Dolar (USD)
34.17
Euro (EUR)
38.14
Gram Altın
2920.00
BIST 100
9777.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Eylül 2024

İslam'a göre savaş ve barış

Masum sivillerin Siyonist İsrail tarafından soykırıma tabi tutulması büyük tepki çekerken İslam’ın savaşlara getirdiği sınır dikkat çekiyor.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı ve insanlığın hislerine tercüman olan tarihî konuşma, bütün dünyada yankı uyandırmaya devam ederken sınır tanımayan İsrail terör örgütü, başta Gazze olmak üzere Filistin topraklarında gerçekleştirdiği katliamların ardından şimdi de Lübnan topraklarına düzenli olarak saldırıyor. Şüphesiz bu azgın güruh, Lübnan’la da yetinmeyecek, oradan Suriye’ye, Irak’a ve diğer İslam ülkelerine hücumlarını sürdürecektir. Peki bu hadsizleri, alçakları ve insanlıktan nasipsiz şeytanları kim durduracak? Hiç kimse ABD veya Avrupa’dan umut beklemesin. Onlar zaten bu cinayetlerin teşvikkârı, ortakları. Bu emperyalist üç-beş devletin dışındaki bütün ülkeler birleşerek, sapık görüşlerini açıkça söyleyen Netanyahu şeytanını durdurmak zorunda! Aksi takdirde şu netice kesin: “Susmayın, sustukça size sıra gelecek!” Dün Filistin, bugün Lübnan, yarın Suriye, öbür gün Irak. Bütün dünya bu tehlikenin muhatabı. İslam âlemi ve hür dünya, yeni bir BM veya NATO örneği güç birliğini oluşturmak mecburiyetinde. Aksi takdirde dünyanın huzurunu kaçıranlar pervasızca cinayet işlemeyi sürdürecek.

Bugünlerde Sadrazam Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın çok kıymetli bir eserini okuyorum: İslam’a Göre Savaş-Barış ve Hükümleri. Kitabı aslından günümüz Türkçesine aktaran Masum Aydın, çok önemli bir hizmete imza atmıştır. Çünkü bu eser yüce dinimizin, savaşlara nasıl bir düzen, intizam, hatta ahlaki boyut getirdiğini gösteriyor. Mesela “Savaşın Yasakları” bölümünde 10 madde var. Burada din adamlarına, kadınlara, yaşlılara, hastalara, bebeklere, çocuklara, ağaçlara, ekinlere, hayvanlara, esirlere, yaralılara saldırmanın suç, yasak ve büyük günah olduğu açıklanıyor. Yani bugün İsrail cinayet şebekesinin işlediği bütün suçlar burada sıralanıyor. Bakın ne deniliyor: “Savaş, gelişi güzel, ulu orta ve rastgele yapılmaz. Bir hadis-i kudside şöyle buyurulur: ‘Ben bir gizli hazineydim, bilinmeyi istedim. Bunun için halkı yarattım ki, beni bilsinler.’ Bu hadis-i kudsiye göre, beşeriyetin devamı ve bekası, bir emr-i ilahîdir. Savaş ise, insanlığı mahveden ve yok eden büyük bir musibettir. Düşmanlık besleyerek yapılan savaşlar; bütün dinlerde yasaklanmış ve haram sayılmıştır.” (Akıl Fikir Yayınları)

