İsrail'in gasb stratejisi
Filistin’in Siyonistler tarafından işgali, topraklarının gasp edilmesi ve sivillerin gaspçılar tarafından katledilmesi 1948 yılından beri dönem dönem azalıp artan ama aslan kesintiye uğramayan bir süreç olarak devam ediyor. İsrail’in gasp stratejisine verilen cevap hemen her alanda direnişin organize edilmesinden geçiyor. Silahlı direniş cephesi, boykotlar, ekonomik, kültürel ve sosyal destekler de önemlidir. Sıkılan her bir kurşun, tuzaklanan her bomba, boykot edilen ürünler, sosyal medya paylaşımları, geliştirilen tüm teknolojiler direniş duvarını oluşturan tuğla parçaları gibidir; birlikte anlam ifade ederler.
Soykırımın ve direnişin tüm hızıyla sürdüğü günlerde TRT World
ekiplerinin işgal altındaki Filistin topraklarında bir kısmı gizli çekimlerden
oluşan kayıtlardan oluşan "Holy Redemption: Kutsal İşgal" belgeseli
gösterime girdi. Aslıhan Eker Çakmak, Jose Carlos Soares ve Tanju
Şahin’in yönetmenliğini yaptığı belgeselde işgalci İsrail’in Batı Şeria’da
yürüttüğü gasp stratejisi masaya yatırılmış.
31 Temmuz 2015’te yaşanan çarpıcı bir olayı
hatırlatarak başlıyor belgesel: Duma Kundaklaması. 2015 yılında Duma
köyünde Dawabsheh ailesinin yaşadığı ev, Siyonist teröristler tarafından
yakılmıştı. Evin babası Saad, annesi Reham ve 18 aylık bebekleri Ali yanarak
can vermişlerdi. Ali’nin ağabeyi 5 yaşındaki Ahmed ise ağır yanıklarla
saldırıdan kurtulmuştu. Saldırıyı gerçekleştiren Siyonist Amiram Ben-Uliel,
mahkeme salonlarında pişmanlık yerine pişkinlik göstermiş, bugün bile işgalciler
tarafından kahraman olarak anılan bir kişi haline gelmişti. Böylesine iğrenç
saldırıyı yapanların mahkemelerinde, Filistinlilere karşı “Ali mangalda
ızgara oldu” diyerek dalga geçen, yanan bebeğin fotoğraflarını bıçakların ucuna
geçirip eğlenen Yahudi görüntüsü dar, radikal bir gruba değil çok ciddi bir
kitleye karşılık geliyor.
Duma Kundaklaması, yerleşimci terörünün son vukuatı olmadı.
7 Ekim Aksâ Tufanı Harekâtı sonrası Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik
saldırılarda belirgin artışlar oldu. Bu suçların öncülüğünü Yahudilerin kendi
içinde oluşturduğu Kahanist gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Bunlardan
birisi olan "Hilltop Youth" adlı grup “Radikal Yahudi”
olarak tarif edilen bu insanlar azınlık, dar gruplar olarak gösterilerek
eylemlerinin sözde İsrail devletini bağlamadığı imajı verilse de bu yapıların
arkasında mutlak devlet gücü bulunuyor. Kahanist gruplar cinayet işlediklerinde
sırtları sıvazlanıyor. Filistinlilere ait arazileri işgal ettiklerinde “ileri
karakol” adı altında güvenlikleri sağlanıyor, elektrik ve su ihtiyaçları
karşılanıyor. Planlı, adım adım işleyen bir stratejinin piyonları olarak
örgütlü hareket ediyorlar.
TRT Word ekipleri, bu terörist grupları içine sızıp
haftalarca beraber vakit geçirmişler. Kayıtlar almışlar. Niyetlerini,
stratejilerini belgeleyerek bir belgeselle kamuoyuna servis etmiş durumdalar.
Olağanüstü ilgi çekmesi, dünya çapında haber olması gereken bu çalışma sessiz
sedasız adeta geçiştirildi, görmezden gelindi. Katar’da ve Bosna Hersek’te
gösterilen yapım, Al Jazeera Uluslararası Belgesel Film Festivali'nde “En İyi
Belgesel ve Program Ödülü”nü kazandı. Bu daha başlangıç.
Filistin’in Siyonist Yahudilerce işgal edilmesi çok yönlü
incelenmesi gereken bir durumdur. İşgalin tarihi başlı başına bir iştir. Ürdün,
Irak, Lübnan ve Suriye’ye sürgün giden Filistinliler başlı başına bir konudur.
Batı’da yer alan Filistin diasporası da çalışılmalıdır. Batı Şeria’da işgal
altında olan Filistinlilerin durumu ile Kudüs’te işgal altında olan
Filistinlilerin durumu, işgalin niteliği, direnişin rengi birbirinden
farklıdır; müstakil çalışmalara ihtiyaç vardır. Gazze ise tek başına bir
destandır. Böylesine yoğun başlıkların olduğu coğrafyaya ilişkin yapılan
çalışmaların hibrit belgesel kıvamında yapılması mesajın izleyiciye daha net ve
kısa yoldan ulaşması bakımından önemlidir. TRT Word’un yerleşimcilerin gasp
stratejilerine ilişkin hazırladığı ve 1 saatten kısa olan bu çalışma da amacına
uygun hazırlanmış önemli bir evrak ve tarihi bir tanıklıktır. TRT’nin Gazze’de
yaşanan soykırımı insanlığa taşırken ödediği bedeller herkesin malumudur.
Gazetecilerin alenen hedef alındığı Gazze, haberleşmenin ölümcül bir risk
oluşturduğu bir coğrafyaya dönüşmüş durumdadır. Bu bölgede her şeye rağmen
soykırımı haberleştirmeye devam eden TRT, her türlü övgüyü ve ödülü
haketmektedir.
TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı'nın şu
ifadeleri önemlidir: "İsrail tarafından Kudüs ve Batı Şeria’da
Müslümanlardan gasbedilen topraklara inşa edilen bu yerleşim yerleri, egemen
bir Filistin devletinin kurulmasına engel olmak niyetiyle oluşturuluyor
elbette. Buralara yerleştirilen işgalci topluluklar, radikal dinci bir terör
örgütü mesabesindedir. Bunlar sürekli silahlı gezen, tarlalarda çalışan
Filistinlilere saldıran, tamamen keyfi şekilde etrafa ateş açan, Filistinlilerin
evlerine, bahçelerine giden su borularını tahrip eden teröristlerdir. TRT
ekibimiz, bu son derece tehlikeli ve karanlık topluluklardan birinin içine
sızmayı ve daha önce hiçbir yerde olmayan görüntü ve bilgileri elde etmeyi
başardı. Biz TRT olarak, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da tüm
imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında durmaya, Filistin direnişinin
sesini duyurmak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz."
Gazze’de soykırım devam ederken, Filistinliler adına yapılan
her haber, her belgesel, her fotoğraf, her mesaj kıymetlidir. Sekülerliğin en
geçer akçe olduğu günümüzde, insanlığı, vicdanı ve insafı hatırlatan her çaba
büyük bir saygıyı da hak etmektedir.