İsrail sanatla vurulacak
Türkiye’de
ve dünyada sanatçılar, soykırıma küstahça devam eden katil İsrail terör
örgütüne, sanatlarıyla en büyük darbeyi vurmaya hazırlanıyor.
Müslüman Türk aydınları ve sanatkârları, tarih boyunca
zalimin karşısında, mazlumun yanında durmuşlardır. Münevverlerimiz bu konuda
son derece cesur ifadelerle görüşlerini dile getirmişlerdir. Mesela mütefekkir
yazar Sâmiha Ayverdi, Arkamızda Dönen
Dolaplar isimli eserinde bugün Siyonist İsrail Terör Örgütü’ne en büyük
desteği veren ABD’ye karşı, şu zehir zemberek satırları yazmıştır: “İşte ‘insan
hakları’ çatısını kendi ülkesinde kurmuş bulunan Amerika, hâlâ asırlarca
evvelki gaddarlığını sürdürmekte beis görmemekte ve Afrika’dan söküp getirdiği
siyahileri, kara köpek diye horlayarak en süflî, en ağır işlerde
çalıştırmaktadır.”
Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Kemal
Tahir, Attila İlhan, Ahmet Kabaklı, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erol Güngör,
Mehmed Niyazi ve diğer haysiyetli bütün münevverlerimiz Batı aldatmacasına
yiğitçe karşı çıkmış; başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere
dünyayı sömüren emperyalist ülkelere karşı kahramanca bir tavır koymuşlardır.
Nitekim şimdi eli kanlı İsrail’in en sinsi destekçileri yine bu işbirlikçi, kötülük
odağı hâline gelen ülkeler!
“BABA BEN YAŞAYACAK MIYIM?”
O sahneyi galiba ömrüm boyunca unutamayacağım. Beş
altı yaşlarında sevimli bir Gazzeli çocuk, yüzü gözü kan revan içinde babasına
sarılmış soruyor: “Ölmeyeceğim, yaşayacağım değil mi baba?” O anda gözlerim
yaşarıyor. Bu ne biçim dünya yahu! Bu ne çirkin yeryüzü! Bir karışlık boyuyla
bir güruh, Siyonist İsrail terör örgütü, arkasına tarih boyunca dünyayı ve
insanları sömüren dört azgın dayısını almış dünyaya meydan okuyor. Harami gibi
toprak çalıyor, eşkıya gibi yol kesiyor. Ferman dinlemeden şehirleri kesip
biçiyor. Ve bu iğrenç canavara, 200 civarında devlet ses çıkaramıyor. Yazıklar
olsun! 2 milyonluk şehir Gazze, kurbanlık koyun gibi akıbetini bekliyor. Her
gün camilere, kiliselere, hastanelere, okullara bombalar yağdıran İsrail,
tarihin en vahşisi olma yolunda ilerliyor.
GAZETECİLERİMİZİN İMTİHANI
Batı basını, soykırım karşısında sessiz kalarak
mesleğine ihanet ediyor. Sahtekâr Batılı gazeteciler, gerçeklere gözlerini
kapatıp masum Filistinlileri suçlayan haber ve yorumlara yer veriyorlar. Eh Mehmed
Âkif’in diliyle “tek dişi kalmış canavar”dan başka ne beklenir ki? Onlardan hakkaniyet,
insaf ve doğruluk umamayız. Bizim gazetecilerimiz ise yiğitçe, kelle koltukta
cephede çalışarak örnek tavır sergiliyor ve gerçekleri yazıyorlar. Başta
gazetemiz Milat olmak üzere yazılı
basın, cesur manşetlerle çıkıyor. İsrail’e ve onu destekleyen ülkelere meydan
okuyor gazetecilerimiz. Bölgede bulunan televizyon muhabirlerimizi takip
ediyorum. İsrail’in robot askerleri, gerçekleri yansıttığı için medyaya sert
müdahalelerde bulunuyor. Tabii rezilliklerinin ortaya çıkmasını ve dünyaya
duyurulmasını istemiyorlar. Her türlü tehlikeyi göze alıp bölgeye giden ve
olağanüstü gazetecilik sergileyen meslektaşlarımla iftihar ediyorum. Allah
hepsini kazadan, beladan ve Siyonistlerin şerrinden muhafaza eylesin.
PEKİ BASIN KURULUŞLARI!
Gazetecilerimiz öyle. Peki, ya basın kuruluşlarımız ne
âlemde? Onlardan hiç katliama karşı ciddi bir tepki, önemli bir açıklama
duydunuz mu? Ben şu ana kadar işitmedim. Hâlbuki Gazze’de günümüzün Hitler ve
Stalin’i tarafından yapılan bombardımanlarda 17 gazeteci katledildi. Bölgede
yaralanan muhabir kardeşlerimiz var. Fakat bu kurumlaşmış kurumlardan tıs yok!
Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş sanki. Ama durun hemen haksızlık (!) etmeyelim
canım. Onlar da bazı terör örgütlerinin duruşmalarını yıllar boyunca izlemekten
harap ve bîtap düştüler. Şimdiki kirli savaşı görecek hâlleri ve mecalleri yok!
Bu gaflet affedilemez! Her şey kayıt altında. Gazeteci geçinen ve dışarıdan
hortumlanan bazı kişiler, bu şerefli mesleğin yüz karası! Bu notu düşelim ama basını
kirli emelleri için kullanan o gazeteci müsveddeleri zaten hep vardı. Geçmişte
seçilmiş hükümetleri devirmekle, darbeleri alkışlamakla, vesayet rejimini
korumakla tanınıyorlardı. Şükürler olsun ki artık boruları ötmüyor. Güçleri çok
azaldı ve bunun azgınlığı içinde bazı eski püskü gazetelerde umutsuzca söylenip
duruyorlar. Özetle devirleri bitti.
SANATÇILARDAN BOMBARDIMAN
Günlerdir çeşitli alanlarda mesleğini icra eden
sanatçılardan İsrail’e lanet yağıyor. Yaradılış olarak nahif yapılara sahip sanat
erbabı, çocuk ölümleri karşısında kendilerini tutamıyor ve en ağır biçimde
İsrail’i eleştiriyorlar. Edebiyat, sinema, tiyatro, müzik ve diğer sanat
dallarında vicdanlı olan sanatçılarımızın büyük çoğunluğu ortak açıklamalar
yaparak veya sorulara cevap vererek Gazze’de işlenen katliamı, Filistin
soykırımını, bu insanlık dışı muameleyi en güçlü şekilde reddediyorlar, Elbette
bu toprağın çocuğu olan, doğarken kulağına ezan-ı Muhammedi okunan Müslüman
sanatçılarımıza yakışan budur. Haksızlık karşısında susmamak, dilsiz şeytan
olmamak! “Gezi ihaneti”nde rol alan provokatörlerden ise ses yok! Irkçı ve emperyalist
dostlarıyla beraber yıllardır Suriye’den gelen Arap kardeşlerimize düşmanlık ettikleri
için yüzleri yok, dışarı çıkamıyorlar. Onları, “Şanlı 15 Temmuz Direnişi”nde de
görememiştik. Meydanlara çıkmamış, sahalara inmemiş, gaflet/ihanet uykularını
bozdukları için, sela okuyan müezzinlere saldırmışlardı.
MURAT KEKİLLİ’DEN “YIKILASIN İSRAİL!”
Dünyayı dehşete salan hastane saldırısından sonra
bütün insanların nefreti İsrail’e yöneldi. İsrail terör örgütüne karşı farklı
inançlara sahip olsalar da vicdanlı, ahlaklı, erdemli bütün insanlar
kenetlendi. Herkes İsrail’in bu gidişle dünya haritasından silinip gideceğine
inanıyor. İsrail ile ABD, İngiltere ve diğer destekçileri, insanlık tarihinin
utanç galerisinde birlikte aynı iğrenç fotoğrafı veriyorlar. Cesaretiyle örnek
olan müzik sanatçısı Murat Kekilli’nin yürek dilini yansıtan muhteşem şarkısı,
bütün dillerde söyleniyor, gönüllerde yaşıyor: “Yıkılasın İsrail!” https://www.youtube.com/watch?v=_Nij0CEz5yc
BEBEKLERİN GÖZLERİ
Anneler ve babalar, televizyon haberlerini seyredemiyor.
Zira çocukları yerinde gördükleri masum Filistinli bebeklerin ve küçük
çocukların büyümüş gözlerle, şaşkınca etrafa bakışı onları yaralıyor. İsrail’e
bir kere daha lanet yağdırıyorlar. Merhum yiğidimiz Alperen şehidimiz Muhsin
Yazıcıoğlu, konuşmasında ne demişti: “Ninnilerle uyutulması gereken bebeklerin,
silahlarla susturulduğu bir dünyada susmak alçaklıktır. İsrail’in devlet
terörüne karşı dünya ne yapıyor?” Kanlı terör örgütü PKK’nın elebaşı Apo için
“Bebek Katili” deriz. Bu tabiri şimdi Netanyahu için de kullanmak gerek. Gazze’deki
bebekleri katledenler bilmezler ki onlar da bundan sonra ömür boyu rahat
edemeyeceklerdir. Uykuları her gece kâbuslarla bölünecek. Ve bir gün Akdeniz’in
serin sularına kazurat gibi döküldüklerini göreceklerdir.
