Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
2965.25
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Ağustos 2014

İSLAM'IN YIPRATILAN İTİBARI

MÜZAKERE

Okurlarım bilirler; yazılarımda nadiren ayet metinleri kullanırım. Belki bazıları bunu olumsuz bir durum olarak algılayabilirler. Ancak gerek AK Parti ile cemaat arasındaki gerilim ve çatışma sürecinde olsun, gerekse bu zamana kadar cemaatlerin kendi argümanlarını ortaya koyma üslubunda olsun, ayet ve hadis zikretmek; daha doğrusu mevcut durumu bu tür referanslarla onaylamaya ve meşrulaştırmaya çalışmak bana çok itici geliyor.

Gazeteleri, yazarlarını takip ediyorsunuz; ayetler, hadisler nefes almaksızın arka arkaya zikrediliyor. Ama temel hedef karşıdaki hedefi vurmak, onu gayr-ı meşru ilan etmek ve daha da ötede kendini merkeze yerleştirmek. Kutsal metinlerin kendi bağlamlarından koparılarak, siyasetle bu kuşatılmışlığı aslında hayat için önemli olan bu referansların manipülasyonunu da beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda hemen somut birkaç konuya değineyim. Her gün sabahleyin Türkiye'nin ulusal gazetelerini takip ediyorum. Bu gazetelerden bir kısmı Gülen hareketine ait. Geçenlerde yine bir baktım yazarın birisi (isim vermeyeceğim) münafıklarla ilgili ayetleri arka arkaya sıralıyor; ancak yazıda bu ayetlerin göndermeleri hep iktidara doğru. Bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Bu durum farklı yazarlarda farklı dozlarda mevcut. Aynı durum, iktidar gazetelerindeki bazı yazarlar için de geçerli. Haliyle zikredilen ayetler de iktidarı doğrulayacak biçimde bir bağlama otur(tul)uyorlar. Tüm bunlar tek taraflı bir bakış açısını, mutlak haklılığı vurgulayan; ama kendisini hesaba çekmeyen bir tek zaviyeden bakış üzerinde hareket ediyorlar.

İçinde bulunduğumuz konjonktür, belki ayetlere referansla konuşmayı belki daha bir yükselen bir değer haline getirmiştir. Özellikle 28 Şubat sürecinde, seküler dilin hakimiyeti ve iktidarı (gerçi şimdi bir başka zaviyeden seküler zihniyet bu mahallede kol geziyor ama) bu tür göndermelere pek prim vermiyordu. Ancak bundan sonraki süreçte iktidarda bu renkte bir parti hakim olduğu sürece, ayetlere göndermelerdeki manipülatif durumun daha da artacağını bekleyebiliriz.

Tarih boyunca din, bir şekilde iktidar mücadelesi ve klikler arası gerilimde belirleyici faktörlerden birisi olmuş; dinsel söylemin dili bu çatışma ve gerilimlerde taraflara techizat sağlayabilmiştir. Bugün de aynı hadise tekrarlanmaktadır. Dört Halife dönemi'nden bu günlere gelinceye kadar, kutsal metinlerin farklı siyasetlerce kuşatıldığı bu tür söylemleri hep hatırlayabiliyoruz.

Fakat benim açımdan esas problem şu: İslam, kabul edelim ya da etmeyelim müslümanlarda temsil edilmektedir. Müslümanların kendi siyasi, ekonomik, bireysel, klik menfaatleri ve çıkarları için ayetleri manipüle etmeleri ciddi bir vebaldir. Çünkü İslam'ın bir takım çıkarlar için manipüle edilmesi, müslümanlığa yabancı insanlara iyi ve olumlu mesajlar vermeyecektir. Peki bu arada İslam'ın aleyhine oluşabilecek imajların hesabını kim verecek? Bir müslüman olarak bir kişi bunun hesabını gerçekten Allah'a verebilir mi?

Kutsal metinler insan hayatının stratejilerini belirleme, ona olumlu davranışlar kazandırma ve örneklikler oluşturma bağlamında bir zemin çizerler. Ancak kutsal metinlerin siyasetle kuşatılmasına izin vermek, Kur'an'ı bu siyasetlerin bir manivelası haline getirmek şu içinde bulunduğumuz durumda ciddi bir handikap olarak ortaya çıkıyor.

u00c2yetler bizim kendimizi sorgulamamızı ve kendimize yeniden dönmemizi temin etmelidir. u00c2yetler sürekli dışarıya döndürerek bir tehdit unsuru haline getirmek, kendi kendimize bir tatmin unsuru sağlasa da, uzun vadede kaybettireceği muhakkaktır.

Prof. Dr. Mustafa TEKİN