İsmet Özel'in şiiri
Ne vakittir yüzünü unutturan yazıları, güncel hayata yönelik spekülatif
sözleri, dünya görüşü dalgalanmalarına bağlı söylem koordinasyonundaki radikal
aks değişimleri ve bir bütün olarak entelektüel kimliği bir tarafa bırakılırsa
İsmet Özel şiiri 20. yüzyıl Türk şiirinin önemli köşe taşlarından birini
oluşturmaktadır. Bu, kendisinden önceki sosyal dönüşümlerde Türk edebiyatına
özgü hareketlerin, topluluk ve eğilimlerin yaptığı söyleme özgü yenilikler getirmenin
büsbütün dışında, şiir ontolojisinin omurgasına güçlü bir darbe indirip yeni
bir ontolojik zemin tesis edip şiire özgü yeni bir eko yaratmasından
kaynaklanmaktadır ki İsmet Özel’i, en azından kendisinden öncekilerden ayıran
keskin çizginin ortaya çıktığı yer tam da burasıdır. İsmet Özel şiiri,
1960’lara kadar ne adına ve neyi gerçekleştirme ülküsüyle ortaya çıkmış; neyi,
nasıl yapmış/yapma uğraşı gütmüş olursa olsun ortaya çıkan hemen bütün şiir
öznelerinden farklı, kendiyle başlayan ve en azından şimdilik kendiyle bitmiş
gibi görünen “asal bir şiirdir.” İşte bütün bunlardan dolayıdır ki Özel’e, Özel
şiirine yönelik devasa bir yayın literatürü ortaya çıkmıştır. Lisans, yüksek
lisans, doktora ve doktora sonrası makale, tez ve kitap çalışmalarının dışında
akademik dil ve mantığa uzak, bazen amatör bazen profesyonel sanat ruhuyla
yazılmış onlarca yazı, kitap ve kitap bölümü zaten kendi başına İsmet Özel
şiirinin en azından olgusal ve algı düzeyindeki etkilerinin periferisini
oluşturmaktadır. Şimdi, bu çalışmalara bir yenisi eklendi: Kemal Şamlıoğlu’nun Asallaşan Şiir: Makine ve İnsan-İsmet Özel
adlı kitabı geçen hafta okuyucusuyla buluştu. Yolu açık, okuyucusu nitelikli ve
bol, Türk edebiyatına da edebiyat biliminin bizatihi kendisine de hayırlı
olsun.
Şamlıoğlu, çok değil daha üç beş ay kadar önce Tanzimat Retoriği’nin Problemleri adlı bir kitap yayınlamış ve
orada Tanzimat düşüncesi ve edebiyatına yönelik oldukça radikal, ezber bozan ve
yerleşik kanaatleri sarsan bir yaklaşım sergilemişti. Öyle görünüyor ki İsmet
Özel şiirini bugüne kadar layıkıyla dokunulmamış bir nazardan ele alan bu eseri
de benzeri bir etki yapacak. Her iki metne bakıldığında da Şamlıoğlu’nun,
özellikle akademik camiada ihmal edilmiş görünen edebiyat-felsefe,
edebiyat-düşünce, edebiyat-sosyoloji, edebiyat-ideoloji gibi disiplinler arası
alanlara ciddi lojistikler taşıma hevesi hemen fark ediliyor. İstikbalde çok
daha güçleneceği tahmin edilen disiplinler arası mantık metodolojisi elbette
kendini taazzuv ettirirken birtakım pratiklere başvuracaktır ve kanaatim odur
ki özellikle şiir ile modernite, mekanizasyon, ideoloji arasındaki geçiş
teorilerinde Şamlıoğlu’nun bu eseri de dikkate alınacaktır.
Kitap; Şair ve Söz ile İsmet Özel’in Çağı adlı altbölümlerden
oluşan Giriş dışında iki ana bölümden
oluşmaktadır: Birinci Bölümde İsmet Özel’in şiir malzemesini devşirdiği tematik
arkaplan; ikinci bölümde İsmet Özel şiirinin epistemolojik çözümlemesi yer
almaktadır. Yazar böylece giriş bölümünde, Antik Yunan’dan, hatta Çin ve Hint
coğrafyasını alt belleğine alan Eski Mısır’dan başlayarak gerek felsefecilerin
gerekse edebiyatçıların gözüyle şair ile söz arasındaki ilişkiyi
temellendirmiş, sözün şairce sunumunun teorisini kurmuş, ardından da İsmet
Özel’e öncesi, esnası ve sonrasının
içinde bulunduğu bir koordinat belirleme amacına müstenit bir Türk şiiri
topografyası oluşturmuştur.
Tematik arka planın temellendirildiği ikinci bölümde İsmet Özel şiirini
asallaştıran, onu Türk şiirinin merkezine yerleştirerek bir kült şiire
dönüştüren ögeler açımlanmıştır. Bu bölümde Özel şiirinin örnekleri üzerinden
onun şiirinin nasıl asal bir şiire dönüştüğü; bu asallıkta yerli ve yabancı
hangi kaynakların, süreçlerin ve figürlerin payının bulunduğu ve yine ona özgü
ego-etno santrik benin hangi malzemelerden mozaikleştirildiği ayrıntılarıyla
irdelenmiş; üsluba yansıyan ve soğuk savaş dönemine özgü öfke-şiirsel terör
dilinin sentaksına yakından bakılmış; bütün bunların süzüp kristal bir şiir
diline evrilttiği yargı-dışılık paradigamasına ışık tutulmuştur.
Toplumsal ve epistemolojik çözümlemenin yer aldığı ikinci bölümde ise
Özel şiirinde sıkça geçen baba imgesi, çocuk bilinçaltısı üzerinden
belirginleştirilmeye çalışılmıştır. Bu bölümü zenginleştiren ve kuvvetlendiren
diğer alt bölümlerde ise İsmet Özel şiirine dışarıdan bakan toplum, isyan ve
iktidar olgusunun epistemolojik temelleri, şizofren kapitalizm karşısında asal
şiir, başkaldırı, ideolojik kırılma ve anarşizm olguları ele alınmıştır.
Yazar, bütün bu müzakereleri sonuç bölümünde formülleştirmiş ve makine karşısındaki insanın isyanını, varoluş mücadelesi ile ondan arta kalan öfkeyi teorileştirmiştir. Bu teori; güneş ışığını tek bir noktada toplayan merceğin yarattığı enerjinin ateşe dönüşmesinde olduğu gibi sonuç bölümünün son paragrafında şu ifadelerde yankı bulur: “Eğer şiir sanatının çerçeve olgularla tanımlanacak bir varyasyonu varsa İsmet Özel, bir şair olarak bu poetik tanımlamaların çoğuna zorlukla yerleşir. Çünkü tamamen mizacının bir ürünü olduğunu düşündüğümüz Özel şiiri, bir anti-poetika şiiridir. Lirizme ilişkin ana yüklenici değer dizgesinin altüst olduğu bu şiir, öyle tahmin ediyoruz ki sadece benzerliğini ve izlerini imge üzerinden takip edebilmemize rağmen onu dahi silmeye çalışarak kendini üreten bir şiirdir. İsmet Özel şiiri, bir yıkım retoriğinin şiiridir.” Teorik olarak yıkmak kötüdür elbette ama İsmet Özel şiirinde olduğu gibi kötüyü yıkmak ise sonuna kadar iyi, hatta iyilerin en iyisi…