İsrail'in ırkçılığı ve savaş suçları
İsrail, dünyada Gazze'yi bombalamak, Filistinlilere işkence etmek ve Batı Şeria'da Filistinlilerin evlerini yıkmak gibi görüntülerle dünyada ün yapan bir devlettir. 27 Nisan 2015 Tarihinde bir video yayınlandı. Yayınlanan videoda, İsrail polisi, bir İsrail askerini ölesiye dövüyordu. Dünya, İsrail polisi ve askerlerinin Filistinlileri dövmesine alışıktı. Ancak bu sefer durum farklıydı. İsrail polisi, Falaşa diye adlandırılan Etiyopyalı Yahudilere mensup bu askere işkence ediyordu. Bu görüntüler üzerine Falaşa (Etyopyalı siyahlar) Yahudileri, kendilerine uygulanan ayrımcılığı ve ırkçılığı protesto etmek için ayaklandılar. Dünya, Falaşa Yahudilerinin ayaklanmasıyla İsrail'in karanlık bir başka tarafıyla daha tanışmış oldu. Görüntüler, İsrail'in işkenceci bir polis devleti olduğunu dünyaya göstermektedir.
Siyah Yahudiler için Falaşalar (Sürgündekiler) tabiri kullanılmaktadır. Falaşa tabirini aşağılayıcı bulan Falaşalar, kendileri için Beta İsrael ( İsrail'in Evi) ismini kullanmaya çalışmaktadır. Falaşa Yahudileri, 1984 Musa operasyonu ve 1991 Süleyman operasyonlarıyla İsrail'in Etiyopya'dan getirttiği siyahlardır. İsrail'de yaşayan Falaşaların sayısı 120.000 civarındadır.
Falaşaların siyah olmalarından dolayı Yahudi olmadıkları hep söylendi. Aşkaneziler gibi Yahudi kesimleri, Falaşaları, Yahudi kabul etmemektedir. 1975 Yılında Seferad Hahambaşısı, Falaşaların Yahudilerin kayıp bir kabilesi olduğunu ve onların Yahudiliğini deklare etti. Başbakan Menahim Begin, Hahambaşı'nın bu kararını tanıdı ve İsrail'de mahkeme kararıyla Falaşalar'ın Yahudi kimliği resmileştirilmeye çalışıldı. Ancak Falaşalar, bugün için hala Yahudi olarak kabul edilmemekte, birçok ayırımcılık ırkçılığa maruz kalmaktadırlar.
İş, eğitim ve sağlık imkanlarından yararlanamayan ve dışlanan Falaşalar için çalışılacak tek alan askerliktir. Gazze saldırılarında Filistinlere acımasızca saldıran siyahlar, İsrail ordusunda askerlik yapan Falaşlardır. Falaşar, kendilerine açık tek alan askerlik olduğu, İsrail ordusunda kendilerini ispat etmek için en acımasız eylemleri yapabilmektedirler. Orduda en önde savaşmalarına rağmen, toplumda dışlanmak, ötelenmek ve işkence görmek Falaşalar'ın Arz-ı Mevu'd ve İsrail algısını değiştirmiştir. Arz-ı Mev'ud'un bir bal ve süt ülkesi olmadığını, ayırımcılık ve işkence diyarı olduğunu Falaşalar, her geçen gün öğrenmektedirler.
İsrail kan bankası, Falaşaların kan bağışını kabul etmemektedir. Falaşalar'ın kanının saf Yahudi kanı olmadığını ve HIV virüsü taşıyacağı gerekçesiyle kabul etmeyen İsrail kan bankasının bu uygulaması, İsrail'in ırkçılığı ve ayırımcılığı devlet rejimi olarak uyguladığını göstermektedir. İsrail parlamentosundaki Falaşalara mensup ii vekilden biri olan Pnino Tamana-Shata, İsrail'deki kurumsal ırkçılığı sürekli olarak gündemde tutmaya çalışmaktadır. Falaşalara, zorla doğum kontrolü uygulamaları yapılmaktadır. Orduda çalışan Falajaların yüzde otuz veya kırk civarındaki bölümü, askerlik süreleri boyunca askeri hapishaneye atılmaktadır.
Falaşa olayları İsrail'in sistematik ırkçılık ve ayırımcılık uyguladığını göstermektedir. Ortadoğu Yahudilerine, ultra-Ortodoks Yahudilerine ve Etyopya Yahudilerine hep ayrımcılık uygulanmaktadır. Avrupalı Seferad Yahudi elitlerinin kontrolünde olan İsrail, artık Yahudiler için bir cehennem olmaya başlamıştır. İsrail, bugün ırkçılık ve ayırımcılık yüzünden bölünmüş parçalanmış bir toplum durumundadır.
İsrail, ırkçılığının yanında artık savaş suçları ve insan hakları ihlalleriyle de gündeme gelmektedir. İsrailli emekli askerlerin ve ordudan ayrılanların kurmuş olduğu Sessizliği Kırmak isimli bir insan hakları örgütü bulunmaktadır. Sessizliği Kırmak örgütü, İsrail ordusunun işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria'daki savaş suçları ve insan hakları ihlallerini hem İsrail toplumuna hem dünyaya anlatmaya çalışmaktadır. İsrail toplumu, işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria'da işlenen insanlık suçlarına gözünü kapamış, kulaklarını tıkamış durumdadır. Sessizliği Kırmak örgütü, İsrail'de toplumsal düzeyde bir bilinç ve vicdan aydınlanmasının gerçekleşmesine öncülük etmeye çalışmaktadır.
Sessizliği Kırmak örgütünün yapmış olduğu çalışmalar sonucu, İsrail ordusunun kanlı ve karanlık eylemleri bütün dünyanın önünde deşifre edilmiş durumdadır. Onlarca asker, Gazze ve Batı Şeria'da kendilerinin dahil olduğu insanlık dışı olayları anlatmaktadır. Yapılan itiraflardan İsrail ordusunun ve polisinin hiçbir ahlaki, insani ve hukuki değere bağlı kalmadan Filistinlilerin insan haklarını ortadan kaldırdığını göstermektedir. İsrail'in son Gazze saldırısında iki binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmış ve yüzlerce ev yıkılmıştır. Sanıldığının aksine İsrail, savunmada değil, hep saldırıda olan bir devlettir. Sessizliği Kırmak örgütü, 60 askerin yapmış olduğu itiraflara dayanarak son Gazze saldırısında işlenen insan hakları ihlallerini ortaya koyan bir rapor yayınladı. Rapora göre, saldırı sırasında hedef ayırımı yapılmamış, Gazze'de olan her şey ve herkese saldırılabileceği konusunda askerlere emir verilmiştir. İsrail askerleri, Gazze saldırısı sırasında yağmalama, talan, cinayet ve aşağılama dahil her türlü insan hakları ihlalini gerçekleştirmişlerdir.
İsrail, propaganda ile hep karanlık ve kirli tarafını örtmeye çalışmıştır. Ancak gerçekler, artık gün yüzü görmeye başlamıştır. İsrail'in Ortadoğu'daki tek demokratik devlet olduğu efsanesi çökmüştür. İsrail, artık dünyada ırkçılığı, ayırımcılığı, savaş suçları ve insan hakları ihlalleriyle bilinmektedir.