İslam’ın Rusya’daki Ayak İzi: Sultan Galiyev
Yıllardır biliyorduk mazlum halkların savunucusu Sultan Galiyev’i ya da bildiğimizi sanıyorduk. Türkiye’de 90’lı yıllardan itibaren gündeme gelmeye başlayan hakkındaki çalışmalarına baktığımızda Galiyev, ya milliyetçi ya da komünist olarak karşımıza çıkıyordu ve günümüze kadar böyle biliyorduk.
Sebilürreşad dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan ile yine Sebilürreşad dergisi Yayın Koordinatörü Mehmet Poyraz’ın birlikte kaleme aldıkları “İslam’ın Rusya’daki Ayak İzi Sultan Galiyev” adlı kitap bugüne kadar bilinen bütün ezberleri bozdu.
Sebilürreşad yayınlarından çıkan kitapta ilk defa yayınlanan bilgi ve belgelerle Sultan Galiyev’e yeni bir ideolojik gömlek giydirmek yerine, giydiği gömleğin tarifi yapılıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Rusya’da baş gösteren rejim değişikliği, hepimizin de bildiği Bolşevik Devrim’in baş aktörlerinden olan Sultan Galiyev Müslüman Kızılordu’nun lideriydi. Kitapta yer alan bilgilere göre, bölgede Müslümanlar çoğunluktaydı ve yine Müslümanların desteği olmadan devrimin gerçekleşme ihtimali hayli düşüktü. İşte burada Sultan Galiyev ve arkadaşları geçici bir iş birliğine giriyorlar.İş birliğine her iki taraf da mecburdur. Devrim sonrası Müslümanlar dinî vecibelerini daha iyi yerine getirecekler ve bağımsız bir devlet kuracaklardır. Ruslar ise Çar’ın zulmünden bıkmıştır ve monarşi bitmelidir. Elbette Müslümanlara verilen vaatlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Devrim sonrası üst düzey Bolşevik Müslümanların hepsi çeşitli bahanelerle katledildi. Katliama maruz kalanlardan biri de Stalin’in yardımcılığına kadar yükselen Sultan Galiyev’dir. Katledilen bu Müslümanların çoğu “Türkçü” olarak suçlanıp yok edilirken, anlatmaya çalıştığımız kitapta yer alan bilgilere göre Sultan Galiyev “İslâm işbirlikçisi” olarak suçlanır. Zira Bolşevik kurallarına göre ırkçılık, milliyetçilik ve İslâmcılık yapmak vatan haini olmak için yeterli sebeptir. Galiyev’in İslamcılığı da kitapta şöyle anlatılıyor:
“Sultan Galiyev, bir sosyalist devrimin Doğu’da devamlı başarı kazanmasının, henüz tümüyle Müslüman kültür ve geleneklerine uyarak yaşayan bir topluma sosyalizmin ayak uydurabilmesi koşuluna bağlı olduğunu ileri sürüyor, bir başka deyimle bu sosyalizmin ilk aşamada İslâm’ı kollaması gerektiğine işaret ediyordu. Bu yüzden Sultan Galiyev’in rakipleri onu her zaman bir İslâmbirlikçi olmakla suçlayacaklar ve sosyalist dünya içinde İslâm dinini korumaya kalkışmaya suçlayacaklardı.” (s.348)
Türkiye’de Sultan Galiyev okumaları yaptığımızda hakkında ilk bahsedilme olarak 60’lı yılların ortaları gösterilmektedir. Yaklaşık yarım asırlık bir yanlışı ve bilgi kirliliğini “İslam’ın Rusya’daki Ayak İzi Sultan Galiyev” kitabıyla ortadan kaldıran yazarları bu çalışmalarından dolayı tebrik etmek gerekiyor. Yanlışa ve bilgi kirliliğinin ne olduğuna gelince kitapta yer alan o bölümleri sizlerle paylaşıyorum:
“Sebîlürreşad’ın Eylül 1949 tarihli nüshasında çıkan ‘Rusya’da Müslümanlık imha ediliyor’ başlıklı dosya yazısında döneme ışık tutulmaya çalışılır. Yazıdaki döneme ait bilgiler daha çok 1929 sonrası ve Galiyev’in yaşadığı süreç ile dine karşı yürütülen propagandalara dairdir. Moskova’nın Müslümanları nasıl aldattığı anlatılırken, Sultan Galiyev’in İslâmcı olması nedeniyle kurşuna dizildiği, yazıda yer bulur. Çarlığın son bulduğu 1917’ye kadar bölgede 23 milyon Müslüman’ın yaşadığı anlatılırken, Ekim sonrası Müslümanların yaşadığı acıların Batı’nın göz yummasıyla görmezden gelindiği, Rusya hakkındaki gerçeklerin de gizli kaldığı belirtilir.”(s.367)
“1929 da Taşkent’te büyük çapta “Vatan Hıyanet” mahkemeleri başlamıştır. 1922 de Milletler Komiserliği’nde Stalin ile sıkı bir iş birliğinin yapmış olan Tatar eşrafından Sultan Galiyef, Sovyetler Birliği’ndeki Türkler arasında “Pan İslâm” idealine dayanarak Sovyet idaresine karşı bir suikast hazırlamakla suçlandırılmış ve kurşuna dizilmiştir.”(s.370)
Fatih Bayhan ile Mehmet Poyraz’ın büyük emeklerle hazırladığı “İslâm’ın Rusya’daki Ayak İzi Sultan Galiyev” kitabını okumaya başladığınızda bölge tarihiyle ve o dönemki Türkiye – Rusya ilişkileriyle ilgili hayli ilginç bilgilere ve daha birçok önemli detaylara da sahip olacağınıza emin olabilirsiniz. Sebilürreşad dergisinin bir mektep gibi çalıştığını da ifade ederek, böylesi bir araştırmayı kitaplaştırdıkları için de ayrıca kutlamak lazım.