İslam'da savaş sebepleri
Müslüman olduğumuz için bize savaş açılıp yurdumuzdan çıkarılmak amacıyla baskıya uğratıldığımızda ya da aleyhimize ittifaklar oluşturulduğunda savaş meşru olur. Zulme ve fiili saldırıya maruz kaldığımızda ve mazlumların yardım çağrısı üzerine savaşmamız da farzdır.
Bismillahirrahmanirrahim…
Allah insanları en güzel şekilde ve Cennet’e yükselebilecek
kıvamda ama en ağır çirkinlikleri yapabilecek ve de Cehenneme yuvarlanabilecek
biçimde yaratmıştır. (Şems 7-10)
Onlara ebedi yaşam takdir ettiği için de verdiği nimetler ve
emirleri-yasakları ile kulluk denemesine uğratmaktadır. (Mülk 2)
Son elçisi kıldığı Hz. Muhammed’e (Sav) indirdiği Kur’ân ile
bildirdiği emirler ve yasaklarına uymak O’na ibadettir. İbadet biz insanların
yaratılış sebebi ve ölüm gelinceye kadar ana görevidir. (Zariyat 56; Hıcr 99)
Biz hayatımızı ibadetleştirirsek Rabbimiz olan Allah bizim
problemlerimize çıkış yolu yaratacağını, bizi beklemediğimiz yollardan
rızıklandıracağını, işlerimiz kolaylaştıracağını, bizimle beraber olacağını
vaat ettiği gibi bize değişik şekillerde yardım edeceğini vaat etmektedir.
(Bak.Talak2-4; Nal 128)
ALLAH’IN YARDIM VA’Dİ VE ŞARTI
Kur’ânda yer alan bir yardım vadi de şöylece
bildirilmektedir.: “Ey şanlı Elçi! Biz senden önce de nice Peygamberleri kendi
toplumlarına mesajımızı ileten elçiler olarak göndermiştik de, onlara apaçık
deliller getirmişlerdi. Fakat zalimler onları şiddetle reddettiler, müminlere
baskı ve işkenceler yaptılar. Biz de müminleri kurtardık ve suçlulardan,
zulmettikleri masum insanların intikamını aldık. Çünkü Bizim yolumuzda mücadele
eden müminlere yardım etmek, üzerimizde bir hak ve mutlaka yerine getirilmesi
gereken bir söz, bir sorumluluk idi. “ (Rûm 47)
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu yardımlar
şartlıdır. Bizim kulluğumuza, çok yönlü ibadetlerimize bağlıdır. Rabbimiz bu gerçeği
şöylece açıklamaktadır: “Ey İman edenler! Siz Allah’a yardım ederseniz Alah da
size yardım eder sizi dirençli kılar. ” (Muhammed 7)
BARIŞ ASIL, SAVAŞ İSE GEÇİCİDİR
Barış asıl, savaş ise ârızidır. Zalim ve sömürücü kişiler,
topluluklar ve devletler var olacağı için yüce Allah yeryüzünde sosyal düzeni
korumak için savaşı meşru kılmıştır. Kılmasaydı yeryüzünde kaos olur, doğal
denge bozulurdu: “… Eğer Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmını
bertaraf etmemiş olsaydı, yani adaleti gerçekleştirmek isteyen iyi insanlara,
zalimlere karşı savaşma yetki ve görevini vermeyip insanları birbirlerine karşı
savunmasız bırakmış olsaydı, dünyada haksızlık ve zulüm egemen olur, yeryüzü
fesada boğulurdu. Fakat Allah, tüm varlıklara karşı lütuf sahibidir. Bu
lütfunun tecellilerinden biri de, hak ve adaletin egemen olması için zalimlere
karşı savaşa izin vermesidir.” (Bakara 251)
İnsan doğasında adalet ve merhamet gibi korku da yer aldığı
için Kur’ân’da işaret edildiği üzere savaş sevilmez ama zalimlerin egemenliğine
karşı savaşılmasında insanlığın hayrı olduğu için savaş onaylanır. Okuyalım: “Ey
inananlar! Gerçi hoşunuza gitmese de, savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza
gitmeyen bir şey, hakkınızda iyi olabilir ve yine hoşlandığınız bir şey de
sizin için kötü olabilir. Allah bilir, ama siz bilmezsiniz bu gerçekleri.”
