İslam'ı bilmek
Kelime-i tevhit olan “Allah’tan
başka tapınılacak tanrı yoktur” da anlamını bulan ve hakikat, dünya, zaman,
mekân, tarih ve kader gibi her şeyi kuşatan genel bir bakış olan tevhit inancı
ile donanmış olan kulun yaşam tarzını belirleyen en önemli unsurdur İslâm.
Yüce yaratıcının yaratma amacına
hizmet eden kâinat belirli bir düzen içerisinde hareket eder. Tek egemen güç ve
yetki sahibi olan Allah insana belirli bir ölçüde davranış hürriyeti ve bunun
sonucu olarak sorumluluk vermiştir. Yer yüzünde Allah’ın halifesi olan insan
yeryüzünde yaratanın istediği şekilde bir toplum meydana getirmekle görevlidir.
Bunun için de peygamber ve kitaplarla desteklenmiştir.
Bir olan Allah ilk insan Hz.
Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e (a.s.) kadar tek bir din göndermiş ve onu
da İslâm dini olarak bildirmiştir. Peygamberler halkasını da Hz. Muhammed ile
bitirmiş ve O’na gelen hükümleri kıyamete kadar da geçerli kılmıştır. İslâm,
belli bir zaman, mekân ve coğrafya ile sınırlı değil, tüm insanlığı kuşatmış,
ilahî kurtuluş rehberidir. İslâm; maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi, bireysel
ve toplumsal, ilmi, ahlaki ve yaşantı olarak tüm insanlığın başvuru kaynağı,
kıyamete kadar da insanlığı aydınlatacak bir yoldur.
Erkek ve kadın ayırt etmeden her
iki cinse de insan olmanın sorumluluğunu yükleyen İslâm ulus ve topluluk
farklılıklarını tanışmanın kolaylığı olarak belirtir. “Ey insanlar! Doğrusu
biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi
kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız,
O'ndan en çok korkanınızdır.” (Hucurât, 13) buyuran Mevlâ’mız, üstünlüğü
ırk ya da etnik kökene değil takvaya bağlamıştır.
Allah insanı en güzel şekilde
yaratmış, âlemdeki her şeyi de insan için yaratmış, onu yeryüzünde halifesi
olarak tayin etmiş, yaşama rehberi olarak da İslâm’ı göstermiştir. Canını,
malını, aklını, vicdanını, neslini ve insanlık şeref ve haysiyetini korumaya
yönelik gönderilen İslâm dininin gayesi insanın yüksek ve saygın kişiliğini ortaya
çıkarmak ve onu korumaktır. İnsanın maddi ve manevi varlığına, kişilik ve
benliğine, namus şeref ve haysiyetine zarar verecek tüm davranışları yasaklayan
İslâm her insanı bireysel hayatında bağımsız kabul eder ve davranışlarından
dolayı sadece kendisini sorumlu tutar. İnananları birbirinin kardeşi ve dostu
sayar, yardımlaşmayı, kötülüklerle birlikte başa çıkmayı hedefleyerek bireyin
kişiliğinin gelişmesi gibi toplumsal birlik ve bütünlüğe, gelişip büyümeye de
önem verir.
Hayatının her safhasında din ile
irtibatlı olan insanın hayatını İslâm her yönüyle düzenler. Böylece dünya ve
ahiret hayatı, ölüm ve ötesi, tabiat ve evren, görünen ve görünmeyen her şey o
bütünün parçaları olarak sayılır. Birey ve toplum arasında birlik ve bütünlük
oluşturur. Bireyin mutluluğu için toplumun, toplumun refahı için bireyin
mutluluğunu şart koşar. Toplumda bir düzen ve sosyal adaletin sağlanmasını
emreder. İnananları birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini
korumakta bir beden gibi sayar. Onun için toplumsal bağları güçlendirmeyi,
iyiliği yaygınlaştırıp sosyal adaleti gerçekleştirmeyi bir görev olarak verir.
Komşuyu komşuya varis derecesinde yakınlaştırır. İnsanın kurtuluşunu toplumsal
bağları güçlendirmesine bağlar.
Allah, rahmet, şefkat ve acıma
hisleriyle kuşattığı insanı af ve tövbe kapısıyla şereflendirir. İnsan, benliğindeki
kötü düşünce ve eğilimlerden arındığı ölçüde bağışlanır, kulluk ettiği, hayır
ve iyiliklerini çoğalttığı sürece de kurtuluşa erer. İyilikleri ile kötülükleri
silinir, çektiği acı ve sıkıntılar günahlarını yok eder. Yardım dilediğinde
Allah’ın rahmet ve bağışlaması ile kuşatılır. “Allah inananlarla
birliktedir, onların dostu, yardımcısı ve destekçisidir” inancıyla hayata
bakan kişinin şeref, güç ve üstünlüğü artar.
“İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan
başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.” (Bakara, 163) inancına sahip, “Allah'ın
rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O,
çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53) ümidiyle yaşayanlar “De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz
rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet
gününde müminlerindir.” (Araf, 32)
müjdesiyle müjdelenmiş kurtuluşa erenlerdir.