İslam şehirlerini kimler yönetiyor
Medeniyetler, şehirler üzerine inşa edilmiştir. İslam medeniyeti de başta Medine ve Mekke olmak üzere kültürünün yansıması olan şehirlerini kurmuş, medeniyeti bu şehirlerin ihtişamıyla insanlığa hediye etmiştir.
Her şehrin kendine has bir kimliği, ruhu vardır. Mekke’de Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarının tecellisini, Medine’de Resulullahın ümmetine şefkatini, Kudüs’te rahmet ve bereket ikliminde Allah celal sıfatını, Bağdat’a ilim halkalarını, Şam’da yönetim geleneğini, İstanbul’da fetih ruhunun izlerini bulursunuz.
İstanbul seçimleri özelinde yok edilen şehirlerimizin kimliğiyle ilgili bir iki kelam edelim. Maalesef İslam medeniyetinin birer yansıması olan şehirlerimiz kimliğinden birileri tarafından kopartılıyor. İslam şehirlerine ihanet edenlerin büyük bir kısmı da adı Müslüman olan, bizden birileri dediğimiz idareciler. Kudüs bütün Müslümanların kanayan bir yarası. İslam ümmeti, Kudüs’ü ve mescidi Aksa’yı özgürleştirerek gerçek kimliğine kavuşturamadığı sürece Siyonistler tarafından ayaklar altına alınan izzet ve şerefi unutmak durumundadır. İnsanlığın ilk abidesinin bulunduğu Mekke ise yöneticilerinin Allaha meydan okurcasına şehrin ruhunu ve kimliğini yok edilme tehlikesi ile yüz yüze. Bugün Allahın evi olan Kabe’ye karşı Suud hanedanının hoyratça tavırları karşısında Kabe’yi yıkmak için gelen Ebrehe’nin ordularını yok eden ebabil kuşlarını bekliyoruz.
Sözü uzatmadan Kabe’nin etrafı ile ilgili olumsuz bir haberi vereyim. Önceki kral tarafından Kabe’nin dibine yapılan sarayın taşınma işlemi Prens Selman’ın emriyle durduruldu. İstimlak edilen Ebu Kubeys dağındaki arsalarda inşaat faaliyetleri kesin bir emirle ertelendi. Yani Allah meydan okurcasına kabenin dibine Kabe’den çok daha yüksek yapılan saray ABD ve İsrail’e ümmeti peşkeş çeken yeni yetme prens tarafından korumaya alındı. Saray alanının tavaf alanı olarak düzenleme projesi ise rafa kaldırıldı. Haremi korumak için Osmanlının yaptığı Ecyad kalesi yıkılarak yapılan, Zemzem towers diye isimlendiren Londra’daki Big Ben’i kopya eden o devası binanın arkasındaki koca dağ da Suud yenitimi tarafından yerle bir ediliyor. Rivayet o ki, buraya uzaydan bile görülebilecek dünyanın en büyük ikinci kulesi dikilecek.
Osmanlı revaklarının Kabe’nin etrafına yeniden yerleştirilmesi ile Osmanlıdaki ibadet zerafeti ile, Suud’un kaba anlayışı arasındaki farkı gözler önüne sermesi açısından önemli. Osmanlı 11,5 metrelik bir küp halinde olan Kabe’i Muazzamanın etrafına 5 metrelik hilal şeklinde revakları yerleştirerek hac ve umre yapanların Kabe ile bütünleşmesinin önüne geçmemiştir. Hilalin bir ucu Safa, diğer ucu ise Merve tepesinde, Safa ile Merve arasında say yapanların Kabeyi görme hakları ellerinden alınmamış, Suud’un yaptığı çok katlı tavaf ve say alanları ile Kabe ile Tavaf ve Say yapanlar arasına vahşi duvarlar yerleştirilmiş, Görerek yapılabilecek ibadetler temsili ibadet haline dönüştürülmüş. Suud Mekke ve Medine’de inşaat faaliyetlerini 2030 vizyon projesi çerçevesinde yapıyor. Bu proje ise turizm mantığı üzerine kurulmuş. Hilton’undan Swiss oteline, konratına kadar dünyadaki bütün meşhur markalar kabenin dibinde boy gösteriyor. Alış veriş yapılan mallara bakıyorsunuz. Yine dünyanın en lüks ve meşhur markaları Müslümanlara satılarak, Yahudi ve Hristiyanlara para kazandırılıyor. Osmanlı Mekke’ye yaptığı en lüks otelini şehrin 3 km dışına yapmıştı. Kabe’yi Yahudi ve Hristiyan markalarıyla hiçbir zaman kuşattırmamıştı.
Mekke’de canımı acıtan en büyük tarih kıyımını ise Hudeybiye’de gördüm. Hudeybiye mikad mahallinde Osmanlı mescidi harabe halinde, hemen yanına yapılan mescit ise yetersiz. Yunus Emre Enstitüsü harekete geçerek en azından bu mescidi tamir ettirip burayı hanımlara tahsis edebilir. Böyle bir ihtiyaç da var. Hudeybiye’de Osmanlı Su sarnıçları işlevi olmasa da tarihi eser olarak yerinde duruyor. Ecyad Kalesi İslam medeniyetine meydan okunarak yok edildi. Zubeyde Su yolu, Osmanlı kışlası ilgi bekleyen eserler arasında. Medine’de Hendek Savaşının yapıldığı alan üzerinde bulunan bölgeyi koruma amaçlı Osmanlı kuleleri ise habere halinde.
Teklifimiz Mekke ve Medine başta olmak üzere İslamın simge şehirleri, İslam medeniyeti ve şehirciliği bilen kişiler tarafından yönetilmelidir. Hacerül Esved’in köşesinden Semerkand ve Buharanın durumunu Doğu Türkistan’ın haline düşündük. Ruknu Yemane’nin baktığı Yemen, Rukn-u Irak’ın baktığı Bağdat, Ruknu Şam’ın baktığı Şam bugün mahzun. Hicr-i İsmail üzerinden rahmet nurlarının aktığı ve İstanbul’u gösteren Altın oluk da İstanbul’un İslam karşıtlarına teslim edilerek fetih ruhunun darbe almasından mahzundur. Endülüs bugün tarih oldu. Kudüs esir, İstanbul, Arzı Mevud için çalışanlarla işbirliği yapanlara bırakılıyor. Vesselam…..