Isparta
Bütün şehirlerimiz güzeldir. Bazıları ise yüreklerde yer tutar, gönüllerde taht kurar. Isparta o illerdendir. Kırmızı kitap okumak ve kırmızı su (çay) içmek için gittiğimiz medresede adı en çok geçen şehirdi Isparta. Bu şehrin “Isparta Kahramanları”ndan bahsediliyordu. Kimdi bu yiğitler, neciydi? Çocukluk hülyama yerleşen bir il oldu o zamandan beri. Yarım asırdır sevdiğim vilayet. Hele senede bir düzenlenen Urfa, Van ve Elazığ Mevlidlerine otobüs ve minibüslerle giderken yolda okuduğumuz “Barla İlahisi”ni mümkünü yok unutamam: “Tepelice Çam’a çıktım/Gelincik Dağı’na baktım/Mümkün olsa kalacaktım./Bir ömür boyu Barla’da”
Barla’nın önemini ve misyonunu daha sonra
anlayacaktım. Üstad Said Nursi bu topraklara sürgün edilmişti. O, hayalinde
yaşattığı ve İslam âleminin en büyük ilim merkezi olan Mısır’daki meşhur Ezher
Üniversitesi’nin benzerini Türkiye’de kurmak istiyordu. Adı da
“Medresetü’z-Zehra” olacaktı. Teşebbüse geçmiş ancak harp yüzünden buna
muvaffak olamamıştı. Doğu’da 1925 yılında meydana gelen isyanda Devleti’nin
yanında yer alan Bediüzzaman, buna rağmen “nüfuzu var” denilerek 1925 yılında
önce Burdur’a, oradan Isparta’ya, ardından Barla’ya sürülür. Kahırdan lütuf
doğar. Isparta’nın o zaman köy olan tenha beldesi Barla’da Risale-i Nurları
neşretmeye başlar. Hayalindeki medrese, bu eserlerin günışığına çıkmasıyla
gerçekleşir, etrafındaki talihli talebeleri çoğalır. Medresenin ismi değişmiş onun
ifadesiyle “Gül/Nur Fabrikası”na dönüşmüştür.
Isparta kutlu şehir. Bayrak şairimiz Arif Nihat
Asya’nın “Isparta’nın erenleri/Gül suyuyla abdest alır” dediği aziz şehir.
Güller diyarının cesur insanları Bediüzzaman’a ve eserlerine sahip çıkar. İlk
telifler Barla’dadır artık. Sadece Sav köyünde “1000 kalem” risale yazar. Erkeği
kadınıyla, kızı kızanıyla bütün halk hizmete koşar, üstadı yalnız bırakmaz.
Şarkın yalçın kayalıklarında, Bitlis’in Nurs köyünde doğan Nursi, Nur
risalelerini Isparta’da telif ederken talebeleri de bu kitapları Anadolu’ya yayar.
Üstad, iman ve Kur’an hizmetine sahip çıkan bu memlekete kalben bağlanır; hisleri
şöyledir: “Isparta taşıyla, toprağıyla benim nazarımda mübarektir. Isparta,
taşı da, toprağı da bana ve belki Anadolu’ya mübarek olmuş. İnşallah hem Anadolu’ya
hem âlem-i İslâm’a neşrettikleri Nur tohumları birer rahmete mazhar olur,
sümbül verir. Hem gıda, hem ziya, hem deva olup manevi gala ve veba ve zulmü ve
zulmeti dağıtır.”
Benden sonra gurbete çıkan ve askerlik yaptığı
Isparta’ya yerleşen öğretmen kardeşim Memduh, bu şehirle olan irtibatımızı
kuvvetlendirdi. Rahmetli babamla birlikte ailece 90’lı yıllarda gitmiştik. Memduh,
bizi arabasıyla Isparta, Barla, Sav ve İslamköy’de gezdirmişti. Geçen yıl eylül
ayında nasip oldu yine Isparta’ya gittik. Şehrin merkezdeki mezarlıkta Nur talebelerinin
kabirlerini ziyaret ettik. Dolaşırken kendisiyle tanıştığım muhterem muallimenin
mezarına rastladım. Bu aşina isim, Sâmiha Ayverdi’nin talebesi, yazar Nazik
Erik’ti. Kabristandakilerin ruhlarına Fatihalarımızı okuyup döndük.
Isparta’da ikamet eden bir büyüğümüzü arıyordum.
Kardeşime sorunca “Tanışıyoruz, Himmet Koçoğlu abiye gidebiliriz.” dedi.
Sevincimi anlatamam. Bediüzzaman’ın müze evinden telefonla kendisini aradı, müsaitti.
Eve varınca Himmet abi bizi kapıda karşıladı. İçerde otururken hazırladığı
kitapları sordum, getiriverdi. Isparta
Kahramanları isimli iki ciltlik muazzam bir eser. Lütfedip imzaladı. Sohbetten
sonra vedalaştık, gönlüm o evde, o kahramanda kaldı.
İstanbul’a dönüş yolundayken kaleme aldığı eserleri
okudum. Isparta Kahramanları’nın
birinci cildinde “Isparta, Burdur ve Karye-i İrfan Nur Talebeleri”
anlatılıyordu. Şu isimler sadece bir kısmı: Hüsrev Altınbaşak, Refet Barutçu,
Mustafa Gül, Hafız Ali, Abdullah Çavuş, Tahiri Mutlu, Şamlı Hafız Tevfik Göksu,
Sıddık Süleyman Kervancı, Hulusi Yahyagil, Tahsin Tola, Ali İhsan Tola, Binbaşı
Asım Bey. “Barla Birinci Medrese-i Nuriye Talebeleri” ve diğerleri.
Himmet Koçoğlu, biyografileri teferruatlı ve hatıralar
eşliğinde anlatıyor ama bir hizmeti de, bu mübarek zatların kabirlerine sahip
çıkması ve restore ettirmesi. Andığı isimlerden ikisi Bayram Yüksel ve Ali
Uçar. Yıllar önce trafik kazasında rahmete kavuşan iki mücahid. İkinci ciltte “Kastamonu,
Denizli, Aydın, Milas, Konya ve Emirdağ Nur Talebeleri” var: Mehmet Feyzi
Pamukçu, Abdullah Yeğin, Ahmed Nazif Çelebi, İbrahim Fakazlı, Hüsnü Bayram,
Mustafa Sungur, Zübeyir Gündüzalp, Çalışkanlar vd. Hasan Feyzi Yüreğil’in
şiirleri yürek yakıcı: “Meylimiz yok yalancı bir dünyaya,/Son verdik biz
bid’alara, riyaya,/Kapılmayız öyle kuru hülyaya,/Ey bir hakikat-ı rahmet-i âlem
Risale-i Nur” Şairin mısraları muhteşem: “Haber aldım ki yarın yâd olacakmış
bize yâr;/Ne büyük yâre ki kimler buna derman olacak?” Tola Yayınları’ndan
çıkan Isparta Kahramanları ve Risale-i Nur Menzilleri Rehberi ile birlikte Bediüzaman’ın Barla Lâhikası da muhakkak okunmalıdır.