İsmini taşımak veya taşıyamamak
İnsan ismini taşıyabilir. İsmi sevilerek konmuştur. Cismine,
ruhuna duyulan sevgiden. Bir umut ifadesi, bir temennidir aynı zamanda. Yepyeni
insan büyüdükçe, eskidikçe o ismin anlamını yaşatacaktır kendi hayatı,
hareketi, emeğiyle… İsim anlamlılığın, amaçlılığın da bir ifadesidir o halde.
Kendisinden önce ve yanı sıra gelen, hayatına eşlik ediyor
olan yakınları, minik ardıllarına koca bir ufuk çizmek istemiş olabilirler. O
da sever sonradan. Benimser. Evvelden sevme imkânı olmayışından büyük ihtimal.
Elden ne gelir… İşte kaderini beğenip-beğenmeme (rıza gösterme işi) ilkin ismi
üzerinden deneyimlenir.
İnsanın var oluş aşamasında katkısı olan vesileler ekibinin
o kadar hakkı olsun artık. Anne- baba olmak bırakalım böyle bir hakkı, böyle
bir yetkiyi de veriyor vermesine de çoğunlukla dedeler ve nineler bu hakkı
onların ellerinden alabiliyor. Diğer toplumlarda nasıl gerçekleştiği bir yana
bizim toplumumuzda yakın zamana kadar özellikle babanın ebeveyni isim hak ve
yetkisini kendilerinde bulurlardı öyle ya…
İnsanın kendisi için en önemli varlık ifadesi olan ismini
kendisinin seçemiyor oluşu, güce giden bir konu gibi duruyor. Fakat ne kökleri,
ne dalları, tohumdan çiçeğe yürürken bir ağaca tanıklık etmemiş, üstelik
kendisi de henüz olmayan, var olduğunda da senelerce varlık bilincine ermeyen
bir meyvenin kendini tanımlaması zaten imkansız.
İsmimiz bizi bir yerlere, anlamına taşıyabilir. Ama nasıl?
Etkileniriz. Hele hikayesi varsa. Mesela defalarca sorduğumda sülalade çok
sevilen bir Ayşe haladan bahsediliyor. Söz konusu hala sağlam kişiliği ile
herkesi etkilemişe benziyor. Herkesin sevgisini, saygısını kazanmış görünüyor.
Ayrıca Aişe’nin kim olduğunu bilmeyen mi var?! Olsa olsa bilmezden gelen
vardır. Büyük isim. İnsandan büyük emek istiyor. Liyakatin zor elde edileceği
bir yüksek mananın baskısı altına alıyor. Çoğu güzel isim böyle bir etki
altında insanları sessiz bir yarışa sokuyor. Eğer bir uyum yakalanırsa insan
ismine layık olmaya, ismi altında daha önceden yaşamış büyük karakterlere
benzemeye çalışıyor. Gücü ne kadarına yeterse…
Bir isim altında evvelce yaşamış yüksek bir kişilik o isim
için ölçü oluyor. O ismin başka bir anlamı varsa bile o anlamı en iyi yaşatmış
biri olarak o ismin anlamını oluşturuyor.
İnsan ismine
sığabilir. Sığınabilir. İsmi ona yetebilir. O ismiyle yetinebilir. Veya isminin
içini dolduramayabilir. Doldurmak için çaba harcamayabilir.
İsmini taşıyamaz. Yani taşımak istemez. İsminden yayılan
anlamı kişiliğinde yansıtmaz. Tam zıddı bir anlamda yaşayabilir. O esnada o
insanın yaşamından yayılan anlamın karşılığındaki kelime ne ise o kelime o kişinin ismidir. Nüfusta yazılan,
önceden konulan değildir. Bu olumlu ya da olumsuz şekillerde gerçekleşebilir.
İnsan isminden taşabilir. İsmine sığamayabilir. İsmi ona dar
gelebilir ve o ismin içinde hayatını oynayamayabilir. Hepsi mümkün.
İşte bu yüzden isimden ayrı konulan pek çok ek-yan isimler
vardır. Göbek adı, lakap, müstear, mahlas, rumuz, kullanıcı adı, nickname
vesairelerle varlığını farklı kelimeler altında ifade edebilir.
Bunlara da gelecek Salı değinelim.
İsmimize taşınıp yerleşmek, ismimizi taşımak veya ismimizden
taşmak…
Hepsi biz insanlar için…