TÜRKİYE-FİLİSTİN HATTI

Yaşanan acılar hepimizi üzüyor. Ama zannediyorum ki kadınlar ve bilhassa anneler, bu kirli, kanlı ve soysuz saldırıları en derin şekilde yüreklerinde hissediyor ve pek üzülüyorlar. Zira savunmasız bebekleri hastanelerde, masum çocukları okullarda katleden hastalıklı bir yapı var. Belli ki, bu ur yeryüzünden temizlenmedikçe dünya asla huzur bulamayacak. Vicdanlarının sesini dinleyen ve kalemlerinin en nahif, seçkin ve hayırlı ürünlerini bir araya getiren hanım yazarlar, ortak bir esere imza attı: Türkiye-Filistin Hattı Kadınlar Yeniden Yazdı. Bundan 22 sene önce aynı isimle bir eseri neşreden Profil Kitap yetkilileri, 2002 yılından bu yana devam eden zulümleri de insanlığa hazırlatmak istediler ve ‘Yeniden’ “Yazılar çağa tanıklığımızdır.” dediler. Gördüklerini, bildiklerini ve hissettiklerini, yaşanan korkunç dramları anlatıyor yazarlarımız. “Sunuş”ta şu satırları okuyoruz: “75 yılı aşkın bir süredir işgal, zulüm ve insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalan Filistin’de 7 Ekim 2023’ten bu yana etnik temizlik, soykırım yaşanıyor. Siyonist İsrail, arsızca ve aleni bir şekilde soykırım eylemlerine devam ederken, ABD ve Avrupa onu destekliyor. Batı medyası ve kültür endüstrileri; İsrail’in karşısında, Filistin’in yanında kim varsa onu susturma, sindirme çabasını kararlılıkla sürdürüyor. Bu noktada bizim de -her şey net ve ortada olmasına rağmen- ‘şehrin öbür ucundan koşarak gelip’ ısrarla hakikati ifade etmemiz gerekiyor. Kim olduğumuz önemli değil. Önemli olan hakikat.” 36 hanım yazarımızın bütün makaleleri titiz, değerli ve kıymetlidir. Bu yazarlar arasında genç isimler bulunduğu gibi eserlerine aşina olduğumuz kalem erbabı da bulunuyor: Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Cihan Aktaş, Emel Temel, Emine Şenlikoğlu, Mukadder Gemici, Sevgi Kurtulmuş, Sibel Eraslan, Zeynep Özel. Hanım yazarlarımızın elleri dert görmesin, gözlerinin feri sönmesin, kutlu kalemleri her daim bereketli, ömürlü ve feyizli olsun. Cenab-ı Allah, kendilerinden ve bütün sevdiklerinden ebediyen razı olsun.

KISA OSMANLI TARİHİ

Eski velut yazarlarımızın eserlerini günümüze kazandırmak bir vefa borcu olduğu kadar önemli bir hizmettir de. Hüseyin Hıfzî’in Mücmel Târih-i Osmânî isimli eserini günümüze Faruk Gündüz kazandırdı. Eserin başında İmâm-ı Şâfi Hazretleri’nin ilk defa duyduğum şu sözü, hem konumuzla alakalı hem de çok manidardır, şöyle ki: “Tarih okuyanın aklı çoğalır.” Hem zaten bütün büyüklerimiz tarihi okumamızı, maziyi bilmemizi, ecdadımızı tanımamızı tavsiye etmiyorlar mı? Isparta’da neşredilen bu mühim eser, vefatının 100. Sene-i devriyesi münasebetiyle Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın aziz hatırasına ithaf edilmiş. Kitabın başında müellif Hüseyin Hıfzî Efendi tanıtılıyor ve eserlerinden bahsediliyor. Sonra da Osman Gazi ile başlanarak bütün padişahların hayat hikâyeleri, yaptıkları hizmetler, gazaları ve fetihleri muhtasar olarak anlatılıyor. 154’ncü sayfadan sonra Mücmel Târih-i Osmânî kitabının orijinal sayfalarını buluyoruz. Yani “eskimez yazı” dediğimiz Osmanlı Türkçesiyle okunuyor. Bilhassa üniversitelerim tarih, edebiyat ve ilahiyat bölümlerinde tahsil gören öğrencilerimizle birlikte Osmanlı tarihini ana hatlarıyla okuyup öğrenmek isteyen tarih severlerin ellerinden bırakamayacakları kıymettar bir eser. (Pergole Yayınları) Faruk Gündüz, Hüseyin Hıfzî’nin Hülâsa-i Târih-i Umûmî isimli eserini de Kısa Dünya Târihi adıyla günümüze kazandırmış bulunuyor. Bu eser de vatan savunmasında şehadet şerbeti için Mehmetçiğimiz Ömer Halisdemir ile bütün 15 Temmuz Şehitleri’ne ithaf edilmiş. Dünya tarihini özlü biçimde öğrenmek isteyenler için ciddi bir kaynak. Eserin ikinci yarısından sonrası yine orijinal hâliyle okuyucuya sunuluyor. Temiz bir baskı ile kültürümüze armağan edilen her iki eseri, yerli ve yabancı tarihleri merak eden okuyucularımıza rahatlıkla tavsiye ediyorum.

