Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Aralık 2018

İslam’da kadın hakları var mıdır?

Kadın temalı üçüncü yazımız… Yazık ki gündemden düşmeyen kadın meselesi daha çok kişi tarafından çok yazılar yazılmasını zorunlu kılmaya devam edecek!

Geçmişten bugüne tüm coğrafyalarda, kadına yönelik zihniyet ve muamelatta yanlışlıklar olduğu tartışılmaz. Kadına yönelik haksız ve adil olmayan uygulamalar bugünün veya sadece dünün problemi değil. Batı, feminizmle birlikte kadın hakları arayışını ideolojik ve eylemsel bir zemin üzerinden başlatırken bizde durum biraz daha farklıdır.

Bizim kuşak, camiamızda, her mevzu bahis durumda kadın haklarını en müstesna ve uygulanabilir şekilde İslam ile neşvü nema bulduğunu, en güzel ve somut örneğinin Peygamberimiz A.S. tarafından ortaya konduğunu dinleyerek büyüdük.

Bu sadece kişisel sohbet ortamlarında değil ilgili tüm yazılarda, tv programlarında geçmişin “İslamcı Yazar” titriyle ekranda yer bulabilen konukları, mahalledeki dini toplantılarda dahi vurgulanır, pekiştirilmeye çalışılırdı.

Yeni kuşak o günleri bilmez elbette; bakmasınlar şimdi koca koca adamların gizli-açık kadına yönelik menfi bir tutum takınmalarına, kadın düşmanlığını faş eden, şöhret peşinde koşan bir avuç menfaatperestin iddia ve tezlerini paylaşıp çoğaltmasına!

Güzel günlerden geçtik biz! İdeal, dava uğruna koşturan, her ortam ve zeminde kadına esas haklarını İslam dininin verdiğini ispatlamak için kendini paralayan erkeklerin sayısı, kadınlardan fazlaydı…

Hz. Peygamber’in eşlerine sevgi ve şefkat dolu davranışlarını, eşlerini savaşa giderken dahi yanında götürmesini, savaşlara katılan sahabe hemşireleri, kadın başhekimi, Hz. Ömer döneminde zabıta müdürlüğü yapan kadını, savaş komutanlığı yapan Aişe’yi İslam’ın kadına verdiği değer ve hakları örneklendirmek için anlatanlar da kadınlarda ziyade erkeklerdi…

Peygamber A.S.’nin evi süpürdüğünü, elbisesini kendisinin yamadığını, eşlerini incitmediğini, bırakınız fiziksel şiddeti en ufak kötü söz bile söylemediğini de sıklıkla hatırlatan yine mahallenin erkekleri olurdu…

Tabi ki insan gibi toplumlar da dinamik. Süreç içerisinde fikirlerde, yaşam biçimlerinde bir değişim/değişiklik kaçınılmaz. Değişim ve dönüşümün ani ve hızlı gelişmesi, kültürel şok gibi sosyal uyumsuzlukları, düşünceyle yaşam biçimi arasındaki oranın açılması gibi sorunları çıkaracaktır.

Aslında bugün yaşadığımız sorunların temelinde de hızlı bir başkalaşım, yaşam biçimi değişikliği en önemli faktörlerden sadece biri gibi görünür. Hızla küreselleşen ve tek tipleşen bir dünyada sanal iletişimin sınır tanımazlığı kültürel emperyalizmin gücünü artırırken yerel olan her unsuru tüketiyor.

Bencilliğin ideal insan olarak sunumu, kişilerin dünyanın merkezine kendilerini konumlandırmaları, özgürlüğün peşinde koşulan bir imgeye dönüştürülmesi vs vs birçok unsur muhafazakâr/dindar insanları da etkiledi. Düne kadar başörtüsü sorunu nedeniyle eğitim hayatından, iş dünyasından uzak kalmış ve hiç kimse için tehdit oluşturmamış kadın artık koşulların verdiği imkân ile her platformda var olmaya başladı.

Başörtülü kadının bu varlık deneyiminin toplumsal yapı kadar mahalle hiyerarşisini yeniden formatlama girişimi, olağan sonuçlardan. Tek varlık alanı ev ile sınırlı tutulan başörtülü kadının dış dünyadaki kimliği, kimileri için sancılı olabilir.

Düne kadar sadece “bacı” nitelemesiyle arkada, evde durması gereken kadının görünürlüğü bazılarını rahatsız da edebilir. Sarsılan bir erk olduğu vehmine kapılanlar sürekli bir savunu moduna da geçebilir!

Lakin sebep ne olursa olsun biz kişiyi önce vicdan ve adaletli olmaya davet ediyoruz. Dün, İslam’ın kadına verdiği hakları durmaksızın anlatanlar bugün hakların kullanımı konusunda neden rahatsızlık duyduklarını, ellerini vicdan ve inançlarına götürerek cevaplamak zorundadırlar. En azından bir kız kardeş olarak bu hatırlatmayı yapmayı görev olarak biliyoruz vesselam…

twitter.com/sabihadogann