İslâm'ın kısa bir tarifi- 5
Yüce İslâm dini, Allahü Teâlânın insanlara gönderdiği ve en son Peygamber tarafından tebliğ edilen dindir. Bu husus Rabbimizin son kitabı Kuran-ı kerimde şu şekilde ifade buyurulmuştur:
“Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı kabul ettim.” (Mâide 3)
Bununla birlikte, önceki peygamberan-ı izam aleyhimüssalatü vesselamın tebliği ettikleri dinler de; İslâm olarak isimlendirilir. Dolayısıyla İslâm, hak dinin genel adıdır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i İmran 19)
“Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmran19)
Görüldüğü gibi; âyet-i kerimelerde İslâm, Allah katındaki hak dinin karşılığı olarak belirlenmiş ve ondan başka hiçbir dinin Allahü Teâlâ tarafından kabul edilmeyeceği vurgulanmıştır.
İslâm dininin birinci ve asıl kaynağı Allahü Teâlânın son kitabı Kuran-ı kerimdir. İkinci kaynağı ise, Allahü Teâlâ’nın son peygamberi Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemin sünnet-i seniyyesi yani; bütün mübarek söz, davranış ve takrirleri (onayları)dır.
Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamın tebliği ettiği yüce İslâm dini; belli bir topluluk, belli bir zaman ve belli bir coğrafya ile sınırlı olmadığı için âlem şümûl ve evrensel birdindir. İslâm dinini diğer dinlerden farklı kılan bazı hususlar şunlardır:
1) İslâm, Allahü Teâlâya iman hususunda Yahudi ve Hristiyanların sonradan düştükleri yanlışlık ve aşırılıkları düzeltmiş, Tanrı’nın beşerîleşmesini veya beşerin tanrılaşmasını reddetmiş; Allahü Teâlâ bütün noksan nitelemelerden münezzeh, bütün kemal sıfatlarıyla muttasif bir ve benzersiz olduğunu vurgulamıştır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Rabbiniz Allah işte O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyi yaratandır. Öyleyse yalnız O’na kulluk edin. Her şeyin dizginini elinde tutan, her işte kendisine güvenilip dayanılan O’dur.” (Enam 106)
2) Meleklerin Allah’ın oğulları ve kızları olduğu iddiasını ve beşerî şekillerdeki tasvirlerini reddederek Yahudi ve Hristiyanların düştükleri saplantıyı göstermiş ve Allahü Teâlânın yüceliğini en yüksek perdeden vurgulamıştır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Müşrikler, Rahmân’ın kulları olup herhangi bir cinsiyet taşımayan meleklerin dişi olduğunu iddia ediyorlar. Ne o, yoksa onlar meleklerin yaratılışına şâhit mi oldular? Elbette, hayır! Onların bu küstahça iddiaları yazılacak ve bunun hesabını kesinlikle vereceklerdir.” (Zuhruf 19)
3) Allahü Teâlâ tarafından Musa ve İsa aleyhimesselama verilmiş olan kutsal kitaplar bu dinlerin mensupları tarafından orijinal şekilleriyle korunamamıştır. Fakat Kuran-ı kerim hem vahyedildiği sırada yazıya geçirilmesi hem de ezberlenmek suretiyle muhafaza edilmesi yönüyle orijinal ve aslına uygun şekliyle günümüze kadar ulaşmış, Kıyamete kadar da bozulmayacaktır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Şüphesiz ki bu Kuran’ı biz indirdik; onu muhafaza edecek olan da elbette biziz.” (Hicr 9)
4) Yahudilik dünya hayatına, Hristiyanlık da dünyadan uzaklaşmaya daha çok ağırlık verirken İslâm her ikisi arasındaki dengeyi kurmuştur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Allah’ın sana verdiği serveti O’nun yolunda harcamak suretiyle âhiretini kazanmaya çalış. Dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsânda bulunduysa, sen de başkalarına öylece ihsânda bulun. Ülkede bozgunculuk çıkarmaya kalkışma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez!” (Kasas 77)
5) İslâm, diğer ilâhî dinlerde olan bazı ağır dinî sorumlulukları ortadan kaldırmış, insanın yaratılışına en uygun ve yaşanabilir kuralları sunmuştur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!” (Bakara 286)
(Devamı haftaya…)