Dolar (USD)
35.10
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2953.54
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İsrail nedir?

Kısa bir süre önce İsrail'in başkentinin Kudüs'e taşınması, Amerika'nın Kudüs'e elçiliğini taşıması üzerine Filistin'de yapılan gösterilerde 60 dan fazla Filistinli öldü ve binlerce insan yaralandı. Her sene Ramazan ayına girmeden önce, İsrail neredeyse hep bir olay çıkartmakta; bunun sonucu olarak Müslümanlar üzerine ağır tahrikler oluşturmaktadır. Öncelikle şehitlere Allah'tan (CC) rahmet ve kalanlara acil şifalar dileyerek başlayalım.

İsrail-Filistin ilişkisinden başlayarak genişleyen sorun İsrail ile Müslüman ülkeler arasında bir krize dönüşmüş durumdadır. Yıllardan beri devam eden olaylar bize göstermektedir ki, İsrail Filistinle barış içinde yaşama gibi bir niyete sahip değildir. Filistinlilere bir yaşam alanı bırakmadığı gibi, her bakımdan yaşam alanlarını daraltmaktadır.

Bu zamana kadar ki yaşanan süreç, İsrail'in sürekli saldırıları ve arkasından İslam dünyasının farklı dozlarda bunu telin etmeleriyle sona eriyor. Neticede İsrail kendi hedef ve planlarına adım adım daha fazla yaklaşıyor ama İslam dünyasından İsrail'e karşı etkin bir yaptırım uygulanamıyor. Protestolar bazen sembolik anlamda bazı malların boykot edilmelerini içerebiliyor ama bu da olabildiğince kısa süreli ve sonuç getirecek türden değil.

Başlıkta İsrail nedir şeklinde bir soru soruyoruz. İsrail'in Ortadoğu'da kapladığı hacmiyle orantılı küçük bir devlet olmadığını, dünya ölçeğinde Yahudi nüfusuyla mütenasip olmayan bir etkinliği bulunduğunu herhalde söylemeye gerek yok. Wall Street'in gırtlağında parmaklarını gezdirirken, dünya ekonomisinin canını elinde tuttuğunu her zaman ima etmektedir. Birçok devletin içinde de önemli oranda etkindir. Dolayısıyla hem ekonomik hem de buna bağlı olarak siyasi düzlemde belirleyici niteliği bulunduğunu herkes bilmektedir.

İsrail'in zulüm ve saldırıları karşısında, İslam dünyası bunu protesto etmekten daha fazla etkin bir şekilde karşılık verecek durumu yoktur. Elbette İsrail'in Türkiye'de ve diğer İslam ülkelerinde farklı demokratik şekillerde protesto edilmesi, meseleyi sürekli gündem de tutma açısından önem taşımaktadır. Ama meseleye bir başka açıdan daha yaklaşmalıyız.

Burada iki boyutu dile getirmek istiyorum. Birincisi, İslam dünyasının kendi içerisindeki dağınıklığıdır. İran, Mısır ve Türkiye gibi ülkelerin bir arada hareket edememesi, Müslüman ülkelerin İslam Birliği teşkilatını siyaseten işletememeleri ciddi bir sorundur. Bu da güç dağınıklığını beslemektedir. Diğer Müslüman ülkeleri, ise kendi içerisinde bir devlet yapısı oluşturacak kadar bile ağırlığa sahip değildirler. Bu durum, ümmetin mazlum coğrafyası ve insanlarına kendi kaderleri ile baş başa bırakmaktadır. Aslında ekonomik anlamda, totalde İslam dünyasının ciddi bir potansiyeli olmasına rağmen, bunu etkin hale getirecek bir siyasetten yoksunluk sonucu, kaynaklar sömürülmektedir. Bu anlamda İslam dünyasında bir zihin fukaralığından bahsetmemize de lütfen kimse kızmasın.

İkinci önemli boyut da, dünya ölçeğinde teknoloji, giyim, gıda, temizlik vb. alanlarda çok önemli belirleyici firmaların İsrail ile olan bağlantısıdır. Aslında tüm Müslüman dünyada bu marka ve malların kullanılmaya devam etmesi bir vakıadır. Özellikle tüketim toplumu ve kültürü çerçevesinde, Müslüman dünyada azımsanamayacak bir sayı bu markalarla kendi statülerini ifade etmeye devam etmektedirler. Öyle ki, "beyaz ekmeğe alışma" yani lüks hayat, hatta gündelik temel ihtiyaçlara dair emtiaların üreticisi bu marka ve firmalardır.

Doğrusu en etkin mücadele yönteminin en başta tüketim kültürüne bir "hayır" demekten geçtiğinin bilinciyle hareket edebilmektir. Bunun için de bir başka hayat tarzına geçebilmek gerekir. Onun için de bir cesaret ve yeni baştan başlamak. İşte zor olan da bu kısım.