İsrâ Sûresi'nden insanlığa oniki ödev- 2
30. Rabbin rızkı dilediğine bol bol verir de kısar da. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
Allahü Teâlâ, elimizdeki herşeyin asıl
sahibidir ve bunları O vermiştir. O, kiminin rızkını bollaştırır, kimininkini
de kısar. O hüküm ve hikmet sahibidir.
31. Fakirlik korkusuyla
çocuklarınızın canına kıymayın! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz.
Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
Beşinci ödev: Çocukların hayatını korumaktır. İslam
öncesindeki câhiliyet devrinde bazı insanlar geçim korkusuyla çocuklarını öldürüyorlardı.
Maalesef günümüzde bile bazı insanlar, doğrudan vaya dolaylı olarak çocuklarını
öldürmektedirler.
32. Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o
hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.
Altıncı ödev: Zinadan, fuhuştan kaçınmaktır. “Yaklaşmayın”
emri; zinaya götürme tehlikesi bulunan tutum ve davranışlardan da uzak durmayı
ifade eder. Çünkü zina, insanın temiz fıtratına ve akl-ı selime aykırı çok kötü
bir iştir.
33. Haklı bir sebep olmadıkça
Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bir kimse haksızlıkla öldürülürse
velisine yetki verdik; ancak o da öldürme hususunda sınırı aşmasın; çünkü o,
yeterince yardıma mazhar olmuştur.
Yedinci
ödev: Adam öldürmemektir.
Kaatile ölüm cezası uygulanması halinde velinin öldürmede aşırılığa gitmemesi istenmektedir.
Buradaki aşırılık, iki şekilde açıklanmaktadır: a) Sadece ölüm cezası
uygulanmalı; işkence
etmemeli ve organları kesilmemeli. b) Kaatilden başkasına
zarar verilmemelidir.
34. Rüşdüne erinceye kadar yetimin
malına, onun yararına olmadıkça el sürmeyin. Ahde vefa gösterin; çünkü ahid
sorumluluk doğurur.
Sekizinci ödev: Yetim malı yememektir.
Dokuzuncu ödev: Verilen sözü tutmak yani ahde vefa
göstermektir.
35. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün
ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de sonucu daha güzeldir.
Onuncu ödev: Ölçüyü ve tartıyı tam yapmaktır. Ölçü
ve tartıyı tam yapmanın iyi olması; bunu yapanın gerek Allahü Teâlâ, gerekse
insanlar katında sevilmesidir. Âkıbetinin güzel olması ise, dünyada kendisine
yarar sağlaması, âhirette de sevap kazandırmasıdır.
36. Hakkında bilgin olmayan şeyin
ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
Onbirinci ödev: Kişinin bilmediği bir şeyin peşine
düşmemesi, bilgisiz hüküm vermemesidir. Bu âyet-i kerime ile insanın bilmediği
bir konuda konuşması, hüküm vermesi, bilmediği tanımadığı kişiler hakkında
ileri geri konuşması, daha özel olarak yalancı şahitlik yapması, iftira atması,
kısaca bilgi sahibi olmadan tahmine göre herhangi biri için maddî veya mânevî
zarara yol açacak şekilde konuşması ve hareket etmesi yasaklanmaktadır.
37. Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!
Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.
Onikinci ödev: Büyüklük taslamaktan sakınmaktır. Büyüklük
taslamak kibirdir. Kibirlenmeyi kınayan çok sayıdaki âyet-i kerime, bunun zıddı
olan tevazuun ahlâkî bir görev olduğunu
gösterir. Zira büyüklük Allahü Teâlâya mahsustur. Şu halde insanın
kendinde büyüklük görmesi her şeyden önce Allah’a karşı edepsizliktir. Bunun
için pek çok âyet-i kerimede büyüklük taslayanlar ağır biçimde zemmedilmiş,
şeytanın lanetlenmesinin asıl sebebinin de kibre kapılarak baş kaldırması
olduğu bildirilmiştir.
İnsanın tevazu sahibi olabilmesi için düşünmesi
lazımdır: İnsan, önce birşey yapamayan âciz bir bebek oldu. Şimdi de, her an
hasta olmak ve ölmek korkusu içindedir. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak
olacaktır. Hayvanlara, böceklere gıda olacaktır. Sonra diriltilip kıyamet
sıkıntılarını çekecektir. Bunu düşünen bir insan tekebbür etmez, tevazu
gösterir. Gerçekten başkaları tarafından dünyaya getirilen, başkaları
tarafından eğitilen ve nihayet hayatının kuralları, başkalarınca belirlenen bir kişiye kibir yakışmaz; sadece
ve sadece tevazu yakışır. Ne zaman dünyaya geleceği ve ne zaman dünyadan
çıkacağı kendi elinde olmayan âciz bir insan, tevazu göstermeyecek de kim
gösterecek?
38. Bütün
bunların kötülüğü, Rabbinin katında istenmeyen şeyler olmasıdır.
39. İşte bunlar, Rabbinin sana
vahyettiği hikmetlerdir. Allah’tan başka tanrı tanıma; sonra kınanmış ve
kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.” (İsrâ 22-39)