Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Eylül 2019

İslami ilimler, insani ilimlerdir!

İslam, bütün insanlığa hitap eden fıtrat dinidir. İslam’ın insan tarafından nasıl tecrübe edildiği sorusu, insani ilimlerin temel sorusudur. Tefsir, hadis, kelam, fıkıh, felsefe ve tasavvuf şeklinde İslami ilimler olarak adlandırılan kategori, İslam’ın insan tecrübesindeki kavramsallaştırılmasını ifade etmektedir. İslami ilimlerin insani ilimler olduğu gerçeğini kavramak ve her insani ilimin aslında bir İslami ilim olduğunu farketmek, entelektüel ve ilmi ufuk açısından çok gereklidir.

İnsanlar, bazen mensup oldukları mezhep sınırları içinde din hakkında konuşmaktadırlar. Siyasal, fıkhi, teolojik, felsefi ve tasavvufi ekollerin sınırları içerisinde dine dair bir anlayışın ortaya konulması, öznel bir dini tecrübenin tezahürü olarak değerli olmasına rağmen, derinlikli ve nitelikli bir ilmi fikir ve tartışma üretmesi açısından ise çok sınırlı ve sığ kaldığını söyleyebiliriz. İslami ilimlerin tek bir mezhebin, ekolün veya tarikatın sınırlarının ötesinde insani tecrübenin kapsayıcılığı, genişliği ve çok boyutluluğu içinde anlaşılması gerekmektedir. İnsani tecrübeyle İslam’ın sahici bir ilişkisinn kurulması, İslami ve insani ilimlerin birlikte gelişimini sağlayacaktır.

İnsani ilimler olarak İslam’ın insan tecrübesi olarak araştırılması, incelenmesi ve çalışılması için, hakikte sahip olma şeklindeki tavırdan uzak durulmalıdır. İslami ve insani ilimleri çalışmak, hakikate sahip olduğunu ilan etmek değil, hakikat arayışı yolculuğuna çıkıldığını ortaya koymak demektir. Hakikat arayışına çıkan İslami ve insani ilimlerin öğrencileri, kendi doğrularını başkalarına dayatmak şeklinde bir cedelleşmenin içine girmezler.İnsan tecrübesi olarak İslam’ı ilim konusu haline getiren hakikat arayıcıları, insanı anlamaya, dinlemeye ve insandan öğrenmeye çalışırlar. İslami ve insani ilimler alanında yapılacak bir çalşma, ucu açık bir hakikat arayışıdır.

İslami ve insani ilimleri çalışmak, kişilerin kesin inançlarını sürekli olarak tekrar etmeleri, başkalarına kabul ettirmeye çalışmaları ve herkesten kendilerini onaylamalarını beklemek demek değildir. İslami ve insani ilimlerin öğrencisi olan kişi, her şeyden önce insan olduğunu unutmamalıdır. İnsan olarak hakikat arayışında olan bireylerin, düşüncelerinde ve değerlendirmelerinde hatalı olabilecekleri ihtimalinden hareketle görüşlerini sürekli olarak sorgulamaları ve düşüncelerini başka insanların eleştirilerine açması lazımdır. Kişilerin yanılgılarını sürekli olarak tekrar etmesi, ilmin, insanın ve İslam’ın kullanılması ve istismar edilmesi anlamına gelmektedir. İslami ilimler, İslam’ın ve insanın istismar edilmesini değil, insan ve İslam’ın birlikte anlaşılması için çaba sarf edilmesini gerekli kılmaktadır.

İnsanın dini tecrübesi öznel olduğundan, herkes için geçerli ve değişmez standart ve homojen bir dini tecrübe yoktur. İslami tecrübenin insani çoğulculuk bağlamında anlaşılması lazımdır. Tek bir kişinin veya grubun dini tecrübesini mutlaklaştırmak ve kesinleştirmek yerine, farklı dini tecrübeler ve anlayışlar olduğu gerçeğinin ihmal edilmemesi lazımdır.Din böyle diyor diyerek ilmi bir fikrin önü kesilmemelidir. İlimde, kişilerin dindarlıklarını nasıl yaşadıkları sorusuna insani realiteler bağlamında farklı cevapları keşfetmeye çalışmak esastır.

İslam’ın insan tarafından nasıl tecrübe edildiğini araştırmak için, her sözü mutlak kabul edilen otoritelere hiç ihtiyaç yoktur. İhtiyaç duyduğumuz şey akılla ve merakla İslam’ın insan tarafından nasıl tecrübe edildiğini keşfetmeye çalışan hakikat arayıcılarıdır. İslami ve insani ilimler alanında bir türlü istenilen gelişmeyi gerçekleştiremememizin nedeni geçmişte ve günümüzde ihdas edilen otoritelerdir. Otorite olarak vehmedilen kişilerin dedikleri, mutlak referans olarak alınmakta ve onların söyledikleri çerçevesinde herkes hakikate sahip olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır.İnsanların akletmesini ve düşünmesini sağlayacak, özgün ve özgür hakikat arayıcılarına İslami ve insani ilimler alanında çok ihtiyaç vardır. İlim alanında özgürlük ve çoğulculuk olmadan, sadece otoriteleri tekrar etmenin ilim olduğu yanılsamasından kurtulmaya ihtiyaç vardır.

Özgün ve özgür bir şekilde ilmi hakikat arayışı olarak tecrübe eden kişiler, geçmişte yazılmış bir eseri bugüne taşıyıp olduğu gibi hıfzetmekle enerjilerini harcamazlar.İlim, gönül eğlencesi ve ömür tüketmek değildir. İlmi ve irfanı keşfetmek için hakikat arayıcısı olarak yola çıkmış kişinin, aklını, merakını ve sorgulamasını sürekli ve sistematik bir şekilde faal halde tutması şarttır.