İsrail zindanlarındaki tutsaklar
İsrail ve Hamas arasında 7 Ekim'de başlayan çatışmalara 4 günlük insani ara verildi. Uzlaşıya göre 4 günde Hamas’ın elindeki 50 İsrailli esire karşılık, İsrail hapishanelerindeki 150 Filistinli serbest bırakılacak. Serbest kalacak esirler her iki taraftan kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Filistinli Esirler Cemiyeti'nden yapılan
bilgilendirmeye göre, İsrail polisi, serbest bırakılan Filistinlilerin basına
açıklama yapmasını yasakladı. Serbest kalan tutuklunun evinde toplantı
yapılmasına da izin verilmeyecek. Buna ek olarak serbest bırakılan Filistinli
tutuklular ve ailelerinin kutlama için tatlı dağıtmamaları ve sevinç
gösterilerini yapmalarını yasakladı.
Bu yasaklara uymayan Filistinli tutuklular yaklaşık 18
bin dolar para cezasına çarptırılacak.
İsrail işgal devletinin Filistin halkına yönelik
zulmünün önemli bir boyutunu da insanların zindanlara doldurulması ve onlara
orada yapılan insanlık dışı muameleler oluşturmaktadır. İsrail zindanlarında
tutulan on bin civarında ‘tutsak’ bulunuyor. İsrail işgal devleti bu konuda
herhangi bir insani ölçü ve ahlâki değer tanımadığından çoğu zaman yıldırma
amaçlı tutuklamalar da yaparak Filistinlilere eziyet etmektedir. Bundan dolayı
halen Filistin'de yaşayanların en az üçte biri İsrail zindanlarına girmiş ve belli
bir süre orada tutulmuştur. İşgal devletinin hukuki ölçülere itibar etmemesi
sebebiyle bu insanların bazıları çocuk yaşta, bazıları da yetmiş yaşlarından
sonra zindana girmişlerdir. Hâlen zindanda tutulanların önemli bir kısmını da
çocuk tutsaklar oluşturmaktadır.
İsrail işgal devletinin tutuklama ve zindanlara
doldurma konusunda başvurduğu uygulamalar herhangi bir hukuki temele
dayanmamaktadır. Bu yüzden işgal devletinin zindanlarında tutulan
Filistinlilerin ‘mahkûm’ olarak değerlendirilmesi kesinlikle hatalıdır. Bu
insanların, meşru olmayan bir işgalin sürdürülmesi için yürütülen insanlık dışı
bir savaşta hürriyetlerine el konulan tutsaklar olarak değerlendirilmeleri
gerekir. Kaldı ki, halen İsrail zindanlarında tutulan tutsakların birçoğu
hukuki dayanaklardan yoksun Siyonist devlet yasalarına göre bile yargılanmış
değildir.
İsrail yasalarına göre bile yargılanmadan ve
haklarında herhangi bir mahkeme kararı verilmeksizin tutulanlar ‘idari tutuklu’
olarak nitelenmektedir. İşgal devletinin sadece Filistinlilere uyguladığı özel
bir yasaya göre iç istihbarat örgütünün isteği doğrultusunda, tutuklananlardan
istenenlere ‘idari tutuklu’ sıfatı verilerek belli bir süre mahkeme önüne
çıkarılmaksızın zindanda tutulmaları mümkün olmaktadır. Yasanın koyduğu azami
sürenin dolması durumunda ise iç istihbarat örgütü Shin-Bet bu sürenin uzatılmasını
talep edebilmekte ve mahkemenin de uzatması mümkün olmaktadır. Bu uzatma
işleminin tekrarına ise herhangi bir sınır getirilmiyor. Bu yüzden işgal
devletinin zindanlarında hâlen ‘idari tutuklu’ sıfatıyla tutulan binlerce
Filistinli bulunmaktadır. Bunlardan bazıları söz konusu süre uzatma
işlemlerinin tekrarı sebebiyle yıllardan bu yana zindandadır. İşgal devleti bu
uygulamayla bir yandan kendi yasalarına göre bile ‘mahkûm’ edemeyeceği
Filistinlilerin istenildiği kadar zindanda tutulmalarına imkân vermekte, bir
yandan da mahkemelerine meşguliyet çıkarmaksızın sadece iç istihbarat örgütünün
kararıyla insanların hürriyetlerinin ellerinden alınmasına zemin
oluşturmaktadır. Bu itibarla işgal devleti adaleti değil zulmü uygulayan kendi
yargısını bile Filistinlilerin zindanlarında bekletilmesi konusunda devre dışı
bırakmakta böylece o insanları sınır konulmamış, sonunun nasıl geleceği
belirsiz bir haksızlığa maruz bırakmaktadır.
İşkenceyi "Yasal" Hale Getiren
Tek Ülke
İsrail işgal devleti kuruluşundan bugüne bir çıban
başı olduğu gibi hiçbir hukuki değere ve ahlâki ölçüye itibar etmemesiyle de
eşi görülmemiş bir garibe özelliği taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, birçok
konuda benzeri olmayan uygulamaların sahibidir. Onu dünyadaki diğer
devletlerden farklı kılan önemli özelliklerinden birisi de işgal altında
tuttuğu topraklarda yaşayan Filistinlilere "sorgulama" esnasında
işkence yapılmasını "yasal" hale getirmesidir. İşkencenin
yasallaştırılması sebebiyle bugüne kadar İsrail zindanlarında birçok Filistinli
işkenceyle hayatını kaybetti.
Sadece birinci intifada döneminde kırktan fazla
Filistinlinin işkence yüzünden hayatını kaybetmesi ve ne yazık ki, bu sınırsız
yetki hâlen devam ettiği halde kendilerini sözde insan hakları bekçisi olarak
ilan eden devletlerin bu insanlık dışı uygulamaya sessiz kaldığını görüyoruz.
Filistinli tutsaklara yönelik insanlık dışı
uygulamaları sadece sorgulama merhalesindeki işkencelerden ibaret kalmıyor.
İşkence ve insanlık dışı uygulama zindanlarda da devam ediyor. Bu yüzden
İsrail'in zindanlarını alelade bir cezaevi veya hapishane olarak nitelemek
hatalıdır. Buraları ancak esir kampları olarak nitelemek yerinde olabilir.
Fakat tutsakların kitleler halinde tutuldukları alelade esir kamplarının bir
benzeri olduğunu söylemek de mümkün olamaz. ABD'nin Guantanamo esir kampındaki
insanlık dışı şartları oluştururken belki İsrail işgal devletinin bilgilerinden
ve geliştirmiş olduğu metotlardan yararlanmış olduğunu söylemek mümkün
olabilir. Bu itibarla Filistinli tutsakların Ebu Gureyb gerçeği gibi Guantanamo
gerçeğini de yıllardan beridir yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Zindanlarda yaşadıklarını, haksızlıkları işkenceleri
yazmaya asla satırlar yetmez.
Hiçbir Filistinli yoktur ki, gerçek sömürgeci,
yerleşimci, ırkçı ve saldırgan olan İsrail'in, bugün değilse yarın yenilmesini
ve Filistinlilerin haklarını yeniden kazanmasını; özgürlüğünü, onurunu ve
topraklarını bir kez ve sonsuza kadar geri kazanmasını istemesin.
Bu sebepledir ki canlarını bu uğurda feda
etmeye hazırlar…