Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2023

​İsrail zindanlarındaki tutsaklar

İsrail ve Hamas arasında 7 Ekim'de başlayan çatışmalara 4 günlük insani ara verildi. Uzlaşıya göre 4 günde Hamas’ın elindeki 50 İsrailli esire karşılık, İsrail hapishanelerindeki 150 Filistinli serbest bırakılacak. Serbest kalacak esirler her iki taraftan kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Filistinli Esirler Cemiyeti'nden yapılan bilgilendirmeye göre, İsrail polisi, serbest bırakılan Filistinlilerin basına açıklama yapmasını yasakladı. Serbest kalan tutuklunun evinde toplantı yapılmasına da izin verilmeyecek. Buna ek olarak serbest bırakılan Filistinli tutuklular ve ailelerinin kutlama için tatlı dağıtmamaları ve sevinç gösterilerini yapmalarını yasakladı.

Bu yasaklara uymayan Filistinli tutuklular yaklaşık 18 bin dolar para cezasına çarptırılacak.

İsrail işgal devletinin Filistin halkına yönelik zulmünün önemli bir boyutunu da insanların zindanlara doldurulması ve onlara orada yapılan insanlık dışı muameleler oluşturmaktadır. İsrail zindanlarında tutulan on bin civarında ‘tutsak’ bulunuyor. İsrail işgal devleti bu konuda herhangi bir insani ölçü ve ahlâki değer tanımadığından çoğu zaman yıldırma amaçlı tutuklamalar da yaparak Filistinlilere eziyet etmektedir. Bundan dolayı halen Filistin'de yaşayanların en az üçte biri İsrail zindanlarına girmiş ve belli bir süre orada tutulmuştur. İşgal devletinin hukuki ölçülere itibar etmemesi sebebiyle bu insanların bazıları çocuk yaşta, bazıları da yetmiş yaşlarından sonra zindana girmişlerdir. Hâlen zindanda tutulanların önemli bir kısmını da çocuk tutsaklar oluşturmaktadır.

İsrail işgal devletinin tutuklama ve zindanlara doldurma konusunda başvurduğu uygulamalar herhangi bir hukuki temele dayanmamaktadır. Bu yüzden işgal devletinin zindanlarında tutulan Filistinlilerin ‘mahkûm’ olarak değerlendirilmesi kesinlikle hatalıdır. Bu insanların, meşru olmayan bir işgalin sürdürülmesi için yürütülen insanlık dışı bir savaşta hürriyetlerine el konulan tutsaklar olarak değerlendirilmeleri gerekir. Kaldı ki, halen İsrail zindanlarında tutulan tutsakların birçoğu hukuki dayanaklardan yoksun Siyonist devlet yasalarına göre bile yargılanmış değildir.

İsrail yasalarına göre bile yargılanmadan ve haklarında herhangi bir mahkeme kararı verilmeksizin tutulanlar ‘idari tutuklu’ olarak nitelenmektedir. İşgal devletinin sadece Filistinlilere uyguladığı özel bir yasaya göre iç istihbarat örgütünün isteği doğrultusunda, tutuklananlardan istenenlere ‘idari tutuklu’ sıfatı verilerek belli bir süre mahkeme önüne çıkarılmaksızın zindanda tutulmaları mümkün olmaktadır. Yasanın koyduğu azami sürenin dolması durumunda ise iç istihbarat örgütü Shin-Bet bu sürenin uzatılmasını talep edebilmekte ve mahkemenin de uzatması mümkün olmaktadır. Bu uzatma işleminin tekrarına ise herhangi bir sınır getirilmiyor. Bu yüzden işgal devletinin zindanlarında hâlen ‘idari tutuklu’ sıfatıyla tutulan binlerce Filistinli bulunmaktadır. Bunlardan bazıları söz konusu süre uzatma işlemlerinin tekrarı sebebiyle yıllardan bu yana zindandadır. İşgal devleti bu uygulamayla bir yandan kendi yasalarına göre bile ‘mahkûm’ edemeyeceği Filistinlilerin istenildiği kadar zindanda tutulmalarına imkân vermekte, bir yandan da mahkemelerine meşguliyet çıkarmaksızın sadece iç istihbarat örgütünün kararıyla insanların hürriyetlerinin ellerinden alınmasına zemin oluşturmaktadır. Bu itibarla işgal devleti adaleti değil zulmü uygulayan kendi yargısını bile Filistinlilerin zindanlarında bekletilmesi konusunda devre dışı bırakmakta böylece o insanları sınır konulmamış, sonunun nasıl geleceği belirsiz bir haksızlığa maruz bırakmaktadır.

İşkenceyi "Yasal" Hale Getiren Tek Ülke

İsrail işgal devleti kuruluşundan bugüne bir çıban başı olduğu gibi hiçbir hukuki değere ve ahlâki ölçüye itibar etmemesiyle de eşi görülmemiş bir garibe özelliği taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, birçok konuda benzeri olmayan uygulamaların sahibidir. Onu dünyadaki diğer devletlerden farklı kılan önemli özelliklerinden birisi de işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan Filistinlilere "sorgulama" esnasında işkence yapılmasını "yasal" hale getirmesidir. İşkencenin yasallaştırılması sebebiyle bugüne kadar İsrail zindanlarında birçok Filistinli işkenceyle hayatını kaybetti.

Sadece birinci intifada döneminde kırktan fazla Filistinlinin işkence yüzünden hayatını kaybetmesi ve ne yazık ki, bu sınırsız yetki hâlen devam ettiği halde kendilerini sözde insan hakları bekçisi olarak ilan eden devletlerin bu insanlık dışı uygulamaya sessiz kaldığını görüyoruz.

Filistinli tutsaklara yönelik insanlık dışı uygulamaları sadece sorgulama merhalesindeki işkencelerden ibaret kalmıyor. İşkence ve insanlık dışı uygulama zindanlarda da devam ediyor. Bu yüzden İsrail'in zindanlarını alelade bir cezaevi veya hapishane olarak nitelemek hatalıdır. Buraları ancak esir kampları olarak nitelemek yerinde olabilir. Fakat tutsakların kitleler halinde tutuldukları alelade esir kamplarının bir benzeri olduğunu söylemek de mümkün olamaz. ABD'nin Guantanamo esir kampındaki insanlık dışı şartları oluştururken belki İsrail işgal devletinin bilgilerinden ve geliştirmiş olduğu metotlardan yararlanmış olduğunu söylemek mümkün olabilir. Bu itibarla Filistinli tutsakların Ebu Gureyb gerçeği gibi Guantanamo gerçeğini de yıllardan beridir yaşadıklarını söyleyebiliriz.

Zindanlarda yaşadıklarını, haksızlıkları işkenceleri yazmaya asla satırlar yetmez.

Hiçbir Filistinli yoktur ki, gerçek sömürgeci, yerleşimci, ırkçı ve saldırgan olan İsrail'in, bugün değilse yarın yenilmesini ve Filistinlilerin haklarını yeniden kazanmasını; özgürlüğünü, onurunu ve topraklarını bir kez ve sonsuza kadar geri kazanmasını istemesin.

Bu sebepledir ki canlarını bu uğurda feda etmeye hazırlar…