ÇOCUK KOLUNA YAZILAN İSİM
Vahşetin yaşandığı bu günlerde Gazze’deki anneler ve
babalar, çocuklarının kollarına isimlerini yazıyorlar. Deprem şiddetinde olan
bombalar yağdığında, parçalanan ve “cennet kuşu” olan yavrularını enkazdan
çıkardıklarında, kollarındaki isimden onları tanıyabilsinler ve toprağa
verebilsinler diye. Ve o masum çocuklar isimleri yazılırken bunu oyun sanarak
gülüyorlar. Bu satırları yazarken gözlerim yaşarıyor. Bu ne vahşet Ya Rabbi!
“Kahhar” ismini bu zalimlere göster Allah’ım!
SANATÇILAR İSRAİL’İ TARİHE GÖMECEK
Toprak işgalcisi ve emek hırsızı İsrail’in Gazze’ye
saldırıları dünyadaki bütün sanatçılardan şiddetli tepki görüyor. Sanatçılar,
“Bu vahşeti durdurun.” diyorlar. İngiltere’de aralarında tanınmış sanatçıların
olduğu 2000’den fazla kişi, İsrail terör örgütünün Gazze’ye yönelik ahlaksız
saldırılarına hemen son vermesini istediler. İsrail’e “Kan içmeye doymadın mı?”
diye soran ünlü sanatçılar, sosyal medya hesaplarında “Filistin’in yanındayım”
sözlerini paylaşıyor.
Bizim soylu, namuslu, şerefli, erdemli, faziletli,
ahlaklı, vicdanlı ve imanlı sanatkârlarımız vardır. Sanatlarını iyilik yolunda,
insanlığın hayrına kullanırlar. İşte o gayretli sanatkârlar, kolları çoktan
sıvadı bile. Şiirlerini okuyoruz her yerde. Destanları yayılıyor dört bir yana.
Gazze türküleri besteleniyor şimdiden, ilahiler söyleniyor. Bu ülkenin yerli
ressamları, sergiler açacak yakında Anadolu’nun her yanında. Müzisyenlerimiz,
besteleyecekleri eserlerle İsrail’in hakiki yüzünü gelecek nesillere
aktaracaklar. Sinema ve tiyatro yönetmenlerimiz, senaristlerimiz,
oyuncularımız, çağın derin utancını filmlere ve sahnelere taşıyacaklar. İsrail,
tarihin çöplüğüne gömülüyor. Artık dünyanın hiçbir köşesinde hiçbir kişi “Ben
İsrailliyim” diyemeyecek. İsrail, kötülüğün simgesi, ahlaksızlığın sembolü
oldu. Boşuna mı bütün vatandaşlarını dünyanın her yerinden çağırıyor. Çünkü
bütün insanlık İsrail’den ve Siyonistlerden nefret ediyor. Zaten etmeyene de
insan denmez. ABD’de İsrail’i protesto eden vicdanlı Musevileri ise yürekten alkışlıyorum.
Onlar, inançlarının şerefini kurtarıyorlar.
DERGİLERDE ÖZEL SAYILAR
İlim, sanat, kültür, fikir ve edebiyat dergileri, kasım
sayılarında siyah kapaklarla çıkıyor. Üç günlük matemimiz, üzüntüye dönüşüyor
ve bütün hayatımıza yayılıyor. Artık yazarlara, şairlere “İsrail hakkında ne
yazdın?” diye sorulacak bundan böyle. Bu mezalimi hikâyesine, romanına,
denemesine yansıtmayan edebiyatçıya kimse dönüp bakmayacak. Bosna soykırımını,
Karabağ zulmünü, Kırım katliamını kitaplaştıran kalem erbabımız, elbette
yaşadığımız ve hüzünle tanık olduğumuz bu kanlı hadiselere bigâne
kalmayacaklardır.
MİLAT 13 YAŞINDA
Bunca acıyı yaşadığımız bugünlerde bizi bir nebze
rahatlatan ve geleceğe dair ümitvar kılan bir güzel haber ise basın dünyamızın
seçkin gazetesi Milat’ın, 12 yılını
tamamlayıp 13. yaşına girmesi oldu. Yerli, millî ve insani duruşuyla takdir gören
gazetemiz, “zalime hasım, mazluma umut” olma şiarıyla yola çıktı. Haktan,
adaletten ve doğruluktan yana çizgisini istikrarlı biçimde sürdürdü. “Yeni
Türkiye’nin Geleceği” Milat, toplumun
geniş kesimleri tarafından cesur ve hakkaniyetli duruşu dolayısıyla alkışlanıyor.
Kültür ve sanata en çok yer ve değer veren gazetedir Milat. Köşe yazarlarının hür olduğu, diledikleri konuyu yazdığı bu sayfalarda
yazmak bir talih. Bu vesile ile Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Adakoğlu’na
teşekkür ederken ve 13. yaşımızı kutlarken, güçlü yazar kadrosu ve üretken
ekibiyle basının yüz akı olmaya devam eden Milat’a
hayırlı, bereketli nice yıllar diliyorum.