İsrail ile nasıl mücadele edilir?
Vaktiyle önüne gelen FETÖ'cü, eline bir ip alır ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanını asmakla tehdit eder ve 'sonu Menderes gibi olacak' derdi.
Yargılanacaklar listesini de unutmayalım. Öyle ki 'Diyarbakır cezaevini mumla arayacaksınız' diyorlardı.
Gücünü Amerika’dan ve İsrail’den alan bu terör örgütü, ülkeyi 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' şifreli darbe planlarıyla kolaylıkla emperyalistlerin hizmetine sunacaklarına inanırdı.
Sonuç; tüm planları 15 Temmuz gecesi yerle bir oldu. Kaçacak delik aradılar. Bugün çoğu içeride birçoğu da firari.
Her daim bu halkı hafife aldılar. Oysa Türk milleti hafife alınacak bir millet değildir.
İçerideki çer çöpleri yani aşağılık uşaklarını temizledikten sonra artık doğrudan ağababaları tehdit etmeye başladı.
İsrailli Siyonist bir bakan geçenlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedefe koyarak 'Sonu Saddam Hüseyin gibi olabilir' dedi. Bu tür tehditleri zaten içerideki uşaklarından biliyoruz.
Dışişleri Bakanlığımız da 'Soykırımcı Hitler’in sonu nasıl olduysa, soykırımcı Netanyahu’nun sonu da öyle olacak' diyerek esaslı bir karşılık verdi.
Tüm bunlar yıllardır Filistin’de soykırım yapan, çocukları katleden katil devlet İsrail’e karşı Erdoğan’ın ”Nasıl Karabağ’a Libya’ya gittiysek oraya da gideriz” sözlerinin ardından oldu.
Kimi basiretsiz, iradesiz ve zayıf karakterli insanlar bu sözleri alaya alarak danışıklı dövüş olarak nitelendirdi kimileri de Erdoğan’ı arkasında büyük bir ordu ile resmederek hamaset yarışına girdi.
Bunlar ilgi alanımıza girmiyor. Çünkü sürekli olarak kendilerini komik duruma düşürüyorlar.
Açıkçası Erdoğan’ın bu çıkışı psikolojik harp teknikleri bakımından düşünüldüğünde önemli bir meydan okumadır. Aylardır İslam ülkelerinden neredeyse hiçbiri çıkıp bu denli açıktan bir meydan okuma yapmadı.
İsrail de neredeyse hiçbir devlete bu denli sert bir karşılık vermedi. Çünkü Siyonistlerin hafızasında “Bizim vazifemiz düşmanın azlığını veya çokluğunu mukayese etmek değil, onun karşısına çıkmaktır” diyen Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethettiği o tarihi gerçeklik hala diridir.
Öyle ki bu tarihi anı yani Hıttin Savaşını hafızalarından söküp atmak isterler.
O yüzdendir ki bu ülkede yıllardır Batı hayranı, ezik, Amerikan’ın kulu kölesi olacak derecede bu toprakların tarihinden uzaklaşmış insanların yetişmesini istediler.
Türkiye’de bir daha yurduyla, toprağıyla temas kurmasın, ilim, irfan, idrak ayarlarına geri dönmesin, millet olarak bir daha tarih sahnesine adım atmasın diye ne gerekiyorsa yaptılar.
Üzülerek ifade etmeliyim ki eğitimde, medyada, iş ve sanat dünyasında, siyasette, bürokraside ve sivil toplum alanında bunu başardılar.
Hedefleri, Büyük İsrail Projesi adı altında bugün elimizde kalan son toprak parçasını da alıp, millet mefhumunu çürüterek burayı bir şirkete döndürmektir.
Bu yüzden insan fıtratına yönelik çok büyük bir operasyon düzenleniyor. Bugün aylardır çocuk katliamı yapan cani bir devletin lideri ayakta alkışlanıyorsa, bu psikopatların neler yapabileceğini varın siz hesap edin.
Hesap edin diyorum çünkü bu konuda hala hesabımızı kitabımızı yapamayacak bir duruma doğru sürükleniyoruz.
”Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları atalım” diyor Erdoğan. Meselemiz tam olarak budur. Yıllardır bu köşeden ifade etmeye çalıştığımız gibi işe önce eğitimden başlanmalıdır.
Bu ülkenin çocukları Amerikan kültürüyle değil medeniyet şuuruyla yetiştirilmelidir. Bu konuda hala köklü bir değişiklik yapılmadı.
Medyası hamaset yapan yorumcularıyla dolu AK Partinin. Aklı başında hakikati dillendirebilecek donanımda doğru düzgün bir kadrosu yok.
Her ay ceplerine para koyduğu sivil toplum örgütleri, torpil işleriyle uğraşmaktan küreselcilerin başımıza ördüğü çorapları görmüyor bile.
Peki, böylesine dirençsiz, bilinçsiz, eğitimsiz, duyarsız, hissiz ve alakasız bir tavırla nasıl mücadele edeceğiz İsrail’le hiç düşündünüz mü?