İslâm'ın kısa bir tarifi- 1
“İslâm”, temel anlamı barış olan “silm” kökünden türetilmiş çok özel bir terimdir. Bu terim; dünya ve âhirette sulh ve selamete yani barış ve esenliğe kavuşmak gayesiyle Allahü Teâlâya teslim olmak ve O’nun yüce emrine kayıtsız ve şartsız olarak boyun eğmek, mânâsına gelir. Böyle bir akîde ve inanca sahip olan bahtiyar kişiye de “müslim” (müslüman) denir. Müslüman körü körüne değil, saf hakikati temsil ettiği için; kayıtsız ve şartsız olarak Allahü Teâlânın yüce emrine teslim oluyor. Çünkü bâtıl olan birşeye teslim olmak, kötüdür ve isyanın ta kendisidir.
İslâm
dini, Allahü Teâlânın; son peygamberi Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve
sellem vasıtasıyla bütün insanlığa gönderdiği en son ve en mükemmel dindir.
İslam, bütün semavî dinlerin ortak adıdır. İslâm, evvela ilk peygamber olan
babamız Âdem aleyhisselama gönderilmiştir. Zamanın ilerlemesiyle, insanoğlu İslâm
dininden saptıkça, Cenâb-ı Hak, onlara yeni peygamberler ve en son olarak da
Muhammed aleyhisselamı göndermiştir. İnsanlığın son dini, Hazret-i Muhammed’in
tebliğ ettiği İslâm dinidir.
Kuran-ı
kerimde İslâm kelimesi sekiz yerde geçmektedir. Birçok âyet-i kerimede de aynı
kökten fiil ve isimler yer almaktadır. İslâmın, fiil hâlinde geçtiği âyet-i
kerimelerde ifade ettiği bazı mânâlara şu örnekleri verebiliriz:
a) Allahü
Teâlâya yönelmek: “Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak
kendini Allah’a teslim ederse, Rabbinin katında onun mükâfatı vardır.
Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” (Bakara 112)
b) Allahü
Teâlâya teslim olmak: “Çünkü Rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurmuş; o da,
“Âlemlerin Rabbine teslim oldum,” demişti.” (Bakara 131)
c) Tevhid
inancına sahip olmak: “De ki: “Bana ilâhınız bir tek ilâhtır diye
vahyediliyor; siz hâlâ teslim olmayacak mısınız?” (Enbiya 108)
d) Allahü
Teâlâya teslimiyetin gereğini yapmak: “Azap size gelip çatmadan önce Rabbinize
yönelip O’na teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz.” (Zümer 54)
Kuran-ı
kerimde İslâm, Allahü Teâlâ indindeki biricik hak dinin karşılığı ve özel adı
olarak belirlenmiş, ondan başka hiçbir dinin kabul edilmeyeceği vurgulanmıştır.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Kim
İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse bilsin ki bu, kendisinden
asla kabul edilmeyecek ve o, âhirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i
İmran 85)
Ayrıca
Kuran-ı kerimde müslümanlara din olarak İslâm’ın uygun görülmesi, hidayete erme
yönünde Allahü Teâlânın yardımının en üst düzeyi olarak nitelendirilmiştir. Âyet-i
kerimede buyuruldu ki: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size
nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim...” (Maide 3)
Kuran-ı
kerimde İslam dini, bize bazı özel sıfatlarla tanıtılmıştır. Âyet-i kerimelerde
buyuruldu ki:
a) “Dînüllah”
(Allah’ın dini): “Onlar, Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa
göklerde olanlar da yerde olanlar da isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun
eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir.” (Al-i İmran 83)
b) “Dînü’l-hak”(hak din): “Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye Resulünü, doğru
yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur; müşrikler hoşlanmasalar da!” (Tevbe
33)
c) “Ed-dînü’l-hâlis”
(hâlis din): “Bilinmeli ki hâlis dindarlık yalnız Allah için olanıdır.
Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki “sadece bizi
Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri
konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra
saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez.” (Zümer 3)
d) “Dînü’l-kayyime”
(doğru din): “Halbuki onlara, Allah’a kulluk etmeleri, hanîfler olarak O’na
yürekten inanıp boyun eğmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri
emredilmişti. Doğru din de işte budur.” (Beyyine 5)
e) “Sırat-ı
müstakîm” (doğru yol): “İnsanlardan bir kısım sefihler, “Onları şimdiye
kadar yöneldikleri kıbleden vazgeçiren sebep nedir?” diyeceklerdir. De ki:
“Doğu da batı da Allah’ındır. O, dilediğini dosdoğru yola iletir.” (Bakara
142)
(Devamı
haftaya…)