İsrâ Sûresi'nden insanlığa oniki ödev- 1
Yüce
Kitabımız Kuran-ı keriminİsrâ sûre-i celilesinin 22. âyet-i
kerimesinden 39. âyet-i kerimesine kadarki bölümünde Fahr-i kâinat Efendimiz
aleyhisselamın mübarek şahsında bütün insanlığa hitap edilerek başlıca dinî ve
ahlâkî ödevler sıralanmaktadır, şöyle ki:
22. “Allah’tan
başka ilah tanıma; sonra kınanmış ve yalnızlığa terkedilmiş olarak kalırsın.”
Birinci
ödev: Allahü Teâlânın
varlığını ve birliğini tanımak, yani bir olan Allahü Teâlâya inanmaktır. Maazallah,
bu tevhid inancından sapmak, insan için en büyük kayıp ve en büyük ceza
sebebidir. Çünkü münkir ve müşrikler; Rabbimiz tarafından kınanmış, rızâ-i
bârisinden ve buna bağlı olarak
âhiretteki lütuflarından mahrum kalmış oldukları gibi İlahî gazab ve azaba da
müstahak olmuşlardır.
23. “Rabbin,
sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti.
Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları
azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.”
İkinci ödev: Ana babaya iyilik etmektir.
Bu âyet-i kerimede birinci ödeve bağlı olarak Allah’ın yalnız kendisine ibadet
edilmesini istediği ifade edildikten hemen sonra ana babaya iyilik konusuna
geçilmektedir. Burada dikkat edilirse; yalnız Allahü Teâlâya kulluk etmek ile ana
babaya iyilik yan yana zikredilmiş, böylece bu ödevin ehemmiyeti vurgulanmıştır.
24. “Onlara
merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte
beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi Sen de onlara merhamet göster,’
diyerek dua et.”
Fahreddin-i
Râzî hazretleri, Allahü Teâlâya kulluk etmek ile ana babaya iyilik etmek vecîbelerinin
yan yana zikredilmesinin sebeplerini şöyle özetler: a) İnsanın maddî ve
manevî gelişimi için en değerli katkı; Allah’ın nimetlerinden sonra ana babanın
fedakârlığıdır. b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek
sebebi Allahü Teâlâ, zahirî ve hukukî sebebi ise, ana babadır. c) Allahü
Teâlâ nimetlerini karşılıksız verdiği gibi ana baba da çocuklarının
ihtiyaçlarını hiçbir karşılık beklemeden yerine getirir. d) Allahü Teâlâ,
kuluna günahkâr olsa bile nimet verdiği gibi ana baba da âsi bile olsa çocuklarına
desteklerini sürdürür. e) Allahü Teâlâ, kullarının iyiliklerinden memnun
olup karşılığını fazlasıyla verdiği gibi ana baba da çocuklarının imkânlarını
daha çok geliştirmelerine yardım ederler.
25. “Kalplerinizdekini
en iyi bilen Rabbinizdir. Eğer iyi olursanız bilesiniz ki Allah kendisine
yönelenleri bağışlayıcıdır.”
Kuşkusuz
ibadet ve itaat her şeyden önce bir niyet ve kalb işidir. İbadet ve itaat,
insanın içindeki inanç, istek, sevgi ve bağlılıktan kaynaklanırsa bir değer
taşır. Âyet-i kerimede “Rabbiniz kalplerinizdekini en iyi bilendir,”
ifadesiyle bu hususa işaret buyrulmuştur. Öyle ise, insan öncelikle ruhen
“sâlih” olmalı, yani ruhunda güzel duygular, iyi niyetler geliştirmeli ve iç
dünyasını düzeltmelidir. O zaman Allahü Teâlâ, bu şekilde iç dünyasındaki
yanlışları silip atanlara, af ve mağfiretiyle muamele edecektir inşaallah.
26. “Akrabaya,
yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma!”
27. “Çünkü
savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da Rabbine karşı çok nankördür.”
Üçüncü
ödev: Akrabaya ve
muhtaçlara iyilik etmek, hayır yapmaktır. Âyet-i kerimedeki “hakkını ver”
ifadesi, hem nafakayı, hem zekâtı, hem de nâfile cinsinden hayırları
kapsamaktadır.
28. “Eğer
sen kendin dahi Rabbinden umduğun bir lutfu beklemek durumunda (ihtiyaç
içinde) olduğun için onlara ilgi gösteremiyorsan, hiç değilse kendilerine
rahatlatıcı bir söz söyle!”
29. “Eli
sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine
hayıflanacak duruma düşersin!”
Dördüncü
ödev: Hem cimrilikten
hem de israftan sakınmaktır. Cimrilik de savurganlık da aşırılıktır ve ikisi de
haramdır. Savurganlık ifrat, cimrilik tefrittir. İfrat, dinin uygun gördüğü
ölçünün ilerisinde veya uygun bulmadığı yollarda harcamayı; tefrit de gerekli
yerlere gerektiği ölçüde harcamaktan kaçınmayı ifade eder. Makkbul olan şey, kisinin
ortası olan cömertliktir.
(Devamı
haftaya…)