İsrail'in işi çok zor
Başlığı
okuyunca, durmadan Filistinlilere saldıran ve onbinlerce insan öldüren
İsrail’in görünüşte güçlü ve başarılı olduğu iddia edilebilir ve hatta bu
bağlamda başlık biraz gerçeklikten uzak ve romantik görülebilir.
Fakat
hemen belirtmeliyiz ki, İsrail Filistinlilere vurdukça geleceğini karartarak
işlerini daha da zor hale getirmektedir. Öncelikle İsrail’in yaptıkları giderek
insanlığın vicdani kapasitesinin kaldırabileceği boyutları çoktan aşmış
durumdadır. İnsana yönelik İsrail’in bu yaptıklarını bir vicdan meşrulaştırmak
istese bile yapması mümkün olmayacaktır. Dikkat edilirse, Batılı ülkeler
İsrail’e destek olmaya devam ederlerken, halklar “insanlık” sesi
vermektedirler.
Aslında
bu durum İsrail’in dünya kamuoyunda halklar nezdinde daha çok etiketlenmesini
birlikte getirmektedir. Zaten eskiden beri çoğalan İsrail’e ait negatif sicil
bu saldırılarla birlikte açıkça hiçbir insanın asla tasvip edemeyeceği
boyutlara ulaşmıştır. Belki şimdi gücü sebebiyle dünya kamuoyunda İsrail’e
henüz bir yaptırım uygulanamıyor olabilir. Fakat bu hep böyle devam edeceği
anlamına gelmez.
Bir
kere İsrail bu saldırılar konusunda kendi içerisinde çelişkiler yaşamaktadır.
Bir kısım radikal İsrail yöneticileri Filistinlileri tamamen bitirmek üzere
açıklamalar yaparken, arkaplanda bunun bir insanlık suçu olduğuna dair
endişelerini dile getirenler de bulunmaktadır. Bu da İsrail’in farklı
boyutlarda uluslararası mahkemelerde dava edileceğini göstermektedir.
Doğrusu
bu mahkemelerde belki ilk planda sonuç alınamayabilir. Fakat bu tür davaların
iki önemli sonucundan bahsetmeliyiz. Birincisi, Bu davalar üzerinden tarihe bir
not düşülmüş olacaktır. Tarih ise asla unutmaz. Bugün olmasa bile düşülen bu
not gelecekte İsrail’in işini zorlaştıracaktır. İkincisi, Fransız Devrimi,
Aydınlanma vb. süreçlerin ardından evrensel insan hakları Batı tarafından tüm
insanlığı kapsadığı iddiasıyla yürürlükte olmuştur. İnsan Hakları
deklerasyonlarının iş görmediği bu durumda, artık Batılı değerlerin iflası da
gündeme daha yoğun gelecektir.
Zaten
bu zamana değin sömürgelerle yıpranan Batı’lı değerlerin bırakın evrenselliği
meşruiyeti de sorunlu hale gelecektir. Doğrusu Batı’nın bu olaylar karşısında
hareketsizliği, moderniteye de ciddi bir darbe indirecektir. Artık Batılı
olmayan ulusların sömürgecilğe olan itirazları daha gür sesle duyulacaktır.
Esasen
modernitenin düşünümselliğine atıfta bulunarak moderniteyi tamamlanmamış bir
proje olarak görüp ona ömür katmaya çalışan Habermas gibi düşünürler,
yaptıkları açıklamalar ile bir yandan moderniteye darbe indirmişler diğer
yandan yıllarca biriktirdikleri bilimsel karizmalarını yerle bir etmişlerdir. Habermas
böyle bir açıklama yaparken, hangi insani değerlerden referans almıştır acaba?
Diğer
yandan bölgede İsrail konusunda olumlu düşünen tek bir ülke yoktur. İsrail’in
bölgedeki hedefleri gayet net bir şekilde bilindiğinden, bu saldırıların Gazze
ile sınırlı kalmayacağı ve nihayet bir çok Arap ülkesini de tehdit ettiği
açıktır. Böyle bir konjonktürün içinde İsrail’in nasıl bir gelecek inşa edeceği
ciddi bir sorundur.
Üstelik
tüm bu saldırılarla birlikte kendi vatandaşlarının güvenliğini de kendisi
tehdit etmektedir. Bundan sonra daha güvenlikli bölgelerde yerleşim
yapacaklarını açıklamasına rağmen buna vatandaşları nasıl güveneceklerdir?
Dışarıdan yerleşimciyi nasıl getirecektir.
İsrail
başından beri bölgede aşırı davranışlar göstermiştir. Açıkçası barışa
kesinlikle yanaşmamıştır ve tavrından gelecekte de barışı arzulamak gibi bir
niyetinin olmadığını deşifre etmektedir. İsrail kendi elleriyle bu duruma
gelmiştir ve onun tavırlarını açıklayabilecek bir zemin bırakmamıştır.