Bakara 216)
“Düşmanla karşılaşıp savaşmayı istemeyiniz” buyuran
Peygamberimizin yönlendirmesi doğrultusunda savaş istenmemeli ama
gerçekleştiğinde sabır gösterilmelidir. Zaten Rabbimizde böyle buyurmaktadır: “Ey
iman edenler! Savaşta düşman askerlerinden bir topluluk ile karşılaştığınız
zaman, asla gevşekliğe kapılmayın! Onlar karşısında kararlı, sağlam durun ve
Allah’ı çokça anın ki, dünya ve âhirette kurtuluşa erişesiniz.” (Enfal 45)
SAVAŞ SEBEPLERİ: DİNİMİZ VE
YURDUMUZUN KORUNMASI
1.) Müslüman olduğumuz için bize savaş açıldığında veya
yurdumuzdan çıkarılmak amacıyla baskıya uğratıldığımızda ya da aleyhimize
ittifaklar oluşturulduğunda savaş meşru olur. Bir diğer anlatımla zulme maruz
kaldığımızda savaş görev olur: “Allah
sadece, inancınızdan dolayı sizinle savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve
çıkarılmanıza destek veren kimseleri kendinize yönetimleri altına gireceğininiz
egemen- müttefik veliler edinmenizi yasaklar. O hâlde, her kim onları veli
edinecek olursa, işte onlar, kendileri aleyhine kıyam etmiş zalimlerin ta
kendileridirler.” (Mümtahine 60/9)
FİİLEN SALDIRIYA UĞRAMAK
2.) Bize fiilen savaş açıldığında ise silah kuşanıp
çatışmaya girmek bizler için savaş izni olur ve bu izin fiilen farz nitelikli
vazifeye dönüşür: “Zulme uğratılarak kendilerine savaş açılanlara savaşma izni
verilmiştir. Allah savaşma izni verdiklerine yardıma gücü yetendir.” (Hac
22/39)
“Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın,
fakat saldırganlık yapmayın! Allah saldırganlık yapanları sevmez.” (Bakara
2/190)
MAZLUMLARIN YARDIM ÇAĞRISI
3.) Müslüman olsun veya olmasın ve hangi coğrafyada yaşarsa
yaşasın yardım çağrısında bulunan ALLAH’a inançlı mazlum
topluluklara/devletlere yardım için savaşmamız farz olur: “Size ne oluyor da,
Allah yolunda “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu beldeden kurtar ve
rahmetinle bize sahip çıkacak bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı
gönder!” diye yalvaran güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklar için
savaşmıyorsunuz? (Nisa 4/75)
SALDIRGAN MÜMİNLERE KARŞI ÇIKMAK
4.) Şu veya bu sebeple savaşa giren iki mümin topluluktan
haksız yere saldırıya uğrayandan yana saldırgana karşı savaşılması da savaşın
meşru sebeplerindendir ve görevdir: “Eğer müminlerin içinden iki grup
birbiriyle savaşırsa, derhal müdahale edip aralarını bulun. Buna rağmen
onlardan biri ötekine haksız olarak saldırırsa, o saldırganlarla, Allah’ın
hükmünü kabul edinceye kadar savaşın. Eğer zulümden vazgeçip Allah’ın hükmüne
dönerlerse, aralarında âdil bir barış sağlayın ve her konuda hak ve adaleti
gözetin. Hiç kuşkusuz Allah, âdil davrananları sever. “ (Hucürat 49/9)
+++++
KUTU 1
SAVAŞ GÜCÜMÜZ
ÖLÇÜSÜNDE GÖREVDİR
Savaşı meşrulaştırıp helal hatta görev kılan sebepleri
özetledik. Ancak her bir sebebin savaş eylemine dönüşmesi, savaşa güç yetirmeyi
gerektirir. Bir diğer anlatımla mesela gerekli silahlara, iletişim ağına ve
asker sayısına sahip olmak gerekir.
Ne var ki bundan önce hayata ve savaşa Müslümanca bakılması
lazımdır. Bir diğer anlatımla gerekli donanımı edinmede ve savaşta sabreden
nice küçük grupların nice büyük güçlere galebe çaldığına ve çalabileceğine
inanılmalıdır.
+++++
KUTU 2
ŞÜPHESİZ ALLAH (CC)
SABREDENLERLE BERABERDİR
Allah, Enfal süresinde ikiye karşı birin savaş için yeterli
olacağını bildirmiştir. Ancak 10’a karşı 1 ile savaşa girmek onaylanabilir ise
de kaçınmak savaştan kaçmak anlamına günah değildir: “Şimdi Allah, içinizde
zaman zaman gaflet, yılgınlık ve zayıflık olacağını bildiğinden, aslında
bire-on olması gereken oranı düşürerek yükünüzü hafifletmiş bulunuyor: Artık
içinizden sabreden yüz kişi olursa, kâfirlerden iki yüz kişilik bir bölüğü
yenebilirler. Yine sizden böyle bin kişi olursa, kâfirlerden iki bin kişilik
bir orduyu Allah’ın izniyle yenebilirler. Demek ki, İslâm ordusu kendisinin iki
katından fazla olmadığı sürece düşman karşısında geri çekilemez, savaşmak
zorundadır. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 8/66)
+++++++++++++