İsrail sorunu
Tarih boyunca bulundukları her bölgede huzursuzluk çıkaran İsrail şimdi de soykırıma varan operasyonlarla Filistin’de terör estirmektedir. İsrail’in uyguladığı mezalimi ancak eli kanlı bir terör örgütü yapabilir. Bu halleri katilliğe ve akıl hastalığına delalet eden bir haldir.
Kadın, çocuk ve sivil demeden önüne geleni katleden İsrail kendini savunma sınırının ötesine geçmiştir. Barbarlığa varan bu saldırılar tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir vahşete dönüşmüştür. Tarihte benzeri olmayan bu vahşeti durdurmak tüm insanlığın görevidir. Bu insani trajedinin yaşanmaması, Filistin’deki saldırıların durması için tüm dünya harekete geçmelidir. Çocukları hunharca öldüren bir devlet devlet olamaz, olsa olsa terör örgütü olur. Bu vahşeti durdurmak için kaç çocuk ölmeli, kaç kadın katledilmeli, kaç ton bomba atılmalıdır soruyorum. Bu vahşete sessiz kalanların da bu vahşete ortak olduğu aşikardır.
Filistin’de bu vahşet işlenirken batı dünyası Gazze’deki çocuk, kadın, masum katliamını meşrulaştırmak için siyasetçisinden medyasına seferber oldu. Savaş suçu işleyen İsrail’in adeta işbirlikçisi gibi davranan batı Gazze’deki katliamı meşrulaştırmak için birbiriyle yarış halindeler. Açlıkla baş başa bırakılan Gazze’de susuzluk had safhada. Sağlık hizmetlerinin yürütülemediği bölgede Filistinlilerin topluca yok edilmesi planlanmaktadır.
Tüm dünya devletleri bu vahşete sessiz. Herkes sağır oldu, çığlıkları duymuyor. Gözü olanlar kör oldu, akan kanı görmüyor. Filistin’e uygulanan bu vahşet tam anlamıyla bir cinnet halini göstermektedir. Çünkü İsrail devleti sadece öldürmeyi bilir. Hastalarının tedavi gördüğü hastaneyi bombalamak ne demek. İbadet halindeki insanların üzerine bomba yağdırmak ne demek? Kundaktaki bebekleri katletmek hangi aklın ürünü? Günlerdir şahit olduğumuz bu vahşeti anlatacak hiçbir kavram bulamıyorum. Bu yangın sadece düştüğü yeri yakmaz, tüm dünyaya yayılır. Çünkü İsrail’in akıl almaz bu zulmü karşısında başta Avrupalı ülkeler olmak üzere Batı Dünyası insanlık sınavında bir kez daha sınıfta kalmıştır. Binlerce çocuk ve kadının ölümüne seyirci kalan sömürge devletlerinin söyleyecek hangi sözü olabilir ki?
İsrail’in Filistin’de sergilediği insanlık dışı saldırganlığa karşı çıkmak tüm insanlığın namus borcudur. Hele hele İslam dünyası bu hassasiyeti çok daha fazla hissetmeli ve ona göre davranmalıdır. Başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve toprak bütünlüğü olan Filistin devleti için adım atmalıdır. Filistinlinin toprağını işgal eden, evine el koyan, dışarı atan işgalci bir yapıya asla müsaade etmemelidir. Yeni bir dünya savaşının kapısını aralayan bu vahşeti durdurmak ve onun yerine barışın egemen olduğu bir geleceği kurgulamak gerekir. Bu vahşete dur demek tarihi bir barışa vesile olacaktır. Çocuk, hasta, yaşlı demeden okullarda, hastane ve camilerde insanları hedef alıp öldüren bir caniye dur demek insanlık borcudur. Çünkü bu tavır bir millete değil tüm insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Bu akan gözyaşı ve vahşet tüm insanlığı boğacaktır. Uyguladığı yerleşim politikaları ile Filistinlilerin haklarına tecavüz eden İsrail Filistinlilerin çektiği acıları normalleştirmeye çalışmakta, katliamlarına zemin hazırlamaktadır.
Artık insanların ölmediği, yerlerinden ve yurtlarından edilmediği, ibadethanelerin yıkılmadığı, hastanelerinin, sokaklarının ve okullarının bombalanmadığı, bomba seslerinin yerine kuş seslerinin duyulduğu, ağlama seslerinin yerini gülümsemelerin aldığı huzurlu ve barış içinde yaşanılan bir Gazze, mutlu bir Filistin için mücadele etmek insani bir görevdir. Tüm dünya kendi çocuklarının geleceği için Filistinli çocukların çığlığını duymalıdır. Merhamet duygularıyla bezenmiş tüm anneler Filistinli annelerin feryadına kulak vermelidir. Kudüs tüm İslam aleminin gözünün nurudur. Çocuk katili bir devletin, merhamet duygularını yitirmiş bir ülkenin, hiçbir hukuk kaidesini gözetmeyen bir milletin insafına terk edilemez.
Bölgede bir Filistin sorunu yoktur. Tüm dünyada bir İsrail sorunu vardır.