İslam ve felsefe
Felsefe, İslam
kültürüne ve doğmasına yabancı bir olgudur. Başlangıçtan itibaren Hz. Muhammed (S.A.V.),
Sahabiler, Tabiinler ve Tebe-i Tabiin denilen nesillerin hiçbirinin felsefeyle
ilgileri yoktu. İslami dogmalar, felsefi sorunlar içermeyecek şekilde formüle
edilmiştir. Fıkh’ul Ekber denilen akide kitaplarında felsefe ve teoloji yoktur.
Müslümanlar, inanç esaslarına felsefi yaklaşımlar geliştirme ihtiyacı içinde
olmamışlardır.
Müslümanların
felsefi görüşleri duymaları, Abbasiler döneminde tercümeler yoluyla olmuştur.
Yunan felsefesi konusunda tercümeler yoluyla gerçekleşen kısmi ve yüzeysel bilgilenmeye
rağmen, Müslüman zihninde felsefi boyut diyebileceğimiz sistematik bir gelenek
hiç olmamıştır. Müslüman zihni, felsefeye hep öteki, yabancı ve düşman olarak
bakmıştır.
Müslümanlar, tarih boyunca
karşılaştıkları inanç, siyaset, toplum ve eğitim alanlarındaki
problemlerine felsefeden cevaplar
bulmak arayışına düşmemişlerdir. Felsefi yaklaşımdan sınırlı bir şekilde yararlanmak
için gösterilen tek ciddi çabanın Mutezile kelamcılarına ait olduğunu
söyleyebiliriz. Eşarilik kelamında felsefi yaklaşım hiçbir şekilde yoktur.
Eşari, Mutezili ve
Maturidi kelamcıları, hiçbir şekilde kendilerini filozof olarak
adlandırmamışlardır. Müslüman kelamcılar, kelam ve felsefe arasında kesin bir
zıtlığın ve karşıtlığın olduğunu düşünmelerinden dolayı kendilerini filozof
olarak konumlandırmama konusunda çok
katı olmuşlardır.
Müslüman kelamcıların,
kendilerini entelektüel olarak bağlı hissedecekleri bir felsefe geleneği mevcut değildi.
Araplar, Türkler, İranlılar ve diğer Müslüman olan halkların kültürlerinde felsefe
yoktu. Müslüman kelamcılar, Hristiyan teologların Yunan felsefesine olan
bağlılığı gibi bir tutuma hiçbir zaman sahip olmamışlardır.
İslam doktrininde
felsefe olmadığı gibi, teolojide yoktur. Müslüman doktrininin bir boyutu olarak
kelam vardır. Müslüman kelamcılar, Hristiyan teologlar gibi felsefenin ana
konuları olan aksiyoloji, epistemoloji, metafizik, ontoloji ve siyaset teorisi
gibi konulara dair sahici teolojik ve
felsefi bakışaçıları geliştirmemişlerdir. Müslüman kelamcılar, iman ve otorite
merkezli olarak verili olduğunu sandıkları doğru inancın doğruluğunu savunmaya
ve göstermeye çalışmışlardır. Teoloji ve
felsefe, değişik düzeylerde ve biçimlerde insan aklıyla kendisini
temellendirmeye çalışır. İnsan aklına dayanan felsefe ve teoloji, insanın,
insan aklıyla insanı çalışmasıdır. Felsefe içinde var olan ve gelişen Batı
teolojisi, aslında antropolojidir. Müslüman kelamı, teolojik ve felsefi
boyuttan yoksun olduğu için hiçbir zaman antropolojik niteliğe kavuşamamış,
kelam olmanın ötesinde bir zenginliğe, derinliğe ve çeşitliliğe ulaşamamıştır.
Müslüman kelamı, sadece kelamdır, felsefe, teoloji ve antropoloji değildir.
Müslüman kelamı veya
akaidi, felsefe ve teolojiye entegre olmuş ve onların devamı olan bir alan
değildir. Kelam, Tanrı’ya dair rasyonel bir araştırma ve düşünce değildir. Kelam,
rasyonel ve entelektüel kaynakları kullanarak Tanrı’yı ve onunla ilişkide olan
şeyleri anlama faaliyeti de değildir. Kelam, imana ve dini kaynak olarak görülen
otoritelere dayanarak dinin normatif çerçevesini belirleme faaliyetidir. İmana
ve Kur’an’a dayanma iddiası taşıdığından dolayı kelam, felsefeyi ve teolojiyi
inkar etmekte, reddetmekte ve onlardan kendini soyutlamaktadır. Eşarilik,
Mutezile, Matridilik gibi kelam akımları, İslami konuları incelediklerinde
Kur’an’ı, hadisi ve diğer dini kaynakları esas almaktadırlar. Kelam mezheplerinin
ortaya koydukları yaklaşımlar veya
sonuçlar, hiçbir şekilde felsefe, teoloji veya antropoloji olarak
isimlendirilemez.
İslam, kendisini en
doğru din ve yaşam tarzı olarak konumlandırmaktadır. Doğru din ve yaşam biçimi olarak
İslam, felsefeyi kendisine alternatif rakip yol ve yaşam biçimi olarak görmüş
ve felsefeyi küfür dahil her türlü
yaftalamayla reddetmiştir. İslam, Müslüman fıkhına göre yaşadıkça
kişinin daha rasyonel ve felsefi bir düzeye ulaşmasını öngörmemekte ve
amaçlamamaktadır. Kişiler, İslam fıkhına göre yaşadıkça, daha derin filozof
veya düşünür olmamaktadırlar. İslam ve felsefe, birarada olmayacak ikilidir.
Birinin olduğu yerde, diğeri yok olmaktadır.