BİLGE KAĞAN

İsacan Sultan’ın kaleme aldığı Bilge Kağan romanı bir solukta okunuyor. Latife Aydoğan Solgun’un, Türkiye Türkçesine aktardığı eserde, efsaneleşmiş Türk sultanının portresi ortaya konuluyor. Tavsiyem, romana geçmeden önce “Söz Başı”nı okumalısınız. Hele ilk satırları çok anlamlı, derin ve çarpıcıdır: “Yeryüzünün tamamı bir insanoğlunun bir damla al kanına değmez. Bunu bana iki kağanlığın kağanı, İlteriş oğlu, Bilge Kağan söyledi. Kağan’ın çakır gözlerinin feri sönmüş, saçı seyrekleşmiş. Kardeşi Köl Tigin’in ölümünden sonra, büyük bir karamsarlığa düşüp kalmıştı. ‘Kardeşim Köl Tigin öldü, kaygılara düştüm. Gören gözlerim görmez oldu, eren aklım ermez gibi oldu.’ derdi. ‘Kendi kendime düşüncelere daldım. Bir tek Tanrı, sonsuz yaşarmış meğer. İnsanoğlu ölmek üzere yaratılmıştır. Gözlerimden yaşlar, gönlümden çığlıklar geliyordu. Yine düşüncelere daldım, tarifsiz bir üzüntüdeydim.” Hece Yayınları’ndan çıkan bu özge romanı okuyup geçmişten ‘hisse’ kapmak gerek. Zaten tarih ilmi de bunun için gerekli değil mi?

KUTADGU BİLİG

Bazı eserler vardır ki eskimez, pörsümez, bayatlamaz ve asla önemini yitirmez. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig eseri de onlardandır. Her dem taze, her vakit önceliklidir ve okunmalıdır. Türkçemize ve millî edebiyatımıza dair kaleme aldığı eserlerle tanınan kıymetli ilim adamı, araştırmacı yazar Dr. Yusuf Gedikli’nin Yusuf Has Hacib ve Kutadgu Bilig isimli eserini yeniden okudum. Müellifin doğumunun 1000. Yılına armağan olarak hazırlanmış olan eser, bir hikmet manzumesi âdeta. Zaten klasik olan ve ders kitaplarında da bütün çocuklaımıza/gençlerimize tavsiye edilen eser hakkında Gedikli “Ön söz”de şöyle diyor: “11. Yüzyılda yaşayan Yusuf Has Hacib, Türklerin bozkır medeniyetinden İslam medeniyetine geçiş döneminde yetiştirdiği iki önemli şahsiyetten biridir. Öbürü Kaşgarlı Mahmut’tur. Yusuf Has Hacib, 1069-1070’te Kutadgu Bilig (mutlu olma bilgisi) adını taşıyan hacimli manzum bir eser yazmıştır. Bu eser İslami Türk edebiyatının ilk ürünüdür ve kendisinden sonra gelen eserleri biçim, vezin, dil, üslup ve daha birçok bakımdan etkilemiştir. Yusuf Has Hacib’in eseri ansiklopedik ve çok yönlüdür. Devrinin bütün bilimlerini yansıtır.” Gedikli, “İslamî devirdeki ilk büyük klasiğimiz” sayıyor Kutadgu Bilig’i. Konunun uzmanı olarak son derece önemli tespittir bu. O zaman eser daha dikkatle ve rikkatle okunmalıdır. Birinci bölüm, “Yusuf Has Hacib’in Devri, Hayatı ve Eseri” adını taşıyor. Arkasındaki kısımda “Kutadgu Bilig’in Dış Özellikleri” ve hemen akabinde “Kutadgu Bilig’in İç Özellikleri” var. Sonuncu kısım “Kutadgu Bilig’den Seçmeler”e ayrılmış. Buradaki hikmet yüklü vecizeler ile anlam dolu özdeyişler günümüze de ışık tutuyor. Okuyor, düşünüyor, kavramaya çalışıyor ve istifade ediyoruz. Yusuf Gedikli, bu seçmeleri yaparken Fikri Silahdaroğlu’nun eserini esas almış. Son derece rahat, kıvrak, akıcı, sürükleyici ve tatlı bir dil ve üslup… Köklü yayınevlerimizden Boğaziçi Yayınları, bu muhtevalı eseri, kültür hayatımıza ve edebiyat dünyamıza kazandırmış bulunuyor. Bize de düşen biricik görev, alıp okumak!