İsrail seçimi !..
İsrail'de bir erken seçim oldu.29 parti seçime katıldı.9'u 3,25'lik barajı aştı. İlginçtir ki ikinci sırada olmasına rağmen aşırı sağcı bebek ve kadın katili Netenyahu'ya hükümeti kurma görevi verildi.8.5 milyon nüfuslu İsrail'de bu kadar siyasi parti olması çok ama çok ilginç. Tabi ki bunun İsrail’in sosyolojisi ile doğrudan bağı var. Arap nüfus var ve bu nüfusun artış oranı yüzde 3,5 iken Yahudi nüfusun artışı 1.4 Yahudi olarak kabul edilmeyen itilmiş kakılmış Afrika kökenli Museviler var. Avrupa ve ABD göçmeni Yahudiler var. Tabi ki buda radikallerin yanında, liberal, sosyalist ve başka ideolojiye sahip seçmen kitlesi oluşturmakta. Bu durum İsrail’in yumuşak karnıdır. İsrail’de karıştırılacak, çomak sokulacak fikir, fraksiyon, ayrılık gayrılık oluşturacak bir hassasiyet oluşturmakta.
Fakat biz Müslümanlar bundan çok uzağız. İçimizdeki İsrail ve Yahudi muhipleri ile uğraşmaktan hakiki hasımlarımıza yönelemiyoruz. O değil biz iç çatışma yaşıyoruz.
Etrafındaki 500 milyonluk coğrafya yıkım yaşıyor? Biz yıkım yaşarken o keyif çatıyor.
Bereketli hilal ve civarındaki coğrafyada akan kan dökülen gözyaşının baş aktörü Siyonist İsrail’dir. Artık uyanma vaktidir. İsrail'e bu kadar rahat yeter. İsrail'e haddini bildiren, İsrail için dünyaya haykıran Reis'i Cumhurumuza selam olsun. Şimdi coğrafyamızda bu kadar karışıklık yaşanırken milletçe şuurlanma ve siyaseten birlik içinde olma vaktidir.
BM TOPLANTISI VE ABD’NİN TAVIR DEĞİŞİKLİĞİ…
Reis-i Cumhur BM kürsüsünden müesses nizamın sahibi siyonistlere ayar verdikten sonra ABD yetkililerinden sırasıyla şaşırtıcı teklifler geldi. ABD’li senatör Lyndsay Graham ABD’de Reis’i Cumhurla yaptığı görüşmede "Türkiye'yi F-35 programına geri kazandırmanın önemli olduğu kanaatindeyim. Belki, Türkiye ile serbest ticaret anlaşması bile olabilir" demişti. Bilindiği gibi bu ay başında ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, Türkiye'ye gelerek Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile bu hususları görüşmüştü. ABD'nin yeni teklifini Ankara Büyükelçisi David Satterfield sözlü olarak Dışişlerine iletti. "Patriot satalım, F35 projesine dahil edelim, ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkaralım, Çelik alimünyum da gümrükleri düşürelim" demişti.
Bilindiği gibi ülkemiz Ak Parti iktidarından önce ABD'ye platonik aşkla bağlı idi. Bu aşk ülkemizi çok sıkıntılara soktu. Darbeler, ambargolar, tehditler, Kıbrıs ihaneti, haşhaş ve kenevir ekimi konusunda mağduriyetler yaşattı. En son 15 TEMMUZ FETÖ kalkışması ile işgale yeltendi. Ve ardından papaz (ajan) Brunson meselesinde ambargo ve kur ataklarına maruz bıraktı.
Yeryüzünün en alçak iki terör örgütü FETÖ ve PKK’ya hala destek olmakta ülkemizi parçalayıp işgal etmek istemekte. Irak ve Suriye'de Kürt görünümlü İsrail kantonu PKK devleti kurmak istiyor…
Peki ne oldu da birden bire fikir değiştirdiler.
Türkiye millî menfaatlerinden vaz mı geçti?
Hayır.
ABD'nin kafasına saksı mı düştü?
Belki.
Peki ne oldu?
Tehdit yedi. " Stratejik ortak gibi davranın, abidik kubidik işler yapmayın yoksa Türkiye'deki üslerinizi kapatırız, NATO'dan çıkarız, İçinde Rusya, İran, Çin ve daha birçok ülkenin olduğu yeni bir güvenlik ve askeri pakta yer alırız. Suriye'de ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz dediklerimizi yapmazsanız Suriye'ye girer besleyip büyüttüğünüz köpeklerinizi ezer geçeriz "dendi.
Olay budur.
MISIR'DA NELER OLUYOR!..
2012'de Mısır tarihinin ilk demokratik seçimi yapıldı. Seçimin galibi halkın % 52 oyunu alan Muhammed Mursi'ydi.2013' te kendisinin atadığı Genel Kurmay Başkanı Sisi tarafından darbe ile indirildi. Zindana atıldı.6 yıldır yargılanmaktaydı. Ölüm cezasına çarptırılmışken 17 Haziran 2019'da bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ne gariptir ki ölümünden iki gün sonra eşi, 3 ay sonrada oğlu hayatını kaybetti. İslam dünyasının ciddi kanaat önderleri Mursi ve ailesinin katledildiğine inanmakta.
Sisi, 2013 'ten beri İsrail ve ABD'ye bağımlı politikalar izlemekte. Suud ve BAE Mısır'a ekonomik destek verse de Mısır'da işler bir türlü yolunda gitmiyor. En son IMF'den alınan 12 milyar dolarlık kredi lüks harcamalarda kullanılınca ortalık karıştı. Yeni yaptırılan lüks saraylar, arabalar, yatlar sosyal medyaya düşünce Mısır halkı meydanlara sokaklara akın etti Tahrir Meydanı ve sokakları taşırdı.
Soru şu bu eylemler devrime dönüşür mü?
Bence hayır!
Çünkü bir eylemin devrime dönüşmesi için üç mühim şeye ihtiyaç var.
Lider, ideoloji ve statükoyu hedef almış kitleler.
Olaylara öncülük eden kişi İspanya'ya kaçmış bir müteahhittir. İdeolojisi yoktur. İkincisi bu eylemlerin hedefinde Mısır statükosunu teşkil eden Silahlı Kuvvetler bulunmamaktadır. Kitleler hem örgütlü değil ve hem de Mısır’ın en örgütlü hareketi olan İhvan bu eylemlere kurumsal destek vermemektedir. İhvan'ın kurumsal destek vermediği hiçbir kalkışma Mısır da devrime dönüşemez.
Bakalım önümüzdeki günler neyi gösterecek.
Mısır, Türkiye’den sonra Bereketli Hilal’in ikinci önemli ülkesidir. Özgür Mısır ve Türkiye İslam Birliğinin tesisine fevkalade hizmet edecek iki ülkedir. Bu yüzden dilerim ki bu eylemler Mısır’ın özgürleşmesine hizmet eder. Kukla Sisi defolup gider. Böyle bir durum İsrail için sonun başlangıcı olur inşallah.
Vesselam.