Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Haziran 2024

İsmet Özel seksen yaşında

Böyle bir serlevha ile yazının zihni arka planındaki bazı bileşenlerini öncelikle paylaşmalıyım. Birincisi, bu “seksen yaşında” ifadesi İsmet Özel’in Sadun Arel ile ilgili yazısında geçmektedir. İkincisi, İsmet Özel’in “Türklük” üzerinden kurmaya çalıştığı felsefe. Üçüncüsü ve aslında daha önemlisi, İsmet Özel’in fikri takibi.

Öncelikle 1980’lerden bu yana fikirlerini takip eden birisi olarak İsmet Özel’in bir filozof olduğunu söylemeliyim. Kendisi felsefede bir sistem kurmadı. Ancak meselelere yaklaşımı ve içeriklendirme açısından konuşacak olursak, bir filozof olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Şair olmasının da verdiği kuvvetle retoriği çok güçlü ve bu sebeple fikri takibi yapılması gerekiyor.

Çoğu zaman karmaşık, muğlak olarak değerlendirilen İsmet Özel’in “Türk”e dair söyledikleri de anlaşılmak bakımından bundan nasibini almıştır. Bunu her bir açıklama denemesi başka bir muğlaklığı beraberinde getiriyor ise de, İsmet Özel’in öncül cümleleriyle meselenin bir daha altını çizelim.

1-Türk, kafirle mücadeleyi göze alana denir. Dolayısıyla Türk’ün kafiri olmaz.

2-Allah Türk milletini özel olarak bu mücadele için seçmiştir.

3-Türkler böyle bir tarihi misyonla görevlidirler.

Burada farklı boyutlarda itiraza konu olan noktalar ise şu şekildedir. Türklük niçin etnik bir unsurun dışında tanımlanmaktadır? İkincisi, Allah’ın Türkleri seçmesi, seçilmiş bir millet fikrini mi ifade etmektedir ve ne kadar doğrudur?

Aslında İsmet Özel’in bu yaklaşımı “tarihi bir misyon” açısından düşünüldüğünde oldukça anlamlıdır. Özel “Türk” kavramına ontolojik bir bağlamda yaklaşmamaktadır. O, tarihsel süreçte Batı’da Türklük ile Müslümanlık arasındaki özdeşleşmeden itibaren meseleyi ele almakta; dolayısıyla tarihsel bir gerçekliği öne çıkararak bugün ve geleceğe projeksiyon geliştirmektedir.

Dolayısıyla Özel açısından Türklerin Allah tarafından seçilmiş olması, üçüncü maddede de belirtildiği üzere tarihi bir misyondur. Dünya ölçeğinde birçok müslümanın “Türk”lükten böyle bir beklentisi bulunmaktadır. Ancak bunun tarihin bu anında böyle bir misyona tekabül ettiği belirtilmektedir.

Almanlarda Hegel felsefesinin önemli bir kavşak noktasında durduğunu ve Alman tarihinin farklı zamanlarında farklı formlarda gerçeklik kazandığını görmekteyiz. Tanrı’yı Almanlarda tecessüm ettiren Hegel, bunu tarihi şartlarla ve usun gelişimi ile direkt ilintili görmektedir. Burada da Almanlara tarihin bu anından itibaren yüklenen bir misyon söz konusudur. Buna bir de Fransızların hakikati tabiatta aramalarına karşılık Almanların “tarih”i öne çıkarmalarını da ekleyelim. Elbette İsmet Özel’i Hegel ile özdeşleştirmiyorum.

Üçüncü esas mesele ise, İsmet Özel 1960’lardan itibaren Türkiye’nin düşünce hayatının içinde etkin isimlerden birisidir. Onun meselesi kendi ifadesiyle müslüman olduktan sonra bir mücadeleyi yürütmektir. Bu bağlamda yazıları dağınık gibi görünse de, Türkiye’nin siyasi ve düşünsel serüveni ile birlikte okunduğunda anlamlıdır.

Bu çerçevede İsmet Özel’in maalesef düşünce açısından ardılları oluşmamıştır. Ardıllardan kastettiğimiz ise, İsmet Özel’in düşünce çerçevesi, yöntemi, sonraki nesle bıraktığı düşünsel bakıyeler ve bunların fikri takibinin yapılabilmesi. Dolayısıyla İstiklal Marşı Derneği başta olmak üzere, böyle bir platformun sistematik olarak oluşturulması elzem görünmektedir.

Özellikle dünyanın ciddi krizlerden geçtiği böyle bir zaman diliminde, İsmet Özel’in fikirlerinin bize nasıl bir menfez açabileceği ve krizleri aşma imkanı üzerinde ciddi olarak tartışmalar yapılmalıdır. İsmet Özel’in bu anlamda nisyana terkedilmesi birikimlere yazık etmek demektir.