İsrail’in ifsat edici oyunları
ABD Başkanı Trump Suriye’nin kuzeyinden ‘’Çekileceğiz’’ açıklamasından sonra bölgesel güç dengelerinin ‘’nasıl bir duruma everileceği?’’ Sorusu hem ülkemizde hem dünyada tartışılmaya başlandı ve hâlâ da devam ediyor.
Bu çerçevede bir önceki yazımızda New York ve Washington’daki bir takım Siyonist lobilerin Trump’ı etkileme çabalarını belirtmiş ve şöyle yazmıştık ‘’İsrail iki oyun üzerinde çalışıyor. Birinci oyunu ABD’nin Suriye’den çekilmesini engellemektir.’’ Gerçekten de kısa bir zaman sonra ABD tarafında yapılan açıklamada: ‘’çekilme takviminin dört aya yayılacağı’’ Söylendi. Demek ki, Siyonistlerin birinci oyun planı Trump üzerinde etkili olmuş.
Suriye’de iç çatışmalar başladığında, ilgili devletler her gün yeni açıklamalar yaparken, en fazla gürültü çıkartacak hedefleri olan İsrail ise, en sesiz ülkeydi. Bu duruma dikkat çekmek amacıyla yaklaşık iki yıl önce ‘’İsrail’in sinsi planı’’ başlığını taşıyan yazımızda şöyle demiştik: ‘’Suriye halkı birbiriyle boğuşurken İsrail, sesiz sedasız gelecek yüzyılın politikalarını oluşturmaya çalışıyor.’’ (24-08-2017 Düşünce Mektebi)
Tüm bu gelişmeleri bir film şeridi gibi geriye sarıp zihnimizde canlandırdığımızda, Siyonist İsrail’in ifsat edici oyunlarını bugün daha da net görüyoruz.
İsrail, Türkiye’yi gelecekteki hedeflerine engel gördüğü için Türkiye’nin en ufak bir hareketini Batı âlemine farklı Arap rejimlerine farklı yansıtarak hareket alanını sınırlandırmaya çalışıyor. Batı’da, İsrail’in bu yalan politikalarını fark edip dile getiren sınırlı sayıdaki cesur insanları da ‘’Yahudi düşmanlığı’’ ile suçlayarak susturmaya çalışıyor.
İsrailli yazar Moshe Dann iki sene önce Paris’te verdiği bir konferansta Türkiye ile ilgili olarak şöyle söylemişti: ‘’Eğer Türkiye Ortadoğu’ya hâkim olursa Avrupa için ciddi tehdit olur. Avrupa Türk tehdidine karşı İsrail’e destek vermek zorundadır.’’ İsrail bu şekilde propaganda yaparak Avrupa’dan siyasi destek alırken, Ortadoğu’da ki Arap rejimlerine de: ‘’Türkiye sizi hâkimiyetine almak istiyor’’ diyerek endişelendiriyor.
Demem o ki, İsrail Ortadoğu’da korku ve endişe üreterek güç dengeleri oluşturmuş. Türkiye ise, barış ve güveni ön plana çıkartıyor. Irak Başbakanını Ankara’ya davet etmesi karşılıklı güven veren mesajların verilmiş olması, ondan önce de İran Cumhurbaşkanını ağırlaması bunu gösteriyor.
İsrail’in korku üreten politikalarına karşı Türkiye’nin güven ve barışı önceleyen siyasetini daha da genişletilmeli ve bu çerçevede körfez ülkeleri ve Mısır’la da etkili diyalog yollarını zorlamalıdır. Çünkü bölgenin ihtiyaçlarına sırtını dönmüş hiçbir siyasetin geleceği yoktur. Bölge devletlerinin ve halklarının en temel ihtiyacı huzur ve güven ortamıdır. Ne yazık ki mevcut siyasal ve ekonomik şartlar güven ortamını zedelemiş ve İsrail’in ifsat edici politikaları durdurulmazsa durum daha da karmaşık hale gelecektir.
Dolaysıyla bölgenin içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda Türkiye’nin güven ve barışı öncelemesi zamanın ve mekânın ruhuna en uygun siyasettir. O zaman göreceğiz ki, İsrail’in ifsat edici oyunlarını ancak Türkiye’nin ihya edici siyaseti durdurur.