Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Aralık 2022

İslâmda iyiliğin yeri ve önemi-5

ALLAH celle celâlühü; insanı akıllı, iradeli ve iyiyi kötüden ayırabilme kabiliyetine sahip olarak yaratmıştır. Aynı zamanda görevlendirdiği peygamberler ve indirdiği İlahî kitaplarla ona iyiyi ve kötüyü göstermiştir. Artık iyilik yoluna girip şükredici olmak veya sahip olduğu imkân ve kabiliyetleri kötüye kullanıp nankör olmak onun elindedir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: Şüphesiz Biz, ona doğru yolu gösterdik. Artık o; isterse şükreden olur, isterse nankör.” (İnsân 3)

İyilik çok kıymetlidir. Bu yola giren nasipli insanlar; iyiliği sayarak değil, saçarak yapmalı ve hayırlı işlerde âdeta yarışmalıdırlar: Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” (Bakara 148)

İyilik sahibi insanlar; iyiğin mükâfatını almak istiyorlarsa, yaptıkları iyiliklerle asla şımarmamalı ve katiyyen kibre kapılmamalıdırlar. Bilakis onlar, daima dua ve yakarış makamında kalmayı bilmelidirler: De ki! Ey mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik Senin elindedir. Kuşkusuz Sen, her şeye kadirsin.” (Âl-i İmran 26)

İyilik yolunun yolcusu asildir. Allahü Teâlânın kendisine emanet olarak verdiği mal, mülk ve her türlü imkânı; fakirin, yetimin, dulun ve yoksulun tebessümüne vesile olsun diye harcar. O, bu şekilde mülkün gerçek sahibi olan Allahü Teâlâya şükrünü eda etmenin mutluluğunu yaşar: “…Kullarım arasında hakkıyla şükredenler pek azdır.” (Sebe’ 13)

İyilik kahramanları; ezilen, incinen, horlanan muhtaç, kimsesiz ve gariplerin sofrasına yiyecek koymakla, varlığın gerçek sahibi olan Allahü Teâlânın yüce rızasını ararlar. Çünkü onlar, Allahü Teâlânın her şeyden haberdar olduğunu ve hiç bir iyiliği karşılıksız bırakmayacağını çok iyi bilirler: “Onlar, sevdikleri yiyeceklerden yoksullara, yetimlere ve esirlere ikram eder, bizler sadece Allah’ın rızası için sizlere ikramda bulunuyoruz, kesinlikle bir karşılık yahut teşekkür beklentisi içinde değiliz, derler.” (İnsân 8-9)

İyilik yolunun kıymetli yolcuları çok iyi bilirler ki; kalb-i selim ile ortaya konan her iyilik, sevab kazanma sebebidir. İmkânları ne kadar kıt olursa olsun her insan, mutlaka bir iyilik yapabilir. Yeter ki yüreği iyilik için çarpsın! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Müminin işi ne hoş! Onun bütün işleri hayırlı ve kazançlıdır. Bu duruma müminden başka hiç kimsede rastlanmaz. Mümin bir nimete nâil olduğunda şükrederse, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onun için hayır olur.” (Müslim)

Müslüman, nefis ve şeytana karşı uyanık olmalı; iyilik yaparken asla gösteriş ve başa kakma hatasına düşmemelidir. Çünkü bu durum, iyiliğin sevabını yok eder. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için Rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir. Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.” (Bakara 262-264)

İyilik yolunu seçenler, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin mübarek övgüsüne mazhar olmuş bahtiyar kimselerdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“İnsanların iyisi, insanlara iyilik edendir.” (İmam Ahmed)

“Arkadaşın iyisi arkadaşına; komşunun iyisi de komşusuna iyilik edendir.” (Tirmizi)

“En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz ise, kendisinden iyilik beklenmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.” (Tirmizi)