakârlıkla sorumluluk yüklenen dertli birinin yapabileceği, taşıyabileceği bir yük bu. Metin Külünk işte bu sorumluluğu yüklenerek İstanbul’a sahip çıkmak adına büyük bir seferberlik başlattı.
Sosyal medya üzerinden; “Vatanseverler ayağa kalkınız ve sağınıza solunuza bakmadan, kimseden görev beklemeden hareket ediniz” çağrısıyla başlayan ve her geçen büyüyen “İstanbul Hareketi”, bana yıllar önce var olan heyecanı, mücadele ruhunu ve bu çerçevede gerçekleştirilen samimi birlikteliği hatırlattı.
Metin Külünk, yıllardır bu bilinci diri tutan, heyecanını hiç yitirmeyen kaliteli bir siyasetçidir. Bakınız, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, seversiniz ya da sevmezsiniz AK Parti davasında Metin Külünk gibi gayretli çalışan, yukarıda sandalyelerin havada uçuştuğu, itiş kakışların yaşandığı makam-mevki kavgalarına dahil olmadan Erdoğan’ın yanında savaşan kaç siyasetçi gösterebilirsiniz?
Tamamen gönüllülük esasına dayanan İstanbul Hareketi ile Metin Külünk, 31 Mart seçimlerinde gerçekleştirilen sandık operasyonundan sonra morali bozulan, mücadele azmi zedelenen hemen herkese yeni bir heyecan ve ruh katmak için gece gündüz çalışıyor.
Çünkü ona göre İstanbul demek; muhabbet demek samimiyet demek ve özveri demektir. Kaldı ki İstanbul demek, gözü vatanımızda, Ayasofya’mızda olan sömürgeci Batı zihniyetinin karşısında tarih demek, Fatih demek, istiklal demek, istikbal demek, İslam demek…
Bu ruh ve heyecan diri tutulmadığında, en ufak bir gevşeklik, yılgınlık gösterildiğinde, dava kisvesi altında paraya, makama, rant devşirmeye heves edildiğinde neyle karşı karşıya olduğumuzu gördük.
Bu sebeple Metin Külünk, İstanbul hareketi olarak; “Biz İstanbulluyuz. Biz tarihin en şerefli milletiyiz. Burada yaşayan, çalışan, nefes alan, doğan herkesiz” diyen insanlara ulaşarak, onları #BendeVarım demeye çağırıyor.
İstanbul Hareketi, son yıllarda enerjisi düşen, kısmen heyecanını yitiren dolayısıyla üretemeyen, teşkilatlara da bir nefes, heves ve ruh kattı.
“Vicdanından ve de ‘Büyük Türkiye Davasından’ aldığı emirle, sağına soluna bakmadan ayağa kalkıp, işte buradayız ve hareket halindeyiz” diyerek yola koyulan “İstanbul Hareketi” 23 Haziran’a kilitlenmiş durumda.
Doğu Akdeniz’de yığınak yapan ve ülkemizi tehdit eden küresel oligarşi, içeride de çeşitli hilelerle milletimizin kimyasını, millet olma vasfını ve direncini bozarak bizleri dağıtmak ve birbirimizden uzaklaştırmak istiyor.
31 Mart kumpasına varana kadar Türkiye üzerine oynanan oyunları gördük, yaşadık ve birliktelik ruhuyla bertaraf ettik. İnşallah bunu da aşacağız.
1935 yılında Kudüs’te toplanan misyonerlik konferansında konuşan teşkilat başkanı Rahip Samuel Zwemerş bakın ne diyordu. “Sizden Müslümanları Hristiyan yapmanızı istemiyoruz. Onları tarihlerinden, peygamberlerinden, değerlerinden uzaklaştırdığınızda zaten büyük işlerle, idarelerle ve ideallerle uğraşmazlar. Parayı, tembelliği, rahatı ve nefislerini severler.”
Türkiye’de yıllardır yapılmak istenen de budur. Bugün içeride “İstanbul” üzerine oynanan oyunlar emin olun bu vatanın kadim tarihiyle bir sorunu olanların tezgâhladığı oyunlardır.
1876 yılından beri bu coğrafyayı esir alan uluslararası derin güçlerle bitmek bilmeyen bir savaşımız var. Türkiye, tarihin bu evresinde Erdoğan ile bir ruh yakaladı. “Büyük Türkiye İdeali” bu.
“İstanbul Hareketi” birliktelik ruhuyla bu heyecanı yeniden aşılamak, diri tutmak ve Erdoğan’ın mücadelesine ortaklık ederek, çok ulvi bir amaca hizmet ediyor.
Eğer İstanbul düşerse, Erdoğan’ı düşürmenin yollarını arayacaklar ve Türkiye’yi, bu coğrafyaya yabancı, köksüz, ruhsuz, korkak, zayıf, dirençsiz siyasetçilerin eline teslim edecekler. Eğer Türkiye’yi düşürürlerse dünya hâkimiyetine doğru daha emin adımlarla ilerleyecekler. Daha fazla Müslüman öldürecekler. Ve bizi daha fazla sömürecekler.
O yüzdendir ki ülkem için bu harekette “Ben de varım.”