İslam şehirleri'ni çocuklara anlatmak
İşgalci İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım günlerinde yoğunlaşan boykot çabaları küresel bir mücadeleye döndü. Kanada’da bir markette alışveriş yapan kadınlar ellerindeki uygulamaya bakarak aldıkları malzemelerin İsrail malı olup olmadığını kontrol etmeleri çarpıcı bir kayıt idi. Dünya çapında oluşan Siyonist nefret, her ülkede yerli ürünlere olan ilgiyi de artırıyor. Boykotu sadece yeme-içme sektörü yahut temizlik, alet edevat bağlamında düşünmek de bir eksiklik. Bugün emperyal kaynaklı hemen her alanda tehdit altındayız ve bundan farkında olsa da olmasak da en çok etkilenen kitleler, elbette çocuklar. Çocuklarımız izledikleri çizgi filmlerle, animasyonlarla, reklamlarla, oyuncaklarla, kitaplarla benzersiz bir kuşatma altındalar. Sürekli algı operasyonlarına karşı savunmasız bırakılan çocuklarımız türlü sapkınlıkların da hedefindeler. O nedenle Müslümanların, çocuklarla ilgili yaptığı her çalışmanın kıymetli olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dergilerdeki yazıları,
seyahatleri, belgeselleri, gençlerle olan çalışmaları ve aktivistliği ile
tanıdığımız kıymetli dostum, gazeteci yazar Adem Özköse şimdi de çocuklar için eline
kalemi aldı. Üst başlığı “İslam Şehirlerini Geziyorum” olan kitap
serisinin ilki “Yusuf Semerkan’ta”. Timaş’ın Gülce Çocuk dizisinden
basılan ve 112 sayfadan müteşekkil eser, içinde bulunduğumuz günlerde hem kitap
satış sitelerinde hem de kitapçılarda raflardaki yerini aldı.
Hikâyenin merkezinde 9 yaşındaki
Yusuf yer alıyor. Yusuf’un babası Ahmet, bir tur şirketinde rehber olarak çalışıyor.
Annesi Fatıma Hanım ise kitaplarla içli dışlı olan, çok güzel yemekler yapan ve
çocuklarıyla son derece ilgili olan bir ev hanımı. Yusuf’un kendinden küçük
Sümeyye isimli kız kardeşi de var. Babasının Semerkand gezisine Yusuf’u da
dahil etmesiyle beraber başlayan yolculuk, pek çok film yahut roman gibi bu
hikâyenin de başlangıç noktasını oluyor. İçinde seyahat olan filmler, romanlar
benim için hep daha dikkat çekici olmuştur. Okurun da dikkatini çekeceğine
eminim doğrusu.
Yusuf Semerkand’da ile biz de Registan
Meydanı’nı, Uluğ Bey Medresesi’ni, Altın Kaplamalı Medrese’yi adımlıyoruz. Kaşgar
elmasının büyüsüne kendimizi kaptırıyoruz. Aslanlı Medrese ile devam eden
yolculuğumuz Bibi Hatun Camii’ne kadar götürüyor bizi. Eserlerin yapılma
hikâyesini öğrendiğimiz gibi “seyyah” ile “turist”in farklarını, İslam
şehirlerinin nereler olduğunu Yusuf ile birlikte biz de öğreniyoruz. “Türkistan
coğrafyası” olarak adlandırılan ülkelerin nereler olduğu da konuşma
aralarında geçen tanımlarla öğrenmiş oluyoruz. Şah-ı Zinde diye anılan
peygamberimize en çok benzeyen sahabe olan Kusem bin Abbas’ı, ismiyle bile
çarpıcı bir etkisi olan Efresiyâb tepesi de bu bir günlük ziyarette uğrak
yerlerimiz oluyor.
Uluğ Bey Rasathanesi’ne gelince
kafilenin en bilgili genci olan Safa’nın konuşmalarıyla Uluğ Bey’e ait olan “Zic-i
Uluğ Bey Risalesi” adlı eserin önemini ve rasathanede yapılan ilmi
çalışmaları dinliyoruz. Buraya kadar öykünün didaktik ilerlediği zannedilse de
alttan alta süren ve sonrasında yoğunlaşacak bir macera tarafı olduğunu da
buraya not düşelim. Güzel bir aile örnekliği, ardından öğretici bir Semerkand
gezisi ve tarifsiz bir macera ile tam çocuklara hitap eden bir eser kaleme
almış Adem Özköse.
Bu eserle, İslam coğrafyasının ne
demek olduğunu çocuklar hissedebilecekler. Semerkand’ı bizzat gezmiş gibi bir
hisse kapılacaklar. Medreseler, her bir eserden diğerine nereden geçtiği,
mesafeler, eserlerin şahane resimleri ile günü gelip Semerkand’a gittiklerinde
her yeri kolaylıkla gezebilecekler. Hikâyenin merkezindeki ailenin namaz
hassasiyeti, birbirleriyle konuşmalarında gösterdikleri hassasiyet, arkadaş
ilişkileri çocuklar için örnek olacak pek çok İslami kazanım ile dolu. Eserin
resimlemelerini yapan Aybüke Büşra Aslanoğlu’nu da eseri hissederek oldukça
başarılı çizdiğini de belirtmek gerekiyor. Ciddi bir boşluğun olduğu çocuk
edebiyatına katkıda bulunan Adem Özköse’nin bu çabasını oldukça değerli
buluyorum. İslam Şehirlerini Geziyorum serisinin devam etmesini,
nitelikli okura ulaşmasını, okuyanların da müstefid olup büyüdüklerinde bu
kutlu beldeleri ziyaret etmelerini canı gönülden diliyorum.