İsrail'i ancak 'Birlik Ordusu' durdurur
7 Ekim’den beri yazıyorum. İslam ülkeleri, İsrail – Filistin savaşına taraf olmalı ve ortak bir askeri birlik oluşturarak savaşa müdahale edip masum insanları korumalıdır. Amerika nasıl dünyanın herhangi bir yerindeki aksaklığı gidermek adına birkaç devleti yayına alıp müdahale ediyorsa, Türkiye de İslam Konferansı Teşkilatı çerçevesinde silahlı bir güç oluşturarak masum insanların kanının dökülmesini önlemelidir.
Biz yazarların işi fikir üretmek, siyasilerin işi bu fikirleri
dikkate alarak olayları çözmektir. Yakın geçmişte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
bunun sinyallerini verdi. Ancak sözde kalmamalı, mutlaka fiiliyata dökülüp
hayata geçirilmelidir. Bu durumda ABD olaya karşı çıksa bile bu birliğin tüm
üyelerine savaş açmayı göze alamaz. Gazze’de masumlar öldürüldükçe tüm
insanların yüreği yanıyor.
Bu güç birliğine “İslam Natosu” denmemeli. Hangi din ve
milletten olursa olsun gönüllü olarak katılacak ülkelere kapılar açık
bırakılmalıdır. Böyle bir birliğin oluşturulmaya başlanması bile caydırıcı olur.
Şu anda İsrail’in kullandığı silahların yüzde 70’ini ABD, yüzde 30’unu Almanya veriyor.
İngiltere, Fransa ve İtalya’nın da cüz’i miktarda katkısı var.
***
İsrail, tüm insanlığı, tüm dünya kamuoyunu karşısına alarak masumları
katlediyor. Kadınları ve çocukları bilerek, kasıtlı olarak öldürüyor. Bir korku
iklimi oluşturmanın ötesinde, İsrail halkı ve hükümeti Filistin’de bulunan tüm
insanları yok etmeyi amaçlıyor. Bu amaçları gerçekleşir mi? Bunun cevabını 13
yıl önce İsrail Savunma Bakanı olan Ehud Barak vermiş.
Ehud Barak, Filistinlilerle uzlaşma sağlanamazsa İsrail’in
diplomatik ve siyasi bir tsunami yaşayacağını ve dünyadan tecrit edileceğini
söylemiş. Bu bir kehanet değil, kendi halkının durumunu gördüğü için siyasi bir
öngörüde bulunmuş... Böyle giderse sadece İsrail değil, onu silahla besleyen ABD
ve Almanya yönetimleri de tecritle karşı karşıya kalacaktır.
Üç gün önce Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, “Tam bağımsız bir
Filistin devleti kurulmasını destekliyoruz” dedi. Filistinli Mültecilere Yardım
Ajansı’na 3 milyon dolar bağışlayacaklarını açıkladı. Jinping, Filistin’in
Birleşmiş Milletler’e tam üye olması gerektiğini de söyledi. Henüz Filistin’i
tanımamış Avrupa ülkeleri Filistin devletini resmi olarak tanımaya başladı. ABD
ve Avrupa’nın bazı Siyonist yöneticileri ise hala körü körüne İsrail’i destekliyor.
***
Şu haber belki sizin de dikkatinizi çekmiştir. Filistin asıllı
ABD’li hemşire Hesen Jabr, hamilelik ya da doğum sırasında çocuklarını kaybeden
anneler tarafından “şefkat ödülüne” layık görüldü. Jabr, ödül töreninde
İsrail’in Gazze’deki saldırılarının “soykırım” olduğunu söyleyip savaşta
çocukların ve annelerin öldürülmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Törenin
ardından ise Filistin asıllı hemşire hastaneden kovuldu.
ABD ve Avrupa’da Filistin’in yanında duran herkes kaba kuvvete,
polis copuna maruz kalıyor; işten kovuluyor, susturuluyor. Batının
bayraklaştırdığı “İnsan hakları” kavramının içi tamamen boşaldı. Günümüzde batılıların öne çıkardığı ne kadar
değer varsa bunların kendileri için olduğu, dünyanın diğer milletleri için asla
düşünülmediği iyice anlaşıldı.
Yapılması gereken hiçbir Müslüman ülkenin yetkisinin bulunmadığı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yerine, Türkiye öncülüğünde BM’ye
alternatif bir “Mazlum Milletler Konseyi” kurup, bu konseyin silahlı gücü ile
masum insanların konmasını sağlamaktır.