İsrail’in ‘Şah’ damarı
Türkiye, Libya’ya asker gönderilmesine imkan veren tezkereyi 2 Ocak 2020’de TBMM’de kabul etti.
Türkiye’nin Suriye’de güvenli bölge oluşturması ne kadar hayatî ise Libya’ya asker göndermesi ve Libya’nın meşru hükümetini desteklemesi de hayatîdir.
Tezkereye karşı olanların geçmişte de hep aynı ipe sapa gelmez gerekçeler ileri sürmeleri artık dikkate alınmamalıdır.
Tezkere’nin TBMM’de kabul edildiği günün gecesinde İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymanî ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'i ABD, Bağdat Havalimanı yakınına düzenlediği hava saldırısında 3 Ocak 2020’de öldürdü.
İlginç değil mi?
İran lideri Ayetullah Ali Hamaney : "Onun gidişiyle onun yaptığı iş durdurulmayacak ve yolu kapanmayacak. Suçluları acı bir intikam bekliyor." diyerek bölgede kan ve gözyaşının artarak devam edeceğini ilan etti.
Mezhepçilikle bölgenin kan gölü haline gelmesine sebep olanlar bu cinayeti işlediler; Mezhepçiler de bu ateşi alıp ‘intikam’ adı altında daha farklı bölgelere ve ülkelere taşıyacaklarını ilan ediyorlar. Irak’ta, Suriye’de “Hz Ali’nin, Hz Hüseyin’in intikamını almaya gidiyoruz.” diyerek katliamlar yapan, şehirleri harabeye çeviren, milyonlarca masumu yerinden yurdundan eden, mülteci durumuna düşüren bu beyinsizleri kırmızı görmüş boğaya çevirmek için bu cinayet işlendi.
Türkiye’deki malum terör yandaşları ve Amerikanseverler bu hadiseyi de gerekçe göstererek Türkiye’nin Orta Doğu politikalarının yüz seksen derece değişmesi gerektiğinden bahsediyorlar. Bunun, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarının, Pençe Operasyonlarının durdurulması olacağını, tekrar şehirlere bombalı tuzaklar konulacağını, terör örgütünün özsavunma, özyönetim adı altında kantonlaşma ( bağımsız) ilan edeceğini, Türkiye’nin iç ve dış müdahalelere açık hale geleceğini, çok iyi biliyorlar. Terör yandaşlığından hapiste olanların da salıverilmesini açık açık söylüyorlar. Kanal İstanbul karşıtlığını ise Gezi benzeri bir kalkışmaya evriltmek için yoğun bir yalan ve iftira furyası başlattıkları ortada. Temel atma törenini sabote etmeye dönük malzemeleri şimdiden hazırlama telaşındalar.
Cemevinde cenaze namazı kılınan şehidin üzerinden fitne ve kışkırtma girişiminde bulunanlar da aynı zihniyetin temsilcileridir.
Türkiye’nin Orta Doğu politikasından rahatsızlığın nedeni Türkiye düşmanlığıdır. Kalkınma projelerine karşıtlığın da temeli budur.
Türkiye, izlediği politikalarla bölgede sözüne, davranışına en güvenilir ülkedir. Türkiye’nin kontrol altına aldığı bölgelere göç olması bunun en açık delilidir.
Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesi Avrupa’yı panikletti. Forbes'te yayımlanan bir haber / yorumda : "Avrupa, Türkiye gibi üçüncü tarafların iç karışıklık yaşayan ülke üzerindeki etkilerini kullanmaktan kaçınmak istiyorsa, Libya üzerinde ortak bir konum üzerinde birleşmek zorunda kalacak." ifadelerine yer verilmesi , Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmanın ne kadar yerinde ve haklı olduğunu göstermiyor mu?
Libya'yı kendine kapı komşu gören AB, Doğu Akdeniz’de hak iddia ediyor, birleşmek gerektiğinden bahsediyor ama Türkiye’nin Libya'yla anlaşma yapasına karşı çıkıyor.
İtalya Başbakanı Giuseppe Conte'ni 12 Aralık 2019’da Avrupa Birliği'ni Libya konusunda uyarmış : "Türkiye ile Rusya arasındaki herhangi bir anlaşma AB'yi dışarı çıkaracaktır. Birleşmeliyiz, Libya'dan çok daha uzaktaki aktörlerin kendilerini konumlandırmasına, Libya senaryosundaki rollerini yerine getirmelerine ve herhangi bir çözümün önceliğini talep etmelerine izin veremeyiz." demiş.
Peki , Türkiye’deki malum çevre neden Libya tezkeresine karşı çıkıyor???
İranlı generalin öldürülmesi bölgede yeni katliamların, darbelerin habercisidir.
16 Haziran 1980’de sekiz yıl süren İran – Irak savaşını başlatanlar, 12 Eyül’de de Türkiye’de darbe yaptırdılar.
Türkiye’nin Orta Doğu politikalarının yüz seksen derece değişmesini isteyenlerin, 15 Temmuz’a ‘tiyatro’ diyenlerin ve Kanal İstanbul’a uyuz olanların kaşıntısı hafife alınmamalı.
Emperyalizmin Şah damarı bunlar…